Kendi kendine doğum yapmak
Kendi kendine mırıldandı; telâşa gerek yok Müzeyyen. Ağrın olduğunu Nejat’a hissettirme.
Rahat ol. Derin bir soluk al önce. Ha, bak ağrı gitti şimdi. Çaydanlığı ocağa koy. Selda’nın
giyinip saçını taramasına yardım et. Orta okula gitmesine rağmen henüz kendi kendine
hazırlanamıyor.
" hani çay hazır olmamış Müzeyyen.Şimdiye kadar n’aptın kız?Hadi çabuk ol! Geç kalacam
bak."
"Tamam. Çayı demledim. Kahvaltılıkları getireyim. Hadi, masaya otur sen."
Müzeyyen ağrısı başlamamaı için içinden dua ediyordu." Yarabbim ne olur, şunları hayırlısı
ile başımdan göndereyim."
Selda seslendi odasından:
"Anne gelir misin? Bugün saçımı örmeni istiyorum, çabuk gel!"
" Geldim kızım çatlama. Babanın çayını koyup geliyorum."
" Geç kalacam ama!"
"Tamam, geldiim!"
Ağrı bacaklarından yukarıya doğru sokulmaya baçlamıştı.Kızına bu durmunu belli etmekten
korkuyordu. Anlarsa babasına söyler, o da bir panikle onuk hastaneye götürürdü.Hastaneye
gitmek istemiyordu bu sefer. Üç çocuğunu da hastanede doğurmuştu. Bu doğurmayı hiç
düşünmediği bebeği evde doğuracak. Bebek ölürse ölsündü. Ya kendine bir şey olursa diye
düşündü bir an. Allah esirgesin. Bebeği çeker alırdı. Bir şey olmaz, bir şey olmaz diyerek
olumsuz düşünceleri beyninden attı.
Kızı kıpır kıpırdı:
"Yavaş olsana kızım, bak saçını doğru dürüst öremiyorum. Ver o tokayı da bakayım, tamam
kalk hadi. Kahvaltını yap."
" Geç kalıyorum. Bugün yapmasam olmaz mı ya!?
" Olmaz. Çabuk ol bakayım."
Eşi ve kızı kahvaltı ederken ağrı çekerek yavaş yavaş oğlanların odasına yöneldi.Onlar daha
derin bir uykudaydı. Okula öğleden sonra gittikleri için yatmayı bilmemişlerdi. Çocukların
açılan üstlerini örttü. Yine yavaşça odadan çıktı.
Ağrısı olduğunu anlamamaları gerekti. Yoksa eşini durduramazdı. Apar topar hastahanenin
yolunu tutarlardı.
Bu bebeği kimseye duyurmamıştı.Tövbe haşa, sanki günah çocuğuydu. Akrabaları son ayda
öğrenmişlerdi ancak bir bebeği olacağını.Zaten kiloluydu. O da bundan son derece hoşnut
hiç söylememişti. Ta ki bebek iyice belli olana dek..
Yatak odasına girdi yatağını ağrılar içinde düzeltmeye çalıştı. İyiki kalkınca duş yapmıştı.
Yoksa şimdi çok zor olurdu. Eşinin ortalığa attığı giymekten vazgeçtiği giysileri topladı ve
banyoya kirli sepetine attı. Mutfakta eşinin sesi duyuldu:
" Hani sen kahvaltı yapmıyor musun Müzeyyen?"
" Siz yapın. Az sonra yaparım." derken hızlanan ağrıyla büküldü olduğu yere oturmak istedi
yapamadı. Eğik durumda öylece sancıyı geçiştirmeye çalıştı bir yandan. Buz gibi terler
boşalıyordu bütün vücudundan. Nefes almayı hızlandırdı. Korkuyordu. Bu bebeği yalnız
başına nasıl doğuracaktı. Soğukkanlı olmaya çalıştı. Güzel şeyler düşün kızım dedi eskiden
yaşadığın güzel olayları. Aklına güzel bir şey gelmiyordu. Tarlada yengesiyle birlikte güle
oynaya, daha doğrusu şarkıyla, türküyle yoğurarak çalıştıkları günleri düşündü. Öylesi bir
günde kaynanası görücü gelmişti eşine. Yengesi o gün için:" Kız Müzeyyen o gün öyle güzel
görünüyordun ki kaynananın seni beğebmemesi mümkün değidi. Güneşten pembelenmişti
yüzün. Valla tam da gelin istenecek bir kızdın. Ee onlar da köylü. Çalışkan bir kasabalı kız.
Senden iyisini mi bulacaklardı."
Eşinin yanına yaklaşan ayak seslerini duydu.
