- 392 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Düşünce Devinimindeki Mutluluklar 29
Şu da, bir gerçekti. Tek tanrıcı anlayış da, ister istemez çok tanrıcı bir yapıya kayacaktı. Yeni düzey ve düzlem üzerinde birleşen yapıların, yeni disiplinle nicelenmesiydi. Değilse yeknesak bir nicelenmenin eski hamam, eski tas olması değildi. Tıpkı çok tanrıcı yapının tek tanrıcı yapı içine kaymasıyla bambaşka bir boyut ve düzlem elde edilmesi gibi. Tek tanrıcı dinlerin tekli yapısı, bir birine benzemez çoklu yanlarını, tek tanrıcı yapı gibi, koruyup sürdürmektedirler.
Hiçbir yapı birleşen çelişmesini yeni bir doğumun senteziyle; ortaya yeni bir şey koymadan edemezdi. Birleşik sentezdik hal, yeni devinim alanlı motif oluşuyla ama motifi farklı sekansla yansıtmanın mezhepleriyle sürmektedir. Farklı tek tanrı anlayışı, yine çoklu tek tanrı anlayışı gibi, bambaşka düzey ve düzlem içinde aks etmektedir. Çünkü yapının temeli budur.
Politeist dinler, yukarıda söylendiği gibi, tekilci sentezin yaşamsallaşmasından özeklersen, aynı konu etrafındaki çok yönlü anlayışların değişik çözümlü motiflerini sunuyordular. Bu da her bir konuların, enine boyuna kıyasla girişilen tartışmalarıydı. Düşünme, akıl yürütme, kırı tize edip, elenme demektir.
Sosyo-topluma dek sorunsalları, Tanrı kavramı düzeyinde sorgulama çözme ya da şimdilik en azından çözer görünmektir. İnşa olarak değişkendir. Gerektiğinde sorunlar aynı devlet içinde 1500 tanrıya havale edilen bir düşünme genişliği idi. Uygulama oluşla değişmez mütekâmil ve zamanlar üstü kılınmışsa da, akan evren ruhu karşısında tutunamayıp yorumsal değişmelerini yorum diye basitleştirilmektedirler.
Bir konu etrafında ne kadar sorunsal ile ortaya çıkarsanız, konu içinde o kadar özgür düşünce var ediyordunuz. Konuları nesnel, öznel anlıyordunuz ama yorumlarınızı tanrı anlayışı içinde buluşturup tanrı kayrası ediniyordunuz. Tabiî ki bu pratik hayatta zor, yavaş ilerleyen süreçti.
Politeist inanırlar da teorik olarak politeisti olandan istediğine inanıp istediklerine inanmaz olmakta serbesttiler. Hal bu ki Monoteist anlayışlarda herkes aynı şeye, aynı şekilde inanması lazımdı. Aksinin düşünülür olması dahi, gerekenden bir günahtı. Bu yüzdende monoteizm içinde zorunlu olarak plüralizme kaçan mezhepler ve ekollerin türemesi de kaçınılmazdı.
Monoteizmin hem değişen zamana çare olup ayak uyduramaması, hem kendisini zamanlar üstü ilan etmesi, içine düştüğü büyük bir çelişkidir. Bu nedenle inşa zemini politeist anlayışı getirmekten kurtulamıyordu. Zaten yapı politeist anlayıştan çıkmıştı ve politeisttik anlayışları içeriyordu. Ve politeist doğumu yapmak zorunda idi. Tek biçimli tanrı anlayışı görüntüsünde çok yetkili, çok farklı, bir birini dinsizlikle suçlayan, hoş görülü ve hoş görüsüz yapılar ortaya çıkacaktı.
Sofu Robert, 1022’de piskoposlar ve baronlar kurultayından; “sapkınlar yakılacaktır” diye karar çıkartır. Özgür düşünce cenderededir. Yağma, ölüm, korku, tırsma kol gezmektedir. Engizisyonun sanıkları dahi, yaşlı, hasta, güçsüz, sakat, kadın erkek, çocuk olabilmektedir. Çocukları ana babaya karşı şahitlik etmenin gözü dönüşlüğü içinde davranırlardı. Bunlar yetmez gibi, işkenceler, darağaçları ve alevli meşalelerle de zulüm ve öldürme, ayyuka idi.
Özgür düşünme artık sadece heterodoks kesim * olan sapkınlarla(!) skolâstiklerin düşünce çarpışması değildir. 13. yüzyılda Bacon “deneysel bilim” demiş, yalnızca deneyin doğrulayıcı olduğunu söylüyordu. Bu söylemiyle Bacon, öylesine bir sarsıntı yaratılır ki, faturası; Bacon’a yalnızlaştırılmıştı. Bacon’nın hiç kimseyle konuşup ilişki kurması yasaklanmıştı. Adeta Bacon cüzzamlıydı. Halkta bundan kaçıyordu. Yani Bacon tecrit edilmişti. Buda bir çeşit aforozdu.
1346’da “Olasılığın basit bağıntısından nedensel bağıntılar çıkartılmıştır” diyen Nikolas d’ Autrecourt kilisenin temellerini sarsmıştır. Tabii ki, kilise Nikolas’ın yazılarının yakılmasına karar vermekle kilisenin gülümseyen sözde müşfik yüzünü göstermiştir!
Oresme 14. yüzyılda yerin günlük devinimlerinden bahisle, analitik geometrinin temellerini atmıştır. Ne demekti bu? Dünya düz ve Kudüs tam Dünya’nın ortasına denk geliyordu. Böyle diyordu kilise. Var mıydı Tanrı buyruklarına aykırı konuşmak!
Birçok Hıristiyan, bugün bizi şaşırtacak ve küçük dilimizi yutturacak denli şiddetle, ruhban sınıfına saldırıyorlardı artık. Sizin açınızda, yukarı tükürseniz bıyık, aşağı tükürseniz sakaldı. Ama kitleler olup biteni anlayıp değerlemek yerine, olup bitenin kitleler üzerinde kaldırdığı yükten boşalmışlık psikolojisi içinde olmakla kitleler vahşetle davranıyordu. Bu da hayli kaale alınması gerekiyordu.
Papaz ve piskoposların öldürülmesi 13. yüzyılda sık rastlanan olaylardandı. Auxerre Kontu Pierre De Courtenai kiliseleri yıktırdı. Bununla yetinmedi. Piskoposunun gözlerini oydurdu!
Başka bir Bretagne kontu Pierre De Dreux ve adamlarını, papazlara karşı kötü davrandırır. Ve papazlara işkence ettirir idi!
Sürecek
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.