Giyotin
Idam bir insanlık suçudur ve insan onuruyla asla bağdaşmayan bir katletme biçimidir. İdamın farklı türlerinin uygulandığı, izlenmekte zorlanılan bir programın yazıya döküldüğü satırlar ürpertici gelebilir ama böyle bir insanlık gerçeğinin farklı bir gözle okuyucuya aktarılması makul karşılanmalıdır.
...................................................
Affınıza sığınarak sözüyle girizgah yapılarak, bir gece yarısı yayına sokulan program, insanlık tarihi boyunca farklı idam görüntüleriyle doluydu ve izlemek yürek ve cesaret istiyordu açıkçası. Yayıncı kimdi bilemiyorum, buğulu ve tok bir ses tonuyla anlatıyordu ve daha bir esrarengizlik katıyordu programa. Çocuklar etkilenmesin, dehşete kapılmasın diye herkes gece uykusundayken verilme gereği duyulmuştu bu yapım. Gece bir iki sularıydı ve uyku tutmadığı için kalkıp açmıştım televizyonu ve öylece izlemeye başlamıştım.
..................................................
Herhalde idam tartışmalarının yoğun olduğu günlerdi ve idam uygulaması sürdürülmeli mi yoksa kaldırılmalı mı meselesiydi belki de bu programın konuluş nedeni.
Bizde bu işin tartışması sürüyordu ama bizden geri kalmış bir çok ülkede ve ileri gitmiş batıda hatta Amerika’da bile yürürlükte olan bir tatbikattı ve görüntüler de zaten falanca ülkedeki idam şekli diye veriliyordu.
Kimisi bir kılıç darbesi ile kelle bir tarafa gövde bir tarafa şeklinde bir uygulamaydı ki; suçlu, bir çölde elleri arkadan bağlı diz çökmüş, başını ileri uzatmış, adeta bir kurbanlık koyun gibi ve sadece bir hamle bekliyor vaziyette olan bir idam şekliydi. Zaten bir darbede ayırmak önemli olan baş ve gövdeyi bu sistemde. Kelle bir tarafa, gövde bir tarafa. Celladın mahareti de burada zaten, bir vuruşta ayırmak kafayla gövdeyi.
......................................................
Arabistan’da ki uygulama olduğunu ifade ediyor programcı bu uygulamanın. O söylemese de anlaşılıyor zaten. Sessizlik ve ıssızlıktan belli, her taraf uçsuz bucaksız çöl ve kum deryası.
Bu görüntümüz de Çin’den diyor ve yine elleri arkadan bağlı ve gözleri de biraz sonra olacakları görmemek adına bağlanmış insanlar sıra sıra diziliyor ve geriden ateş ediliyor. Biraz önce ayakta olan insanlar bir bir düşüyorlar yere, bir daha kalkmamak üzere.
Yayıncı birkaç farklı uygulamayı da Amerika’dan, Amerika’nın üç farklı eyaletinden getiriyordu ekrana. Biri gazla, diğeri zehir enjekte edilerek, bir diğeri ise elektrik uygulamasıyla yapılan işlemlerdi.
İnfaz öncesi mahkumun görüntüleri getiriliyordu, kendi hücresinden ekrana. O anda yaşadıkları, hissettikleri veriliyordu. Alt üst oluş psikolojileri hafızalara kazınıyordu.
Zaten zor olan buydu. Zor olan onun öncesinde yaşananlardı. Biraz sonra hepsi bitecekti ama ya o ana kadar ki olanlar, yaşananlar.
....................................................
Suçu neydi insanların. hangi suçu işlemişlerdi kendilerini idama götürecek. Gerçek suçlular mıydı acaba. Bu kesin miydi, mutlak mıydı ? Ya suçlu değilseler, ya bir başkası ise gerçek suçlu. Kim tekrar getirebilirdi o insanı, tekrar hayata döndürebilirdi o canı..
Zaten konu hep bu yönüyle ele alınır ve tartışılır. Geri dönüşü yok denilir bu işin. İsteseniz de tekrar yaşama döndüremezsiniz o insanları denilir. Bir iftira ile atılırlar içeri ve suçsuzluğunu ispatlayamadan darağacına çekilirler. O yaşamını kaybederken, belki gerçek suçlu aramızda hala geziniyor olabilir diye anlatılır.
.......................................................