" Biz gidiyoruz.Git hadi, sende yap kahvaltını.N’oldu böyle betni benzin sapsarı.Hasta mısın
yoksa? Ağrın filân yok değil mi? Varsa hemen hastahaneye gidelim."
"Yok bir şeyim. Siz gidin. Kahvaltımı yaparım ben."
" E, iyi madem öyleyse" dedi eşi, pekte inanmış görünmüyordu..
Eşi Allahaısmarladık deyip uzaklaşınca oturma odasına geçti. Bebeğin doğunca giyeceği giyecekleri çıkardı zorlanarak kanepenin altından. Bir yandan düşünüyordu. Acaba bir şey
olursa kimi çağırırdı. Öyle çok samimi olduğu bir apartman komşusu yoktu. Müzeyyen üç
çocukla ancak başediyor, öyle komşularla fazla içli dışlı olmuyordu. Kendi başını kendisi
bağlayacaktı. Doğum yapınca neler gerekir diye düşündü. Makas, leğen, su yeter mi acaba
diye sordu kendine. Ha havlu da gerekir.Çocuğu silmek için de ayrı bir havlu. Canını dişine
takmalı bebeğini doğurmalıydı. İnşaallah oğlanlar kalkmadan bu iş biterdi.
Kızı kahvaltısı yapmış, uzaktan hoşçakal anne diye sesleniyordu. Son bir gayretle güle güle
diyebildi.
Oğlanların sesleri kıpırtıları duyuluyordu. Yok burada ortalık yerde doğuramazdı. Çocuklar
görebilirdi. Bebeğin eşyaları elinde yatak odasına gitti. Biraz daha ağrı savdıktan sonra banyodan bir leğen ve su bidonu aldı. Ilık su olsa iyi olurdu geçti içinden. Zamanının az
kaldığını anlıyordu. Ağrılar sıklaşmış bebek adeta dışarı çıkmak için zorluyordu onu.
Gerekli her şeyi yatak odasına getirdi. Çocuklar duymasın diye oda kapısını kapattı. Daha
sonra elbise ve yük dolabında ne var, ne yok boşalttı can haliyle. Soluk soluğa kalmıştı.
Bir süre yerdeki yorganların üstünde kıvrandı. Dolaba girmeliydi leğeni, suyu ve makası
yanına dolaba aldı. Son bir gayret ıkındı. Bebeğin leğene aktığını anladı.Son gayret bebeği
alarak bağını kesti. dolabın dışındaki havlunun üstüne koydu. Başarmıştı. Bebek yaşıyordu,
ölmemişti. Allah’a şükür o da yaşıyordu. Suyla temizlenmeye çalışarak silindi ve çıktı
dolaptan. Bebek kızdı. İkinci kızı olmuştu. Onlar üç kız kardeştiler. Kızının kız kardeşi
olmuştu. Bebeği havluyla silerek yanındaki giysilerini giydirdi. Derin bir nefes alarak
yerinden kalkmaya çalıştı, kolundaki bebekle.
Oğlanların birbiriyle güreştikleri, şakalaştıkları duyuluyordu yatak odasına. Kızı yanında
beyaz bir gülümsemeyle uyuyordu sanki. Müzeyyen, teyzesine benziyor, bana çekmemiş
diye düşünürken,kazandığı zaferle gülümsüyordu.Ya başaramasaydı? Aklına bile getirmek istemiyordu..
Resim öğretmeni Esra böyle doğmuştu..
13. 9. 2013 / Nazik Güülünay
YORUMLAR
İşte Kadın böylesine fedekar, böylesie hep verici, hepimizden hep alacaklı olan son derce kutsal ve değerli bir varlıktır. Ne kadar sade ve güzel yansıtmışsınız, kadının hepimizden en çok alacaklı olduğu gerçeğini. Bu nedenle de yaratanın onu yaratırken, insan özelliğinin de ötesinde kadına, daha üst ve artı özellikler vererek yarattığını, nasıl ve ne zaman anlayacak toplumlar, insanlar. Ve de ona reva görülen, aşağılamalar, zorbalıklar ne zaman sona erecek?
Esenlik ve mutluluk dileklerimle kutluyorum Dost şairim Nazik Gülünay sizi. Kemal Polat
Yazının Kahramanı olan Müzeyyen'e ne diyeceğimi bilemedim doğrusu.
Bir kadının hastanede doğum yapmak istememesini anlarım. Nitekim benim ilk iki çocuğum evde doğdu. Ama hasteneden emekli bir ebe ve iki komşu kadının yardımlarıyla. Yani başında profesyonel bir ekip vardı.
