- 1044 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ZİL ÇALIYOR ÇOCUKLAR
ZİL ÇALIYOR ÇOCUKLAR
Mutlu olsun çocuklar
Mutlu olsun tüm insanlar
Sevimli dostumuz hayvanlar
Mutlu olsun tüm dünya
Sussun lütfen silahlar
Ölmesin yazık çocuklar
İstiyoruz biz kalıcı barışlar
İmzalayın şunu geç kaldınız
2013-2014 getirsin mutluluklar
Ağlamasın gülsün insanlar
Doysun Afrikalı çocuklar
Kardeş olduğumuzu unutmayınız
Gidin varsa kendi dünyanız
Biz el ele yaşamak istiyoruz
Siz savaş yanlısı oldunuz
Ekmeği bölüşmekte sınıfta kaldınız
Bu gün ders başı için okullarda yine ziller çalacak. Benim için 40. kez çalacak. Ve ben kırkıncı kez aynı heyecanı yaşayacağım. Daha dün başlamış gibi bir heyecanla okul kapısından içeri gireceğim sevinç, heyecan ve artı sancılarla beraber…
2013-2014 Eğitim Öğretim Yılının başlaması nedeniyle öğretmenlerin, öğrencilerin ve velilerin sevincine, heyecanına yürekten katılıyor eğitim-öğretim yılının herkese hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. Elinde bir parça tezek, abla veya abisinden kalan önlük, geçen yıldan kalan silinmiş bir defterle km’lerce yolu yaya olarak kat edip okula gidene de yine bir elinde marka telefonu, kulağında kulaklığı, diğer elinde tableti, sırtında marka çantası ve üstünde yepyeni giysileriyle okul servisleriyle okula gidene de başarılı bir yıl olsun diyorum bu adaletsiz dünyanın adaletine tüm kızgınlığımla…
Evet, başlarken sancılı dedim. Sancının en kıvrandıranı sistemin sürekli değişken bir zemin üstünde sağa sola kaymasıdır. Daha birine alışamadan yenisi geliyor. Yap-boz tahtasında oyun oynar gibi hissediyorum kendimi bir eğitimci olarak. Geçen yıl apar topar 4+4+4 sistemi getirildi alt yapısız olarak. Bunun sancısını en çok da geçen yıl 5. sınıfta okuyan çocuklar çekti. Çocuklar ilköğretim birinci kademe öğrencisiyken yapılan değişikle hazırlıksız olarak ortaokul öğrencisi oluverdiler. Ortaokul öğrencisi olmanın sancısını tam sekiz ay yaşadılar. Bu geçiş süreci çocukları etkilediği gibi ebeveynleri ve öğretmenleri de olumsuz bir şekilde etkiledi. Öğretmenler seviyeye inememe sıkıntısı yaşarlarken öğrenciler de bu durumdan olumsuz bir şekilde etkilendiler. Dördüncü sınıfta çok iyi olan çocuklar birden bire derslerde düşüş yaşadılar. Bu düşüşler velide de haklı olarak bir paniğe neden oldu. Her gelen değişikliğe bukalemun gibi uyum sağlayan cefakar öğretmenler durumu çabuk toparlayarak hem öğrencileri hem de ebeveynleri bu kaos ortamından kurtardılar.
Diğer bir sancıyı da yine 4+4+4 sistemine göre beş yaşında ilkokula başlayan kuzucuklar ve beraberinde öğretmenleri yaşadılar. 60 aylık yani beş yaşındaki bir çocuk ile 72 aylık altı yaşını dolduran çocukla aynı sınıfta eğitim aldılar. Sancıdan kıvır kıvır kıvranan öğretmenlerden biri de bendim. 60 aylık çocuk, daha ilk çocukluk dönemini aşamammış. “Dur” dersin durmaz, “sus” dersin susmaz. “Annemi istiyorum!” diye bir başlattı mı, susturana aşk olsun. Bir diğeri de ders başlar başını sıraya bırakır uyur, zil çalınca da uyandıramazsın. Daha neler neler… Altını ıslatanı mı, lavaboya ulaşamayanı mı, önünü açamayanı mı, kıçımı siler misin diyeni mi… Soran olmadı, eğer ki biri bana sorsaydı; “Dadı mısın yoksa öğretmen misin?” diye hiç kuşkusuz ; “Dadıyım!” derdim. İşte bir eğitim öğretim yılını bu sancılarla bitirdik.