Bu işin en ağrısız en acısız olanı giyotinle yapılanı denilir. İşlem anında tamamlanılıyor, bitiriliyor denilir. Boynunuzu uzattığınızla satırın düşmesi bir oluyor gövde bir tarafa baş bir tarafa denilir.
.................................................
Bir Fransız icadı giyotin. Fransız İhtilali sonrası uygulanan bir tarz giyotin.
Bu bir aygıt aslında. İşi biraz daha ağrısız acısız bitirmek için geliştirilen bir aygıt.
İhtilal anlaşılan sayısız baş almış olmalı ki, bu işte bir kolaylık bir serilik olsun istenmiş.
Az emekle çok iş çıkarmanın bir yolu yani.
..................................................
Kim bilir kimin, kimlerin başı vurulmuş giyotinle. Hangi düşünen beyinler gidivermiş bir solukta.
İhtilalde kim suçlu, kim suçsuz, kim haklı kim haksız buna bakılmaz zaten, ansızın kapınız çalınıverir ve bir anda kendinizi bu aygıtın önünde buluverirsiniz. Usulen bir mahkeme edilirsiniz. Adına hukuk denilir, yargı denilir ama o yargı gerçek yargı değildir. O hukuk artık gücü ele geçirenlerin hukukudur. Adı yargıdır sadece. Yargılanır ve gönderilirsiniz giyotin denilen bu aygıtın önüne.
........................................................
Sizin o güne kadar nasıl birisi olduğunuza, ne işle uğraştığınıza, ne ürettiğinize hiç bakılmaz. Karşı olmanız karşı kutuptan, karşı düşünceden olmanız yeterli bir nedendir başınızın vurulması için. Siz bir hain olarak ilan edilir ve giyotini boylarsınız.
Metot hiç fark etmiyor aslında. Bu giyotin olur başka bir şey olur. Gücü ele geçiren bir diğerini yok etmenin hesaplarını yapıyor bu işte hep.
Karı koca Çavuşeskular"ın idam edilişlerini hatırlarım. Başka çareleri kalmamış olmalılar ki en son etap bir uçağa atlayarak ülkeyi terk edecekler. Fark ediliyorlar ve indiriliyor uçakları. Hemen bir kasabada ihtilal hukukuna göre yargılanıyor ve oracıkta kurşuna diziliyorlar.
İşte, okumanız için bir programdan esinlenerek, ele aldığımız bir yazı. Biliyorum, farkındayım sert bir yazı. Biz görüntülerine şahit olduk, sizse sadece anlatımına kulak vermiş oluyorsunuz.
İnsan düşünmeden edemiyor kim bilir kimlerin, hangi suçsuz, günahsız, ve masum insanların boynu vurulmuştur bu güne kadar. Hangi alimin, hangi düşünürün, hangi dehanın, hangi mucidin, hangi devlet ve siyaset adamının kellesi alınmıştır.
.....................................................
Bir daha dönmemek üzere, bir daha görüşmemek üzere gönderdiğimiz insanları. Kendi yaşamları değildir belki de onları endişeye sokan.
Ya geride bıraktıkları. Geride kalan yakın dost, anne baba, kardeş varsa eş ve sevgili. Daha ilerisi ya bir de babaysa, evlat sahibiyse siz düşünün neler hissedilir? Acının, üzüntünün hangi boyutu, bir siz düşünün.
Endişe, geride kalanlar için olsa gerek. Bir daha bir araya gelememek, bir daha görüşememek meselesi. Belki kendinden, kendi canından öte bunları düşünüyor biraz sonra celladına boynunu uzatacak kişi. Geride kalan gözü yaşlı, boynu bükükleri..
Kemal GÜL
07. 08. 2013
YORUMLAR
Evet!...
Zor bir yazı...
Ağır bir yazı...
Sevimsiz bir konu...
Ama,
sunuş gerçekten çok başarılı...
Bu sevimsiz konuyu bile okunası kılabilmişsiniz...
En etkileyici bölümü de;
hukukun sadece göstermelik olduğu...
Kesinlikle katılıyorum...
tarihin her bölümünde,
dünyanın tüm coğrafyalarında böyle gerçekleşmiştir olay.
Hukuk, hep güçlülere hizmet etmiştir, etmektedir...
Gerisi fasaryadır...
Elinize sağlık diyorum...
Emeğinize sağlık...