- 1484 Okunma
- 24 Yorum
- 4 Beğeni
HOCA KIZI 2
İzin bitmiş, babamların gelmesine bir gün kala ani bir kararla annemlere gitmiştim. Neden böyle yaptığımı bile bilemeden hem de…
Ertesi gün hiç bir şey yok gibi geriye dönüp staja başladım.
Akşam eve babamla birlikte girdik. Önce sertçe bakışını fark ettim göz ucuyla ve görmezden gelip bakışlarımı kaçırmayı yeğledim.
“-Sen burada mı kaldın?”
“-Hayır, anahtarım mı var baba?” dedim demesine; ama…
Analığım, her zamanki cazgır tavrıyla, evinin temizlendiğini söylemeyip, deterjanın azalmasından şikâyet ederek, bas bas bağırıyordu. İnkârlarım boşunaydı aslında.
Bir hafta boyunca ben inkâr ettim, babam ısrar etti. Sonunda patladım:
“-Nerede kalmamı bekliyordunuz?”
Annem de kalamazdım; babalık istemiyordu ki…
“-Baba bana bu muydu sözün? Hani beni ezdirtmeyecektin; hani ananın adı, ağzının tadıydım…”
Babam ne zaman eline almıştı ki soba karıştırılan demiri? Ne zaman kaldırıp da vurdu ki bana? Burnumdan o kadar kanın boşalabileceğini tahmin bile edemezdim.
Gözlerimden bir damla bile yaş akmadı. Kalakaldım öylece. İlk vurmasıydı babamın bana. Gözlerindeki ışık sönmüş, rengi atmış, elleri titriyordu. On beş yaşıma gelmiştim; daha bir kere bile bana bağırdığını görmemiştim. Arada kalmıştı.
Kız kardeşimle erkek kardeşimin gözlerindeki korku; analığımın gözlerindeki memnuniyet ifadesi ve bendeki müthiş fırtına… Sonunda babamla olan aşkımı bitirmişti bu kadın. “Rahatladın mı kadın?” deyip üstüne yürüdüm.
Hırsımı almalıydım. Annemi bile uğruna sildiğim babam, bana bu kadın için vurmuştu. Kanayan burnumu düşünmüyordum. Dışarı attım kendimi.
Arka taraftaki kömürlüğe gittim. Buz gibi bir hava vardı; ama benim her yanım yanıyordu. Çuvalların üstüne attım ölü gibi bedenimi. Hissetmiyordum hiçbir şey.
İçim geçmiş…
Gözlerimi açtığımda sabah ezanı okunuyordu. Neden beni kimse aramadı? Bu kadar mı evlattan geçilirdi yani bir kadın için?
Beynim de davullar çalıyordu. Sendeleyerek kalktım. Az ilerdeki basamaklar gözümde büyüyordu. Adımlamalıydım. Birden ayağım kaydı…
Gözlerimi açtığımda hastanedeydim. Kafam, burnum, kolum sargılıydı. Ayakucumda babam mahcup, kafasını kaldırıp yüzüme bakamıyordu hiç…
-Babam! Güzel Babam…
Gözlerimden yaşlar su gibi fışkırmaya başladı, cümlenin sonu gelmeden. Cennet kokulu babam ayaklarımı öptü, kokladı beni sarılarak.
-Kızım… Demiri çıkartıp kenara koyacakken ve Döndü’ye bir bahane düşünürken, senin tam arkamda olacağını düşünmeden hızla döndüm. Anamın adı ağzımın tadı affet beni…
Babam benden çok ağlıyordu.
-Peki, neden beni aramadın baba? Neden yanlışlıkla vurdum demedin?
-Kınalım aramaz mıyım? Kaç kişi tüm sokağı aradık… Karakoldan dönerken, senin merdivenlerden yuvarlandığını gördüm; aldığım gibi buraya getirdim.
Kapıyı bir polis tıklattı. İfade almaları gerekiyormuş. “Babam bana kızdı; korktum, kömürlüğe saklandım. Sonra da merdivenlerden düştüm.” dedim.
Aşkların en değerlisini nasıl şikâyet ederdim ki?
Ellerimi tuttu; öptü, öptü, öptü…
-Sen benim en kıymetlimsin. Cennetimsin. Evlatlarımın en hayırlısısın. Beni affet yavrum...
