GÖÇMEN KUŞLAR !
GÖÇMEN KUŞLAR !
Dünya kültürleri arasında özel ve özgün bir yere sahip olan KUŞLAR için söylenmiş ve söylenecek sözler, şarkılar, türküler ve öyküler sonsuza dek sürüp gidecektir.
Kuşlarların tarihi ile ilgili özel kütüphaneler kurulmalı ve müzeler açılmalıdır.
Son baharın ters esen rüzgârları arasında savrulan sararmış yapraklar arasında mavinin kırk tonu arasında, rengârek kanatları, gagaları ve tüy gibi ipeksi gövdeleri ile bir disiplin içersinde dizi dizi sıcak bölgelere uçan kuşların yolculuğu başladı.
Göçmen kuşların bu yolculuklarını, derin bakışlarla ve hayranlıkla izleye insanların ; " Uçun kuşlar uçun sılaya doğru/Anadan, babadan, yarden bir haber yok mu?" diye seslenmekteler.
Özlemleri, duyguları ve sevgileri gönülden gönüle dağlar , ovalar, çöller, denizler ve okyanuslar ötesine taşıyan TURNALAR’ ı gören insanların ; "Turnalar uçun ,sıladan geçin, yarimi seçin ..." diye mırıldanmaktalar.
Yalnız gönülden gönüle değil, kentlerden kentlere, ülkelerden ülkelere de "NUH TUFAN’ dan sonra sevgiyi, barışı, dostluğu ağızlarında zeytin dalı ile taşıyan güvercinler dünya barış sembolü olmuşlardır.
Bir doğa ve tarih harikası olan ülkemizi ,doğa harikaları kuşlar 490 ’a varan çeşitleri ile süslemekte ve kuş cennetine çevirmekteler. Farklı olanı fark eden insanlar bunları görmekte ve kuşlar üzerine öyküler, türküler, şiirler , şarkılar ve deyişler söylemekteler.
Ülkemizin dört yanında doğanın gerçekleri ile uyum içersinde yaşayan dünya harikası kuşların huzurunu, yuvasını ve obasını insanlar bozmaktalar. Bu en büyük insanlık suçudur.Çocuklarımızın ve ülkemizin geleceğine indirilmiş en büyük darbedir. Hayali darbeciler yerine,ülkemizin doğa kültürüne ve insanlığın geleceğine en büyük darbeyi vuran bu darbecilerden hesap sorulmalıdır.
Avcı kahvelerinde toplanan avcılar ,atar tutarlar,öyküler öyküleri kovalar ve fırtınalı havalarda gök yüzünden sürüler halinde nehir, çay kenarlarına ve göllere inmeye çalışan kuş sürüleri için şöyle derlermiş :
"Kurban olayım fırtınaya -tipiye, sürdü getirdi bizim kapıya..."
Yıllardır avcılar , iki gram etleri için , kuş sürülerini yok ettiler, tükettiler, torunlarına dünya karikası kuşlar yerine , acıklı , renkli ve düşündüren avcı öyküleri bıraktılar... Söyle söyle dinle, dinle dinle ve ah ! vah ! ile ağla, çırpın ve dizlerini döğ. Soyları tükenen kuşları tekrar kimse getiremez. fotoğrafları kalan kuşlar ancak düşlerde yer alır...
" Dedelerimiz koruk üzüm yediler torunlarının dişleri kamaştı " atasözünü tekrarla.
Dün yapılan yanlışlığın , bugüne ve yarına hep yansıyacağını unutma.
Herşeyi sineye çeken, vurdumduymaz insanların oluşturduğu toplumlarda kuşların önemi pek anlaşılmamakta. Yıllar önce ünlü öykü yazarımız Sait Faik Abasıyanık ," SON KUŞLAR" öyküsünde ,kuşların yok olmaya yüz tutmakta olduğuna dair acı gerçekleri dile getirmiş ve okul kitaplarında bu öykü yer almıştır.
Bodrum Tuzla Koyu’na yaz aylarında konuk olan FİLAMİNGOLARI tüfekle vuran bir vatandaşı yargılayan hakim, vatandaşa önemli bir ders vermiş ve şöyle demiş : "Filamingolar ülkemize kısa süreyle konuk olmaktalar , ülkemize değer katmaktalar ,İnsan misafirine ateş açar mı ? Bir daha tekrar bu suçu işlersen sana iki kat ağırlaştırılmış ceza vereceğim..."
Derlediğim pekçok avcı öyküsünde , turnalara, filamingolara, kekliklere, yaban kazlarına,leyleklere, ördeklere, bıldırcınlara, bağırtlaklara,kelaynaklara,kanaryalara , binbir çeşit balıkçıla ve daha yüzlerce kuşa yersiz, keyfi, bilgisiz ve saygısızca yapılan haksızlıkların hesabı sorulsa mahkeme dosyaları depolara sığmaz.
Bodrum koylarında güneşin doğuşu ve batışı ile martıların , turnaların uçuşu ve filamingoların dostluğunu gördükçe şiirsel gerçeği ve güzelliği ben de zaman zaman dizelere aktardığım olmuştur :
"Bodrumda güneş ve turna olsam / Egenin ılık rüzgârını begonvillerle donatıp/
Ortadoğu’ya katar katar uçan turnalarla/ barış ve dostluk dileğiyle uçursam!..."
Kafası çalışmayanlara "Kuş beyinliler " diyerek aşağıladığımız , ne naptığını ve ne yapacağını insanlardan çok daha iyi bilen ve değerlendiren, o güzelim akıl kutusu göçmen kuşların, getirdiğini ve götürdüğünü göremeyecek kadar gözleri kapalı , kuşların güzelleştirdiği dünyayaı kan gölüne çeviren zavallı insancıklar;
"Dağlar ile taşlar ile, seherdeki kuşlar ile çağırayım Mevlâm seni ..." ve " Mal sahibi mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi , sevelim sevilelim dünya kimseye kalmaz" ve "Düşmanımız kindir bizim..." diye seslenen , sevgi ve hoş görü ustası YUNUS EMRE’ nin düşüncelerini bayrak yapın. Kuşlarla dünyaya salıverin...!
Kuşlara değer vermesini bilemeyen insanlar, kendisine, yaşadığı topluma ve ülkeye karşı sorumluluktan kurtulamazlar. 08.EYLÜL 2013/BODRUM
YAHYA AKSOY
YORUMLAR
BİG YEAR, Çok hoş bir komedi filmidir ama bir yıl süren büyük bir yarışı anlatır.Dünyanın en nadir görülen kuşlarının resimlerini çekme yarışında hangi bölgede hangi mevsimde hangi kuşlar konaklıyorsa onların peşinde bir grup ama yadsınamayacak derecede kalabalık bir grup kuş sever vatandaş 1 yıl boyunca kuşları gözleyip resimlerini çekmeye çalışır.Yazınızı okurken direk filmi anımsadım.ve bu sene bolca gördüğümüz leylek sürüsü ile yol var, daha çok gezeceğiz diyerek kendimizi inandırdığımız hakkatende bir kaç kere şehir dışına çıkma fırsatı bulduğumu düşünürsek leyleklere hak verdiğimide anımsıyorum.Doğadaki her canılının özelliklede nesli tükenmekte olanların ayrı bir hayati öneme sahip olduğunu düşünmeliyiz.Her şey yetkililerden de beklenmememeli bizde duyarlı olmalıyız.O iki lokmacık kuşun etini yeseke ne olur yemesek ne olur.Duyarlı bir yazıydı tüm avcılarımızın dikkat ve hassasiyetine diyelim.