- 2209 Okunma
- 24 Yorum
- 3 Beğeni
BALIN TADI KAÇARSA
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
BALIN TADI KAÇARSA
Değerli kardeşlerim bal eskiden şifa diye bilinirdi. Şimdi öyle mi acaba?
Çocukluğumda bizim en az iki yüzü geçkin kara kovan arımız vardı. Arılara bizim evin yanında bir yer yapmıştı babam, biz oraya arılık diyorduk, arılar orada olduğu için…
Kayısı, kiraz, dut, kavak, ceviz, gibi ağaçlar vardı bahçede bir de bahçede yediveren gül ağaçları vardı.
Arı oğul verdiği zaman o ağaçların dalına konardı. Biz de onları yeni bir peteğe alırdık ve yeni bir kovan arımız olurdu. Yeni arılar oğul olduğu için de yaptığı bala ‘’oğul balı’’ derler bizde.
Arılığın kapısı güneşten tarafa olurdu. Güz gelince balı kovanlardan çıkarılırdı, arılar vurmasın diye. Cibinlik denen bir giysi giyerlerdi. Biraz duman üfleterek arıları kaçırırlardı, kovandan balı almak için.
Yeterince balı alırlardı ve kışın yiyeceği kadar arıya bırakırlardı balı. Fare, güve girmesin diye de kışın arının azgını kapatırlardı.
Tamamen doğal hiçbir yere götürmeden hiçbir suni madde (şeker) vermeden arılar kırdaki çiçekten ne yapar ne toplarsa onunla yaptığı bal az veya çok…
Balı leğenlere alırlardı bizde, ‘’teşt’’ denirdi. Hepsi bakırdan, kalaylı, bembeyaz, kocaman leğenlerdi. Ana arıların balları sarı, o kadar güzel bir rengi olurdu ki tarifi ancak gerçek rengine özel bal rengi ama oğul yani yeni peteklerin balları, daha beyazımsı bir renkte olurdu yani genç arıların yaptığı bal.
Hemen hemen bal çıkarılırken bulunanlara da bir petek ikram edilirdi. Yani suni çıta, fazla kat, suni balmumu, çok bal yoktu bizde. Arı doğadan ne toplayıp yaptıysa oydu bal…
Arının bir de çiçekleri dölleme pozisyonu var. Çiçekten çiçeğe dolaşarak çiçeklerin aşılanmasını sağlar. Şimdi arı kovanın önünde şeker şerbetini bulduğu içindir ki bu görevini fazla yapamıyor ve tabiattaki denge değişiyor. Bazı bitkilerin nerdeyse nesli bitecek halde.
Hasta olan şahıslara doktorlar tavsiye ederdi bal yiyin diye. Şifa için bal bir sırlı hikmetten meydana geldiği gibi sıradan hastalıklarında bir numaralı ilacı idi.
Şimdi öylemi acaba bal hastalığı tedavimi ediyor yoksa hastalık mı üretiyor?
Şimdi arıları alıyorlar kamyonlara yüklüyorlar peşinde bir kamyon şeker ile!
Arıları şekerlerle besleyerek balı üç katına çıkarıyorlar. Bir arının normalde yapması gereken üç veya beş kilo bal yerine üç katı bal alıyorlar. Efendim, arı bu katı doldurdu ikinci katı attık ikiyi doldurdu üçüncü katı attık hepsi şişirme ve hileli yollar, yani şeker yiyor polen yerine!
Daha sonra bunlar bal fabrikası demeyim de çünkü fabrika bir üretim merkezdir. Bal atölyelerinde glikoz, tatlandırıcı ve dış maddelerle karıştırılıp bal diye süzülerek paketlenip halka sunuluyor. TV’ler da şöyle bal alana bu kadar indirim, üç kilo alana üç kilo da bizden kampanyaları ile insanların sağlığını düşünmeden ilaç, şifa olan bal hastalık üretiyor.
Çünkü eskiden Kafkas arı ırkı ya da Afrika bal arısı olarak saf ırklar vardı şu an var mı bilmiyorum!
Ve yerken ağzında bal değil de keskin bir acı, şeker tat bırakıyor.
‘’Vesselam balın tadı kaçmış !” Saygılarımla
Bekir AKBULUT
YORUMLAR
Sevgili Bekir.
Oldukça haklı bir ödülle ödüllendirilmiş yazın. Tebrik ederim.
Hem bilimsel, hem nostaljik hem de edebi yönden çok çok güzel olmuş. Çok çok beğenerek okudum.
İzmitte bir arkadaşım yapıyordu arıcılık. Her mevsim en az bir çuval şeker alır arı kovanlarının önüne şerbet koyardı. Sorardım yahu arı balı çiçekten almaz mı diye...Cevap verirdi: Arı balın kokusunu çiçekten, tadını şekerden alır. Şeker koymazsan beslenemez diye..Biz de saf saf inanırdık.
İşin aslını öğrenmiş olduk senden..Çok sağ ol, var ol.
Bir de..Tv de reklam yapıyorlar altı kilo bal 100 Tl diye...Bence 100 Tl ye altı kilo bal olmaz. Sen ne dersin bu konuda.
Selam ve sevgilerimle.
