- 1142 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ÇARESİZLİK
Çaresizlik, telaffuz etmekten bile imtina ettiğim bir kelime…
Güle oynaya yaşayıp giderken gül bahçesinde, kaderin allayıp pullayıp, önümüze koyduğu aşılması zor bir bariyer. Hele ki sevdiğimiz, kıymet verdiğimiz, gözümüzden sakındığımız değerlerle sınanıyorsak vay halimize.
Ne yazık ki, varlığımızı tehdit eden, bizi üzüntüye, kedere sürükleyen bir felaket senaryosu diye de nitelendirebileceğimiz bir duygu durumu bu.
Nice savunma mekanizması geliştiriyoruz bu etapta: Farklı bir bakış açısı, akla gelebilecek her türlü mantıklı ya da mantık dışı eylem gibi.
Çıkış noktası ararken bir de bakmışız ki, bir türlü çıkış noktasını bulamadığımız bir labirentin içinde dolanıp duruyoruz.
Böylesi durumlarda harfler yer değiştiriyor adeta: Kaderimizi yaşarken, esefle görüyor ve anlıyoruz ki; tüm yaşanan aslında önüne geçemediğimiz ‘’keder’’ duygusunun ta kendisi.
Heyhat, alın size çıkmaz sokak. Ne yol var, ne bir ışık, ne bir tabela ne de bir kılavuz.
Umutsuzca yaşadığımız gelgitler daha da vahim bir hale getiriyor hayal kırıklıklarımızı. Ürettiği çözümler çoktan seçmeli bir sınav gibi önümüzde adeta ve yaptığımız yanlışlar arttıkça, doğru bildiklerimizi de yitiriyoruz.
Akıl sağlığımız Allah’a emanet, ötesi yok işte…
Ve hayat durma noktasına geliyor yaşadıklarımızın nihayetinde. Somut olarak uğradığımız kayıplar tüm kazanımlarımızı da görünmez kılıyor adeta.
Soyut olarak ise felce uğruyor ruhsal yapımız. Yaşayanlar bilir ve çoğumuzun da bu tür yaşanmışlıkları bir şekilde tehdit etmiştir bizi zaman zaman.
Nitelik olarak da nicelik olarak da vahim bir tablo. Bizi yıkan, depresif kılan ve hayatımızdan çalan her ne ise ket vurmaktadır duygularımıza, ilişkilerimize ve çözümsüz kaldığımız her türlü olaya.
Çareler tükenmez denir, sıkışıp kaldığımız durumlar için ve akabinde inanılmaz çırpınışlar içinde buluruz kendimizi.
Bir de bakmışız ki; girift bir süreç süre gelen ve arap saçına dönmüş yaşadığımız her ne ise.
Ya çözüm nerede… Aslında o kilitli kapıyı açacak anahtar bizde; farkında olsak da olmasak da; maneviyatımızın gücü, inancımız ile açabilmek mümkün tüm kilitli kapıları ya da kutuları. Ve asla isyan etmeden, hayra yormalıyız başımıza gelenleri ya da elimizden yitip gidenleri. İşin aslını, astarını detayıyla ne kadar düşünüp, irdelesek de bilmeliyiz ki, insan zihninin algılayamayacağı nice gizem saklıdır kim bilir bilmemizin mümkün olmadığı.
Ne kadar sorgularsak sorgulayalım, çözemediğimiz ve asla çözmemizin mümkün olamayacağı neler saklı kim bilir yaşananlarda ve yaşanacaklarda.
Hani yol ayrımlarında, nasıl bilemiyorsak hangi seçimin bizi nereye götüreceğini; ne kadar irdelersek irdeleyelim gücümüz ve zihnimiz o kadar yetersiz kalacaktır ki. Seçeneklerin altındaki sonuçları bilmek aşar bizi.
Sınırlarımızın zorlandığı, sıkıntılar yaşadığımız süreç boyunca, tek çare; kabullenip uygun alternatiflerle yön vermek olacaktır hayatımıza.
Evet, sihirli kelime ‘’kabullenmek’’. Zira sorun ne denli somut olarak ele alınırsa, yaklaşım ve sonuç odaklı alternatifler daha mantıklı ve de reel olacaktır.
Bilimsel, pragmatif çözümler üretirken; maneviyatı da elden bırakmadığımız sürece göreceğiz ki; süreç lehimize işlemekte. Biz her ne kadar kendimizi yalnız, çaresiz ve çözümsüz hissetsek de; hangimiz düze çıkmadık ki sayısız kere O İlahi Güç sayesinde. Hangimiz dertlerimizden bir nebze de olsa kurtulmadık…
Unutmamalıyız: Her yeni gün yeni bir başlangıçtır ve Yaradan asla kullarına aşamayacakları dertler vermez.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.