- 609 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BAŞBAKAN ERDOĞAN ÖZÜR DİLER Mİ?
Unutulmaz bir süreçti.
28 Şubat 1997’nin hemen birkaç gün sonrasındaydı.
Sayın Recep Tayyip Erdoğan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve Refah Partisi’nin MKYK üyesi idi.
28 Şubat’tan sonra yapılan ilk MKYK toplantısında Erdoğan, Erbakan Hocamızı meşhur 18 maddelik kararları imzalamakla suçlamış, İmam Hatip Liselerine zarar verdiği gerekçesi ile eleştirmişti. Böyle bir belgenin imzalanmadığı ifade edilmesine rağmen!
Bu eleştirilerini sonraki halka açık, ya da teşkilat içi konuşmalarında da devam ettirdi.
Biz şahsen bu üslupla konuştuğu bazı toplantılarını protesto mahiyetinde terk etmişizdir.
Refah Partisi’ni bölmeye görevli olanlar, Recep Tayyip Erdoğan’ın bu konuşmalarını çok kullandılar. Burada bir paslaşma olup olmadığının belgeleri de bir gün ortaya çıkacaktır elbet.
Refah Patisi’nin kapatılmasından sonra kurulan Fazilet Partisi döneminde de bu haksız söylemleri, gerek bizzat kendisi ve gerekse Milli Görüş’ü bölmeyi kafasına koymuş çevreler çokça dillendirdiler. Bunlardan sadece bir tanesini aktarırsak söylemek istediğimiz anlaşılmış olur:
Fazilet Partisi’nin o meşhur kongresi yaklaşmaktadır. Sayın Abdullah Gül ve Bülent Arınç genel başkanlık için aday olacaklarını açıklamışlardır. Sonra Arınç, Gül’ün lehine adaylıktan çekildiğini açıklamıştır.
28 Şubat sürecinde Erbakan Hocamın 18 maddelik kararların alınmasında rol aldığı, hatta Tansu Çiller’in karşı çıkmasına rağmen bu kararları imzaladığı, Müslümanlara büyük zararlar verdiği, artık köşesine çekilmesi ve kongreye müdahale etmemesi gerektiği, partide yönetime artık “yenilikçi” kadroların gelmesinin lüzumu konusunda, gerek basında gerekse parti içinde yoğun bir söylem yapılmaktadır. Bunların bir yerlerden yönlendirildiği o gün de besbelli idi.
İşte o karambol günlerinde İstanbul’da, güya seçilmişleri temsilen Bağcılar Belediye Başkanı Feyzullah Kıyıklık, Pendik Belediye Başkanı Erol Kaya ve Beykoz Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek; Erbakan Hocamızdan randevu almışlar ve heyet halinde gidip görüşmüşlerdi. Buna görüşmek değil, muhtıra vermek desek daha isabetli olur. Zira dış ve iç egemen güçlerle boğuşmakta olan Merhum Erbakan Hocamız, böylece kendi yetiştirdiği kadrolar tarafından içeriden de haksız isnatlarla hançer darbelerine maruz bırakılmış oluyordu. Sonradan neler konuştuklarını bizim de bulunduğumuz bir ortamda açıklamışlardı. Hocama ifade ettikleri konu gene 28 Şubat’ta yapılan yanlışlar (!) imiş. Yenilikçilere yönetimi teslim etmesi, aksi takdirde istifa edecekleri bildirilmiş.
Sonunda Fazilet Partisi de kapatıldı, Saadet Partisi kuruldu. İşte o süreçte Akparti de kuruldu, Milli Görüş hareketi böylece kendi içinden en büyük darbeyi aldı.
Erbakan Hocamızın meşhur o kararları imzaladığı yönünde gerek maksatlı, gerekse yanlış bilgi yüzünden yoğun bir şekilde isnatlar yapılıyordu.
Başbakan Sayın Erdoğan zaten bu söylemleri dile getirerek ayrılık sinyallerini yazımızın başında bahsettiğimiz, ta o günlerde vermişti. Sayın Arınç, ve Akparti’nin diğer kurucuları, kendini İslami diye lanse eden gazeteler, yorumcular, köşe yazarları, siyasetçiler ve diğer ismini dahi anmaya değmez bir takım siyaset cambazları hep o haksız isnatlara sarıldılar. Erbakan Hocamızın vefatından önce ve sonra aynı iftirayı dillendirip durdular. Kendisinin, “Biz bu belgeleri imzalamadık” demesine rağmen.
Ama şimdi takke düştü kel göründü. Artık o meşhur 28 Şubat MGK tutanakları açıklandı.
Erbakan Hocamızın cunta heveslilerine karşı kahramanca direndiği, herhangi bir belge imzalamadığı ortaya çıktı. Bütün iftiracılar sus pus oldular. Sanki böyle bir iftira süreci yaşanmamış gibi davranıyorlar.
İşin doğrusuna bakarsak Peygamberlerin haricinde herkes günah işleyebilir. Erbakan Hocamız da, diğer ismi geçenler de, bizler de… Hepimiz günahlarla ve sevaplarla mizana çıkmak durumundayız. Kul hakkı gibi belli durumlar hariç, tevbe kapıları ardına kadar açıktır.
Şimdi beklenen o ki, Sayın Başbakan ve diğer iftira etmiş bulunanlar Merhum Erbakan Hocamızın Ruhaniyeti’nden ve Milli Görüş Camiası’ndan özür dileyeceklerdir. Tevbe edip etmemeleri ayrı bir konu olup bizi ilgilendirmez.
Bir Başbakan’a yakışan budur.
Mert insanlara yakışan budur.
Yine de kendi bilecekleri bir iş…
Burada bir Hadisi Şerif’i nakletmek yerinde olacaktır.
Büyük Sahabi Ebu Hüreyre’nin rivayet ettiği bir Hadisi Şerif’e göre Efendimiz sahabelerine bir defasında şu soruyu yöneltir:
“İflas etmiş kişi kimdir, biliyor musunuz?”
Sahabeler derler ki:
“Bize göre iflas etmiş kişi parası ve malı olmayandır.”
Bunun üzerine Peygamber Efendimiz:
“Ümmetimin gerçek iflas edeni, kıyamet gününe; namaz, oruç ve zekat görevlerini yerine getirdiği halde, ona buna sövmüş, iftira etmiş, şunun-bunun (haksız yere) malını yemiş, kanını dökmüş, onu-bunu dövmüş olarak gelen kimsedir. Bu kişinin iyiliklerinden ve sevabından hak sahiplerine verilir. Borcu ödenmeden sevabı biterse, hak sahibinin günahları ona yükletilir. Sonra da cehenneme atılır”
Buyurdu. (Müslim)
Yorum bize düşmez…
ALIŞ-VERİŞ
Bir yanda; gayret, sabır, cihad, ihlas,
Bir yanda; mizan, alış-veriş iflas!
Ekrem Şama
[email protected]
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.