Babam! Allah da affetsin… Ben affettim çoktan seni…
SEVDALİNKO
(MAZİ KALBİMDE BİR YARADIR)
YORUMLAR
Sevgili Sevda
İki tane analık görmüş biri olarak seni anlıyorum desem yalan söylemiş olurum. Öncelikle şunu söyleyeyim ki benim analıklarım seninki kadar kötü değildi...Sanırım değillerdi..Ya da ne bileyim kötülerdi ama üzerinden bunca zaman geçtikten sonra kabuk bağları bazı yaralar..Ne izi kaldı, ne tozu kaldı. Ya da ne bileyim hiç birisinden dil yarası almadım..Ondandır...Sopa, terlik vs yaralar da unutulup gidiyor.
Analıklarımdan biri ile hala irtibattayımdır..Hele de kendi öz annem öldükten sonra ve babamdan kalan tek yadigar o olduğu için...
Babalığım olmadı hiç çok şükür...O yüzden de baba baskısından kaçtığım zaman sığınacak bir limanım hep vardı. Ama o kadar fakirdiki o liman bazen çalıştığı lokantalardan yemek artıkları getirirdi karnımızı doyurmak için. O yüzden de babam hep alır getirirdi kendi evine tekrar.
Of be Sevda...Bana neleri hatırlattın.
Acıdır bu tür anıları yazabilmek...Ama devam et bence...İçinde biriktirip de seni zehirlemesine müsaade etme... Yük gemilerinin safra atması gibi sen de at içindeki safrayı..Rahatla...Hele de kalem bu denli ustalıkla, cümleler bu denli kıvraklıkla akabiliyorsa, cümlelere adeta hayat verebiliyorsan yaz be sevda..Yaz...Devam...Canın acısa da...Bazı canları acıtacak olsan da yaz..Devam et...
Selam ve sevgilerimle.
Yazıyı ilk gördüğümde sevindim kolunuz iyileştiği için, Sonrası mı bir hüzün sardı satırlarını okurken, kelimeni yetmediği anlardır bunlar sadece çekenin bildiği ama bir türlü anlatamadığı...o yüzden sustum....
İçten yazılmış paylaşım için teşekkürler mavi yorumcum....
sonsuz sevgi saygı ve selamlarımla..
Şu an ne yazılır bilmez bir durumdayım Çünkü yüregimin sızlaması ve gözlerimden akan ne demem gerektigini şaşırmış ve o an oralarda olmak el uzatmak akan gözyaşlarını silmek yaralara melhem olmak isterdi yüregim
İnanın böyle yaşamların var oldugunu bilmek ve analık denilen güya anne ruhu taşıdıgına inanmadıgım hatta analık denilen yani böyle bir kadının kadın olma olasılıgının olacagınada inanmıyorum Çünkü her kadın bir annedir dini inancı milliyeti ne olursa olsun dünyanın yer köşesindeki kadın annedir Anne ise yaratılıştan gelen iç güdü ile yüregindeki merhamet sevgi Anne denilen kadının yüreginde nakış nakış işlenmiştir
Kısacası ben analık denilen bu ve bunun gibi nerde var ise bunların kadınların yani Annelerin yüz karası olduklarına inanıyorum
Şu an bir Allah dosrunun şu sözleri geldi aklıma Ne Çıplaklar Gördüm Hep Giyiniktiler ne Giyinik İnsanlar Gördüm Hep Çıplaktılar İşte Bu Kutlu söz gibi Her saçı uzun ve kadın cinsiyetinden olansa Anne olmazmış
Rabbim dünyanın her neresinde olrsa olsun Hiç bir çocugu böyle bir yaratık eline düşürmesin
Değerli şaire sizi kutluyor ve saygı ile alkışlıyorum yürek sesiniz içimi acıtsada çok çok güzeldi
Rabbim seni böyle yaratıklardan uzak eylesin Allah yuvana huzur yüregine mutluluk ömrüne bereket versin İnşalalh
Saygı ve sevgilerimle Mutlu ol mutlu kal.....
kaderimol tarafından 9/13/2013 1:23:49 AM zamanında düzenlenmiştir.
Anı yazılarını sevdiğim için, dikkatlice birkaç kez okudum yazıyı. Anı türünün gerekleri uygulanmış ve ortaya güzel bir eser çıkmış. Hele ki seri olması bu yazıyı daha da güzelleştirecektir.
Yazılarda imla kurallarına -başkalarını bilemem ama- ben çok dikkat ederim. Çünkü doğru imla kullanımı okurun kılavuzudur. Kılavuz doğruysa da o yazı beyinlere işler. Bu açıdan da ayrıca teşekkür ediyorum; beni okurken yormamış oldun.