Bu sistem bu yıl azıcık oturur. Umarım yeni bir değişiklik gelmez. Gerçi yap-boz hala oynanıyor. Bu yıl 60-66-72 aylık çocuklar ayrı sınıflarda toplanacak deniliyor. Buna ne kadar da uyulur, öğretmen seçme dayatmasına okul yönetimi ne kadar direnebilir bilmiyorum. Sistemi boyuna değiştirenler, bir değişiklik yapacakları zaman öncellikle bunu bire bir yaşayanından (öğretmenden) öneri alarak değiştirmeleri gerekir düşüncesindeyim. Yetkilisi yerine, çaycısı ya da kapıcısı şuraya gidip oturursa, önüne bırakılan kâğıtları gözü kapalı imzalarsa bizim de halimiz bu olur.
Ya sınav keşmekeşine ne dersiniz? Arap saçı gibi. LGS, OKS, SBS derken ortaöğretime geçiş sınavı kaldırıldı. SBS ise 2012-2013 eğitim öğretim yılında son kez yapıldı. MEB, ortaöğretime geçişte yeni sistemini açıkladı: -Ortaokul öğrencileri 6 temel ders için 8’inci sınıfta öğretmen tarafından dönemsel yapılan sınavlardan biri merkezi olarak gerçekleştirilecek. Bu yeni sistemde, yeni bir sınav olmayacak, öğrencilerin her dersten zaten girdikleri yazılıları Milli Eğitim Bakanlığı merkezi olarak yapacak.-
Dershaneden ziyade okul ve öğretmen etkili olacak deniyor bu yeni sistemde. İyi mi oldu, kötü mü oldu bekleyelim de görelim. Biz alışmadan yenisi gelmezse…
Bu kadar karamsar bir tablo çizdiğime bakmayın değerli okurlar. Her halükarda biz eğitimciler tüm güçlüklere göğüs gererek işimizi başarıyla yapmaya çalışırız. Bu mesleği seçerken artısını eksisini kabul ederek seçmiş kişileriz. Zira bizim yüreğimizde çocuk aşkı yatar. Yaptığımız geleceğimizin güvencesi, dünya tatlısı çocuklarımız için yaparız.
Söz hazır okuldan ve çocuktan açılmışken azıcık da çocukların sağlıklı beslenmesinden söz edelim. Kuşkusuz eğitim; üzerinde titizlikle durulması ve her şeyden fazla sahiplenilmesi gereken, kararlılık isteyen ve süreklilik taşıyan uğraş dolu bir süreçtir. Bir ülkenin gelişmişlik düzeyi, nitelikli, eğitimli ve üretken insan gücüyle mümkün olabilmektedir. Günümüz dünyasında toplumların, ülkelerin çağdaşlık düzeyi eğitimde yakaladığı başarı, sahip olduğu bilim ve teknolojinin kalitesi ile ölçülmektedir. Ülkeler arasındaki zenginlik ve kalkınmışlık yarışı da en çok eğitimle kazanılabilir. Eğitimde başarıyı yakalamak yetiştireceğimiz sağlıklı nesillerle ancak mümkün olabilir. Bu konuda okulda biz öğretmenlere evde annelere ve babalara çok iş düşüyor.
Yetersiz ve dengesiz beslenen çocuklar daha sık hastalanırlar ve gelişmeleri yaşıtlarına oranla geriden seyreder. Buna bağlı olarak ta başarıları düşer. Okul başarısını ve zekâ seviyesini artırmak gelecek nesillerin daha güçlü ve sağlıklı olmalarına temel hazırlamak için okul dönemindeki çocukların beslenmelerine annelerin daha bir önem vermesi gerekiyor.
