- 985 Okunma
- 3 Yorum
- 1 Beğeni
SABUNCULAR, PASPASÇILAR VE KÖSELE KURBANLARI
Vaktiyle bir arkadaşım bana demişti ki; “Eğer bu memlekette mutlu olmak istiyorsan, çoban olacaksın. Birkaç koyun, bir köpek ve sen. Çıkacaksın otlağa, kavalını öttüreceksin. Manzaraya bakıp, keyfini çıkaracaksın. Ne etliye ne sütlüye bulaşacaksın. Yoksa mutlu olamazsın.”
Çobanları küçümsediğinden değil elbette böyle söylemesi. Elinden geldiği kadar basit yaşa, mutlu ol kabilinden bir tavsiyeydi onun kastettiği. Dediğini tuttum mu? Hayır.
Antin – kuntin işlerin adamı olamadım bir türlü. Sonuçta hep kendimi mutsuz edecek meselelere bulaştım. Şikâyetçi miyim? Yine hayır.
Yarım asrı geçen ömrümde zaman zaman insanların farklılıklarını çeşitli şekillerde ifade etmişimdir. Bu sefer de üçe ayırdım. Sabuncular, paspasçılar ve kösele kurbanları.
Kösele ayakkabı; tabanında ve topuğunda kalın hayvan derisi kullanılan bir ayakkabı çeşididir. Şıktır, zariftir ve en önemlisi çok sağlamdır. Parasını ödeyen herkes giyebilir elbette. Konuya bu noktada başka bir görüş açısı katmak istiyorum ve şöyle bir soru yöneltiyorum. Şayet kösele ayakkabı insan karakterini temsil etseydi, herkes giymeyi tercih eder miydi? Bu ayakkabıyı giymeyi hak etmek için, giyen kişinin de sağlam karakterli, dobra, yalansız, dolansız, haksızlığa karşı sesini yükselten, haklının yanında tavır alan, harama-helâle önem veren, doğru, dürüst bir kişi olması gerekirse, bunu hak edecek kaç kişi bulabiliriz? Her babayiğidin harcı olmaktan çıkardı kösele ayakkabı giymek.
Biliyorsunuz ki kösele ayakkabı yürüdükçe gıcırdar. Sırtınız dönük bile olsa bu gıcırtı sayesinde birinin size doğru geldiğini duyarsınız. Düşman olduğunu düşünüyorsanız tedbirinizi alırsınız ya da dostunuz ise dönüp selâm verirsiniz. İşte mert kişi de aynen bu ayakkabı gibidir. Diğer kişilere sinsice yaklaşıp, sırtından vurmaz. Açık açık “Ben geliyorum, buradayım” der ve şartları eşitler. Maddi- manevi mücadelesini de mertçe yapar.
Oysa lastik ayakkabılar ve onlarla örnekleyeceğimiz kişiler böyle midir? Ne geldiğini duyarsınız, ne gittiğini. Kaypak karakterli lâfından ne anlıyorsanız ve de ne kadar güveneceğinizi düşünüyorsanız o kadar emniyette hissettirirler kendinizi. Her an tetikte durun ve sırtınızı iyi kollayın derim. Benden söylemesi.
Sabuncular ve paspasçılar bu lastikçi kesimidir. Ne mi yaparlar? Kısaca şöyle izah edeyim.
En büyük düşmanları köselecilerdir. Öyle ya, köseleciler kişilikleri itibariyle kara düzene çomak sokmaktan, gerçeği haykırmaktan kendilerini alamazlar. Düzenlerini çıkarcılık, hainlik, kahpelik, üçkâğıtçılık, uşaklık üzerine kurmuş olan lastikçilerin baş belâlısıdırlar. Tedbiri elden bırakmamak ve yapılacak operasyonlarla ortalığı köselecilerden temizlemek gerekir. Bunun için akla gelmeyecek çeşitli metotlar üretirler. Hepsini bir kapta toplayacak olursak yöntem şudur. Köselecilerin ayağını kaydırıp, bir daha doğrulmaması için belini kırmak.
İlk olarak sabuncular devreye girer. Bu kişiler bol köpüklüdürler. Köselecilerin canına okumak adına yalan, iftira, hakaret, darp, sahtekârlık, düzenbazlık, nafakaya ve başarıya mani olma, gözden düşürme, itibar kaybettirme, cana- mala kastetme gibi yollara başvururlar. Savaşta her şey mubahtır, galibiyet esastır ilkesini benimsediklerinden dolayı da vicdan azabı çekmezler. Şeytana pabucu ters giydirecek kadar kurnaz ve hindirler. Köselecilerin ayaklarına köpüklerini sıktılar mı, kurtuluş yoktur. Köseleci düşer. İşi bitmiştir artık. Lastiğin o dayanılmaz sinsiliği sebebiyle kendisine bu kötülüğün ne taraftan geldiğini bile hissetmez.
Sıra paspasçılara gelmiştir. Köpük izlerinin ortadan kaldırılması gerekir elbette. Hemen ellerine paspası alıp ortalığı bir güzel temizlerler. Ne kadar delil, belge varsa ortadan kaldırırlar ve ne kadar bilgi varsa karartırlar, ne kadar şahit varsa sustururlar, bir de üstüne “Kaygı duyuyoruz, hak istiyoruz, memleket elden gidiyor, çöktük, bittik.” nevinden yaygara yaparlar. Yön şaşırtmakta üstlerine yoktur. Paspasları bitince gerçeği bulabilene aşk olsun.
Yetiştirilme tarzım ve yaradılışım gereği hayatım boyunca köseleci oldum. Yani bildiğiniz kösele kurbanıyım. Sabuncular ve paspasçılar tarafından birçok kere haksızlığa uğratıldım. Başarılarım gölgelendi. Maddi ve manevi sıkıntılara düşürüldüm. Bütün bu çektiklerimi şeref madalyası olarak boynumda taşıyor ve onların rezilliklerine baktıkça “Ben böyle kurbanlığa kurban olurum.” diyor, Rabbime şükrediyorum.
Mücella Pakdemir
YORUMLAR
Çok ilginç, çok değişik bir çalışma.
Ve,
çok da güzel sunulmuş.
Cümlelerin akıcılığına hayran kalmadım desem yalan olacak.
Hayatın realitesi, ancak bu kadar etkileyici anlatılabilirdi...
Aynı zamanda bu kadar da açık, anlaşılır.
Umarım ve dilerim,
okuyanı, anlayanı, dersler çıkaranı çok olur...
Sanmıyorum ya!... Neyse hadi!...
Elinize sağlık!...