Olay, ruhu hırpalayacak cinsten. Yılların eskitemeyeceği acı ve hüzün yumağı... O acılarla yoğrulmuşsun madem; korkma artık bu zalim yaşamdan.
Ayrılıklar, boşanmalar belki birer haktır hukuken ve dinen; ama ya iki başrol oyuncusu olan anne ve baba haricindekilerin gelecekleri ve gelişimi nasıl olacak? Sorun da burada... Hukuken hak olan ayrılıklar, parçalanmış aillelerin üretim merkezi olmakta yazık ki... Ya dinen? Kur'anı Kerim'de talak konusundan söz edilirken "Talak helaldir; ama helallerin en kötüsüdür. Her talakta dünya titrer" der.
Yazdıklarım tabii ki anne ve baba açısından değil. Onlar nasıl olsa bir şekilde hayatlarını düzene korlar. Sözüm; hangi yana gideceklerini bilemeyeni hangi geleceğe yürüyeceğini şaşırmış olan çocuklara verilen eziyetedir.
Ayrılık çok zaman gereklidir tabii ki... Şiddet, hakaret, cebir, tecavüz, ahlak dışı hayatlar çok zaman ayrılıkları gerekli kılar. Yani karar verilmesi zor bir durum ayrılık... Büyükler mi mutsuz olsun yoksa çocuklar mı? Karar çok önemli...
Tebrik ediyorum böylesi güzel bir yazıyı.
Selamlar...
Benim hayatım hiç böyle olmadı.
Anam, babamın ayağının kiri oldu hep.
Çok azar işitti, dayak yedi, aşağılandı ama,
hiç bırakıp gitmedi...
Beş yavrusunu anasız komadı.
Üvey analara muhtaç etmedi.
Bilemem ben bölünmüş ailelerin dramını ama,
yazılardan, sözlerden hissedebilirim bir bukle...
Babanızı affetmeniz çok güzel...
Sonuçta baba işte...
Sevdanın temel direği...
Keşke ayrılıklar olmasaydı da,
ana sıcaklığı da renk katsaydı hayatınıza...
babalık dediğimiz soğuk kelime girmeseydi hayatınıza.
Ne demeli?
Üzüldük bir az...
Yanlışlık da az biraz sevincimiz oldu...
Az biraz...
Ağlattın beni mübarek...
Anı (umarım gerçek değildir bir düş bir hayaldir.) çok güzel kaleme alınmış.Giriş,gelişme ve sonuç bölümleri yerli yerinde.
Ancak,yazının başlığı ile yazı arasında bir bağ kuramadım.
Tek eksi bu.
Kutluyorum...
Saygı ve selamlar.
yakamoz4464 tarafından 9/12/2013 4:08:37 PM zamanında düzenlenmiştir.
Ne kadar da çoğalda, senin hikayene benzer hikayeler sevdalinko. Ama çok azı senin baban gibi güzel yüreklidir, kusurunu bilir, bağışlanması için kızının elini, ayağını öper, onu kucaklayıp enfes kokolu bir çiçek gibi koklar. Demekki siz de babanıza layık, o yaşta bile kişilik sahibi, prensipleri olan, onur ve haysiyetin değerini bilen, genç kızlığın hakkını veren bir genç kızmışsınız.
Çok güzel yazmışsınız. Güzel ve narin yüreğinizden çok anlamlı örnek yansımalar sunmuşsunuz, bilhassa genç kızlarımız için. Bana cesaret verdiniz, yaşanan benzer bir olayın kahramanı ELİF kızın hikayesini yamayı düşünürdüm hep, bende.
Duygulanarak, en fazlada hüzünlenerek beğeni ile okudum yazınızı. Ön yargısız ne güzel bir iç döküş olmuş.
Esenlik ve nutluluk dileklerimle kutluyorum sizi. "Umarım kolunuz düzelmiştir, tekrar geçmişolsun dost şairim" Kemal Polat
gerçek veya kurgu her ne olursa olsun yaşanan olaylardan bir olay
hem acı hem hüzünlü hem işte öyle diyecek bir şeyde bulamadım
ne yazıkki kız olmak daha ayrı bir zorluk getiriyor böyle bir durumda nere gider ki kömürlükten başka sokak ayrı bir dert dert üstüne dert ekerdi
erkek çocuk degilki kalkıp bir bankta yatsın
ne diyeyim ki acı acı acı baka kelime yok dağarcığımda