VARLIĞINA MERHABA
Bu sabah sol yanımda bir sızı var…Tarifini yapmakta zorlanıyorum.Hani ağlayamaz ya insan yalnızca içinden akan bir şeyler hisseder ciğerine hatta yüreğinin sol köşesine damlayan ha işte tam ondan…İnce ince damlıyor sana olan sevdam.Ne yapacağımı bilmeden kalkıyorum o olmadığın hani hiç olmadığın yatağımdan…Hayır yıkamak istemiyorum yüzümü.Düşümde dokunmuştun ya hani ya gerçekse ya gerçekten düşlerimde gelmişsen yanıma.Ya teninin ateşi dokunduysa tenime yakarcasına…
Hayır kararlıyım el izin kalsın yüzümde…Çığlıklarla gitme dedim sana düşümde…”Gitme alırlar seni,gitme vururlar seni…”Tıpkı hayatımdan gittiğin gibi gittin.Ne olurdu sanki beni bir kez dinleseydin…Sevenleri vurular sevdiğim.Ne olurdu beni dinleseydin…(ne zaman duydun ki beni).
Umutsuzca uzandım telefona…O aptal kadın sesini duyacağımı bile bile uzandım işte…”Aradığınız kişiye şu an ulaşılamıyor masaj bırakın” diyeceğini bile bile… Aramıza giren yollardan, yıllardan nefret ettiğim kadar nefret ediyorum o kadından(ne suçu var ki).
Bu kez çaldı işte açmayacak dedim, beni duymayacak yine düşümde olduğu gibi…(neden sen bana hep umutsuzluğu çağrıştırır oldun).
Sendin evet duyuyordum sesini kendi sesimmişcesine kendi nefesimmişcesine…”iyiyim” ah bu iyiyim’e dünyayı yakardım işte o an…Hayat bıraksa hani sen de gel desen dağları yıkardım inan(ne kadar gücüm kaldıysa buna).
Artık her ne ise işte bir gece daha erdi sensiz sabaha…Olmaz olası, doğmaz olası bir güne daha sensiz ama bir iyiyim sözünle merhaba…