- 1096 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
MARİZIBILL
Fransız şair ve yazarı Apollinaire’in gerçek adı Guillaume de Kostrowitski’dir. Şair, İtalyan ve Polonyalı karışımı bir aileden gelmektedir. Apollinaire, Güney Fransa kentlerinde öğrenim görmüş ve bir süre Belçika ile Almanya’da kalmıştır. 1880’de Roma’da doğan şair 1898£de Paris’e gelmiş, ilk şiirlerini burada yayınlamıltır. Özellikle, ünlü şair ve tiyatro yazarı Alfred Jarry ile dostluk kurmuş ve o dönemde tüm canlılığını korumakta olan sembolist şiir anlayışının etkisinde kalmıştır. Yenilik yanlısı olan ve öncü modern sanat anlayış ve akımlarına büyük yakınlık duyan genç şair, Kübizm’in savunuculuğunu yapmış; kendi deyişiyle’gekleceğin ve sınırsızın öte yanında’ yer alacak bir şiir sanatının kaynaklarını bulmağa çalışmıştır.
Apollinaire, her şeyden önce, eski ve geniş bir kültüre derinden derine bağlı olduğu halde, modern hayatın getirdiği yeniliklere karşı da sonsuz ilgi duyan bir sanatçıdır. Köklü bir değişikliğe uğramakta olan toplum ve kültür hayatının etkileri, onun kişiliğinde açıkça görülür. Yıkılmak üzere olan köhne köhne bir dünya ile doğmakta olan yeni bir dünya arasında yaşadığının bilincine varmıuş bulunan Apollinaire, şiir sanatını, bu büyük değişikliği dile getirecek şekilde yenilemesini bilmiştir. Bir yandan Fransız şiirinin halkçı ve lirik geleneğine uyarak Villon’u andıran şiirler yazmış; ama öte yandan da şiir sözlüğünü, konularını ve imgelerini kökten değişikliğe uğratarak XX. yüzyılın modern şiir sanatına öncülük etmiştir.
Apollinaire, bütün kültür alanlarına derinden derine merak duyan bir kimseydi. Bundan dolayı da, değerli ve nadir kitaplar basarak editörlük yaptığı gibi, erotik romanlarda yazmış ve Fransız Ulusal Kütüphanesinin yasak kitaplar bölümünde çalışarak , bu yapıtlara ilişkin kataloğun düzenlenmesi işinde yardımcılık yapmıştır.
Şair, 1913 yılında, Alkoller adını taşıyan ünlü şiir kitabını yayınlamıştır. Bu yapıt, Blaise Cendrars’ın aynı yıllarda yazıp yayınladığı şiirle birlikte, modern Fransız şiirininana kaynağını meydana getirmektedir. Aynı yıl, Apollinaire’in kübist ressamlarla ilgili inceleme yazıları dayayınlanmış ve geniş yankı uyandırmıştır.
1915 Nisanından 1916 yılının Mart ayına kadarcephede çarpışan Apollinaire, savaşı olağanüstü ve heyecan dolu bir macera olarak yaşayacak ve siperlerde hem edebiyat üzerine yazılar, hem de eşsiz güzellikte şiirler yazacaktır. Başından yaralandığı için Paris’e dönmesine izin verilen sanatçı, yeniden, edebiyat çalışmalarına yakından katılmağa başlamıştır. Aynı yıl Öldüren Şair adlı bir hikaye kitabıyla Tresias’ın Memeleri adlı bir piyes yayınlayan Apollinaire, bu ikinci yapıtına yazdığı önsözde, ilk olarak Albert-Birot tarafından ortaya atılmış olan ve çok geçmeden XX.yüzyılın en büyük edebiyat akımlarından birinin adı haline gelen gerçeküstücü sözcüğünü de kullanmaktaydı.
Şair, 1918 yılında, İki Yakanın Aylağı adlı hikaye kitabını da yayınlamış ve şiirlerinin esin kaynağı olan ’Kızıl saçlı dilber’ Jacqueline Kalb’le evlenmiştir.Apollinaire, aynı yılİspanyol nezlesine yakalanarak genç yaşta ölecektir
1920’de Oturan Kadın ve Aşkımın Gölgesi gibi yapıtları ölümünden sonra yayınlanan şair, kendi şiir anlayışını Yeni Ruh ve Şairler adlı denemesinde derli toplu bir şekilde açıklamıştı. Sözcüğün gerçek anlamında devrimci olmaktan çok yenileyici bir yapıt bırakmış olan Apollinaire,şiiri gerçeğin gizli yüzünün bir açımlanışı olarak kavramaktaydı. Şiirlerinin yanı sıra, genellikle sanat ve özellikle şiir konusundaki teorik görüşleriyle de genç şairler üzerinde büyük etki yaratan Apollinaire, ünlü gerçeküstücü Andre Breton tarafından ’Son Şair ’diye adlandırılmıştır.
’ Mirabo köprüsünün altından La Seine akar ve bütün aşklarımız.’ diyen Apollinaire’ye ayırdığımız yazımızı şairin ’ Marizıbıll ’adlı şiiriyle noktalayalım:
’ Büyük bir caddesinde Kolonya’nın
Bir gider bir gelirdi akşam vakti
Herkese cömert şirin cana yakın
Kaldırım bitince gider içerdi
Basık meyhanelerde yorgun argın
Kuru tahtalarda yatmağa razı
Alyanak kumral bir oğlan yüzünden
Bir Yahudi sarmısak kokar ağzı
Çin dönüşü Şanghay kerhanesinden
Çıkarıp getirmişti kızcağızı
Çok görmüşlüğüm var böylelerini
Omuzlarına ağır gelir kader
Kararsız rüzgarda yaprak misali
Gözleri kısık lambalara benzer
Kalpleri işler kapıları gibi.’