Kocası Huysuz, aksi , vurdumduymaz olan bir kadının da evde doğum yapmak istemesini anlarım.Ama yazınıza baktığımda Müzeyyen'in kocası karısının doğum halinde olduğunu bilse hemen onu hastaneye götürecek biri..Yani umursamaz bir insan değil...
Evde doğum yapmak bir kadını en doğal hakkı. Lakin bunu hem de bir dolabın içinde..Kendi başına yapmaya kalkışması tek bir şeyle ifade edilebilir '' Hayvanlar yapabiliyorsa ben de yaparım''
Hayvanların başka alternatifi yok ( Tabii ki özel olarak beslenenler hariç ) İnsının alternatifi var ise böyle bir doğumu '' Bravo, Helal olsun, İşte bizim Anadolu kadınımız'' Diye takdirle karşılamak bence hiç de doğru değil. Her şeyden önce şunu aklımızdan hiç çıkarmamalıyız. Beden dediğimiz şey bizim malımız değildir..Onun bir sahibi var...Ölürsem ölürüm, Hele hele de içimdeki varlık ölürse ölsün deme hakkımız yok.
Olaya bir de şu açıdan bakalım:
Ya ölseydi Esra? Bir Esra öğretmenden mahrum kalmayacak mıydı bu ülke?
Offff..Amma da çok konuşmuşum..
Kusura bakma dost..Çenem açıldı biraz.
Yazı , anlatım çok çok güzeldi. Ama olay doğru değil..Kim ne derse desin..Olayı doğru bulmadım.
Sedlam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları tarafından 9/13/2013 11:42:48 PM zamanında düzenlenmiştir.
Böyle bir gücü Allah'ın kadına vermesi tesadüf değil bence. Ne kadar doğal ve ne kadar güzel bir doğum biçimi . O anı sadece doğan bebeğiyle annenin kendisinin paylaşması çok özel ve anlamlı ancak bir o kadar da ürkütücü.
Hamileliği ve doğumu abartan anneler için gerçekten güzel bir ders.
Tebrikler
Saygılarımla
bence çok yanlış çoookkk her ne olursa olsun ortam yer ve zaman tüylerim diken diken oldu ya anneyi kaybetselerdi cahillik diyorum başka bir şey değil madem hastane ortamı var diğer çocuklar hastanede doğduğun göre bu da doğardı böyle cahillikler sakat ve ölümlere yol açabiliyor paylaşımınızı tebrik ederim aslında cahilliğe konu bir yazı olmuş bence
ANALARIN ACILARININ BASİTLEŞTİRİLMİŞ BİR VERSİYONU
bu uğurda yiten canlar.. bu güne şükür ettiğim konuların başında gelir
samimi bir dil ile
güzelliklere katılan güzellik ne güzel
analar acı çekmesin, bebeler öğretmen olsun bebelerimize
şükür..
ne güzelsin gardaşım
saygılar sunarım
Çok yanlış işler...
Ne çok insan var tanıdığımız doğum esnasında bebeğini, ya da kendi canını kaybeden.
Allah korumuş...Ne diyelim?
Müzeyyen hanımı kızı Esra'ya,
Esra'yı da annesine bağışlamış..
Bu arada, sunuşunuz harikaydı...
Çok akıcı ve heyecan vericiydi...
Tebrik ediyorum...
MERHABALAR GÖNÜL DOSTU İNSAN ;
TABİ O ANKİ ORTAM VE DURUM NE BİLEMİYORUZ..ZORLULUKTU MUTLAKA..BAŞKA TÜRLÜ HİÇ KİMSE CANINI VE CANANINI TEHLİKEYE ATMAZ..AMA AŞK OLSUN EŞİNE DE..!!..ÇOK İLGİNÇ ..ÇOK BÜYÜK RİSK..ÇOOOK ETKİLEYCİYDİ.. ...YÜREĞİNİZ DERT VE HASRET GÖRMESİN..KUTLUYORUM EMEĞİ VEDE KALEMİ.. SELAM VE SAYGIMLA
KNİSK tarafından 9/13/2013 1:45:07 PM zamanında düzenlenmiştir.
Nazik Hanım, bir çırpıda okuyup bitirdim yazınızı. Hele ki ne anneye ne de bebeğe bir şey olmamış. Böyle kendi kendine doğuran çok anne olmalı Anadolu'muzun ücra yerlerinde. Âşık Veysel'in yaşamı, bir an geldi aklıma yazınızı okuyunca. Annesi, koyun sağmaya giderken doğurmuş ve göbek bağını kendi elleriyle koparmış. Tebrik ederim. Saygı ve selâmlarımla...
aydini tarafından 9/13/2013 1:05:58 PM zamanında düzenlenmiştir.