O kadar ince bir ayrıntıya girmişsiniz ki! yani bu kadar anlatılır.Ben Sivas'ın Zara İlçesinden im.Bu anlattıklarınızın çoğunu bende yaşadım.Zara merkez de otururken bizim de evin önününde Arılığımız var dı.O balların tadını bulmak neredeyse imkansız gibi.Şu anda Bursa İnegöl de yaşıyorum ve Zara dan getirdiğim Balları satmaya çalışıyorum.Anlatana kadar ak ile karayı seçiyorum.Adam Bal alacak ama Balın ne olduğunu bilmiyor.Benim Getirdiğim bal ile İnegölde yetiştirilmiş balı hem fiyat açısın dan hem de tadı açısından kıyaslamaya çalışıyor.Her neyse hemşehrim yüreğine sağlık.
Kopyalama ile hayat değişti, biri diğerini getirdi, tüp bebekler büyüdü, doğal yaşama göz kırptı, gelişen teknoloji makineleştirdi. hadi hayırlı olsun uzay çağı yakında geliyor ilaçlı tabletli yaşam estetikle görsellikle kolaycılıkla sunuluyor herşey,
kaliteden yoksunlaşan insansa kanserin pençesinde, duyarlı insanlar ise verem olduk göz göre göre ladeslere. Ne yapalım bal tadı bu cazip çağrıştırıyor bir alana bir bedevalar,tüccarı da, taciride işi biliyor akıllıca işliyor ticaret. Reklam gideleri malum başarının sırrı insanı verem ve kanser etmede. Nefis bu vatandaş ayağını yorgana göre uzatmakta. tadacak elbet yada zaten bir çoğu diyette. Yiyen pişman yemeyen bin pişman. Alanda satanda memnun halinden neden dokundunuz ki olana bal tadı hayallimizde kaldı. Geçmişin eşsiz natürelliği rüyalarımıza girdi girecek gelecekte. Saklasakta sakınsakta yaşamı kendimizden birinden kaçsak diğeri yanıbaşımızda sebzeler, meyveler, yemişler, kullandığımız herşey etken ucuza gidiyoruz desek yeridir. kökümüze paramı saydılar ki önemsesinler, tohumuna sayılansa değerli olacak elbet.
Arı gibi çalışkan olaydık, balımızın kalitesi iyi fiyatı da ucuz olurdu elbet. Daha ne kadar kolayına kaçacağız üretimin, kim kime dum duma oyununda.
Anlam yüklüydü görünen köy yazınız dokundu sanırım inceden yazdım, hemde okuduktan sonra yediğim bir kaşık hakiki bal tadında. Böylesine duyarlı hayata insana dair bir çok yazı yansısın hemde günün yazısı olarak. Tebrik ve takdir ediyorum. Saygılarımla
Bekir kardeşim yazıyı okurken memleketi yaşadım, çocukluğuma götürdün beni. Aynen bizim oralarda da anlattığın gibiydi harfiyen. Rahmetli dedem kara kovanlar kendi örer içini sıvardı. Yanılmıyorsam fındık dallarından olacak. Bal yerdik bal. Satma gibi bir adetimiz de yoktu dağıtırdı ona buna zevkle yapardı paylaşmayı severdik.
Bilim adamlarının araştırmasına göre arı nesli azalıyor sadece bitkiler değil. Tarım ilaçları arı ölümüne neden oluyor. Arıya şeker, tarıma doğal gübre yerine ilaç ...
Ne diyelim Allah hakkımızda hayırlısını versin. Bu güzel konu ve yazından dolayı tebrik ediyorum.
Selamlar sevgiler
çok bal tüketen biri olarak haklı serzenişlerine katılıyorum
bizim toplumumuzda bilinçli tüketici yok
bal diye marketlerden glikozu alıp gidiyorlar
kimse almasın bakalım ne olacak
tabiatın dengesi bozuldu eskisi gibi kaliteli bal olması mümkün değil ama en azından uyduruk şeyleri bal diye satmalarına engel olmalıyız..
selamlarımla
Bu eğitici ve öğretici yazı için teşekkürler sayın Akbulut...Balın tadı kaçtı kaçmasına da ,bizim de tadımız kaçtı sanki..Eskiden olduğu gibi yardımlaşma, hoş görü, sevgi saygı kalmadı maalesef..Arılarla beraber biz de tembelliğe alıştırıldık,çalışmıyoruz artık,ışıldamıyoruz..ne ürettiklerimizde lezzet var , ne de tükettiklerimizde..Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete..
Hadi hayırlısı...
Saygımla..
Sibel Gökben tarafından 9/27/2013 7:02:07 PM zamanında düzenlenmiştir.
Maalesef tarım ve hayvancılıkta, çabuk ve daha çok para kazanma hırsının kurbanı oluyor. Eskiden yaz, kış meyvesi/sebzesi ayrıydı. Şimdi hangi mevsimde, ne yetiştiği belirsiz oldu. Bu da yetmez gibi yaz ayında tarlalarda yetişen yaz sebzeleri bile hormonlarla yetişiyor. Bizde buna içimiz acıyarak şahit oluyoruz.
İnsan gerçekten sınır tanımayan yok edici. Bir yandan doğanın dengesini bozuyor, bitki hayvan neslini tüketiyoruz, aynı zamanda kendi türümüze en büyük zararları veriyoruz, ne acı bir gerçek!
Duyarlı kaleminizi kutlarım saygılarımla.