Sağlıklı, üretken, mutlu ve başarılı bir gelecek için, okul döneminde çocuğumuzun sağlıklı beslenmesine gereken önemi vermeliyiz. Çocuklarımızı abur cuburdan uzak tutmalı, ödül olarak hazır gıdalara yönlendirmemeliyiz. Çocuklar için albenisi çok olan eğlence merkezlerinin hemen yanı başında hazır tuzak gibi bekleyen "fast- foodlardan" uzak tutalım lütfen.
6-12 yaş grubu olan okul çağındaki çocukluk dönemi, büyüme ve gelişmenin en hızlı olduğu, sosyal ve psikolojik gelişiminin en önemli evresidir. Sağlıklı beslenme alışkanlığı bu yıllarda kazandırılır. Yaşam boyu sürecek diğer alışkanlıklar gibi..
Evde ve okulda beslenme eğitimi ne kadar erken başlarsa çocuğun gelişimi, zekâsı ve bağışıklık sistemi o denli güçlenir. Bedensel gelişme-zeka-bağışıklık, üçlüsü sac ayağı üçlüsüdür. Birinden biri aksadı mı, denge bozulur. Bu denge sağlıklı beslenmeyle sağlanır. Çocuklarımızın sağlıklı beslenmesini, büyüme ve gelişmesini sağlayacak enerjiyi alabilmesi için her gün temel besin grubu dediğimiz; et, süt, sebze, tahıl, yağ grubu besinlerinden, her öğünde, dengeli ve ölçülü bir şekilde tüketmeleri gerekmektedir. Diyorum ama şunu da biliyorum ki bir parça kuru ekmeğin üstüne salça, yoğurt ya da annesinin yayığından çıkan tereyağında bî qırtik sürerek büyük bir iştahla beslenen çocuklarımız da büyük bir çoğunlukta. Yüreğim tüm çocuklarla beraber…
Son olarak canım annelerden bir ricam olacak: Dünyalara değiştiremeyeceğiniz biricik yavrunuzu okula gönderirken en önemli öğün olan kahvaltıyı es geçmeyelim lütfen. Sabah yavrunuzdan önce kalkınız enerjisi bol, sağlıklı, güzel bir kahvaltı hazırlayın, yavrunuzu öpücüklere boğarak uykudan uyandırın, birlikte el yüz yıkama oyunu oynayın ve sonra da hazırladığınız mis gibi kahvaltı masası, sofrası, sinisi her ne olursa olsun başına birlikte geçerek sohbetin deminde güzel bir karnınızı doyurun. Sonraki süreçte yine çocuğunuzu severek, öperek okuluna yollayın. Sakın ha! Uykulu uykulu, gözlerinizi oğuştururken; “Al yavrum, bu parayla ya tost al ya da simit al.” diyerek eline para tutuşturmayın.
Neden mi? Yılların tecrübesine dayanarak söylüyorum: çocuk okula gelir, arkadaşlarıyla oyuna ve ya sohbete dalar. Karnını doyurmayı unutur. Zil çalınca aklına gelir, nöbetçi öğretmen izin vermez. Zira ders başlamıştır. Çocuk aç karınla derse girer. Öğretmen ders anlatırken onun eli ya cebindeki parada, ya da par elinde masanın üstünde çevirir dururken aklı da kantindeki yiyeceklerde olur. Hayat bilgisi onun karnının zil çalmasıdır. Zil çalıncaya kadar esner durur, zaman zaman öğretmenden uyarı alır. “Oğlum-kızım, elindeki parayı masaya vurma. Arkadaşların dikkatini dağıtıyorsun! Hala uyanamadın mı?” gibi…
Demedi demeyin, çocuğunuzun sağlıklı gülücüklerle gülmesini sağlayın…
Birsen İNAL
YORUMLAR
Hocam, önemli noktalara anlaşılır bir dilde parmak basmışsınız. Kısa bir dönem de olsa, öğretmenlik yaptığım için,aynı zamanda bir eğitimci kızı olarak; yazınızın temas ettiği her detayın ne denli önem arz ettiğini iyi bilirim.
Size, kaleminize tebrikler.
Sizin ve nezdinizde tüm öğretmenlerin, öğrencilerin yeni eğitim ve öğretim dönemi hayırlı olsun.
Sonsuz selam ve saygılarımla, hocam...