- 473 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
BİZ KORKMUYORUZ ALLAHTAN SİZ GİBİ!..
Bir değil, iki değil, yüzlerce fark var sizlerle aramızda!..
Aramızdaki fark da şu ki biz sadece Mısırdaki Rabiaya, Suriyedeki Rabiaya değil, tüm dünyadaki Rabialara, Ayşelere, Fatmalara, Ahmet, Mehmetlere ağlıyoruz; hatta diğerlerine de, hepsine yanıyor ciğerimiz!.. Hepsi özgür olsun, hiçbiri işkence görmesin, acı çekmesin istiyoruz…
İnsanız biz çünkü, o nedenle de, her insanın insanca yaşamasına saygılıyız, her insan insana yakışır bir yaşam sürsün arzu ediyoruz. Dini, dili, ırkı ilgilendirmiyor bizi öncelikle, insan olması yeterli bizim için, onları da Allahın yaratmış olduğunu unutmuyoruz, Allaha saygımızdan duyuyoruz onlara da saygıyı.
Biz sadece Rabiaya ağıt yakarak vakit geçirmiyoruz; halksınız ama umursamadığımız zannınızda haksızsınız, yanılgıdasınız ve de çok ayıp ediyorsunuz haksız suçlamalarınızla.
Sağlıklı düşününüz şöyle bir arkanıza yaslanıp da, gözlerinizdeki o kin, nefret perdesini şöyle bir kenara çekip de, o sürekli asalım, keselim sayhalayışlarınızı, her yerde kan görme arzunuzu bir süre olsun bastırın da düşünün biraz…
Düşünün koca Yunus ne demek istemiştir, “Yaratılanı severim, Yaradandan ötürü” sözüyle?!
Biz kâinattaki canlı cansız her şeyi sevmekteyiz Yaradana sevgimizden, saygımızdan ötürü. Siz gibi korkudan değil, sevgiden yapmaktayız her yaptığımızı. Evet biz Allahtan siz gibi, sizin gibi nedenlerle korkmuyoruz, korkumuzdan dinlemiyoruz sözlerini, korkumuzdan itaat etmiyoruz, korkumuzdan değil ibadetlerimiz de!..
Cehennem korkusu ya da Cennet hayaliyle de değil; sevgimizden, sevdiğimizi kırmamak, üzmemek için yapıyoruz. Korkumuz Cehennem değil, sevdiğimizi üzmek, O’nu üzmekten, kırmaktan, incitmekten korkuyoruz, o nedenle de sadece kendimiz gibi olanlara değil, herkese, her şeye saygı ve sevgi besliyor, esirgeyip korumaya çalışıyoruz. Emeğine, emek verdiklerine saygı duyuyoruz!..
Biliyoruz ki doğadaki her canlı her an Allahı tespih etmekte, her an O’na hamdetmekte; yine biliyoruz ki doğadaki bir tek canlıyı yok edersek, yok olmasına seyirci kalırsak, yaşamasına gayret sarf etmezsek, üzülecektir Yaradan, kırılacaktır ve kızacaktır bize, hesap soracaktır. Biz O’nu üzmekten korkuyoruz, hesabını verememekten, karşısında utanmaktan, başımızı eğmek zorunda kalmaktan, ona layık kullar olamamaktan korkuyoruz.
İbadetlerimizi de Cehennem korkusu ya da Cennet umuduyla değil, ona minnetimizden, saygı ve sevgimizden yerine getirmeye çalışıyoruz.
Ondan düşüyor insanlar kutupların ve canlılarının derdine, ondan düşüyorlar bir ağacın bile kesilmesinin derdine, ondan çırpınıyor denizler, akarsular kirlenmesin, toprak ve atmosfer bozulmasın diye, ondan ağlayıp yardımına koşuyorlar dünyanın her neresinde ve her kim olursa olsun onun hakkının arayışına, yardımına…
Çünkü biz, “Yarın öleceğinizi bilseniz fidan dikiniz” diyen bir peygamberin ümmetiyiz. Hayvanlara şefkatli bir peygamberin ümmetiyiz, bir kedinin rahatını bozmamak uğruna, namazını bozan bir peygamberin ümmetiyiz, çocukları üzmemek için, sırtında onlarla namaz kılan bir peygamberin ümmetiyiz…
Ayrıca biliyoruz ki doğadaki her yaratılmışın bir işlevi, bir görevi var, tıpkı sosyal hayattaki, iş yerimizdeki görev dağılımı gibi, evimizdeki iş bölümü gibi…
Düşünün; her insan aynı olsa, her ağaç aynı meyveyi verse, her çiçek aynı açsa, her sebze aynı ve her hayvan aynı olup tüm canlılar aynı beslense nice olur dünyanın hali ya da olabilir mi, nereye kadar sürebilir yaşam, kaç gün veya?!
İş dünyasında her üretici aynı şeyi üretse, herkes aynı görevi yapsa; iş yerinizde, toplumda ve evinizde ve de herkes aynı hizmette olsa, kaç gün sürebilir yaşam ve dünya ne hale gelir?!
Hepimiz oturup sadece Rabiaya ağlayalım, gerisini boş verelim istiyorsunuz, sadece Mısır ve Suriyenin derdine düşelim istiyorsunuz; peki dünyanın pek çok yerinde katledilen, acı çeken Rabialar ne olacak? Sadece insanla uğraşırsak, doğa ne hale gelecek ve tüm Rabiaları kurtarsak bile, o hale gelmiş bir dünyada nasıl yaşayacak Rabialar hiç düşündünüz mü?
Dünya tüm varlıklarıyla bir bütün, hatta tüm evren, o nedenle de biz insanlara tüm o varlıkları korumak ve idamesini sağlamak görevi düşüyor; hepimiz kendimize düşeniyle!..
O nedenle bu çocukların kimi ağacın nöbetini tutuyor, kimi merdiven boyuyor bu gerçeğe dikkat çekmek için, kimi pankart açıyor, kimi kendini zincire bağlıyor!..
Dünya bir bütün halinde, özgür ve güzelliklerle yaşasın istiyor, sadece Rabiayı değil, tüm Rabiaları seviyor, sadece Suriyeli ve Mısır kadınına değil, tüm kadınlara tecavüz edilmesin istiyor, erkeği kadınıyla herkes, her insan, huzur ve mutluluk içerisinde yaşasın istiyor. Allahın emanetine ihanet edenlere bu nedenle karşı çıkıyor.
Çünkü Yaradanını seviyor, O’ndan ötürü de tüm yarattıklarını!..
Siz gibi, sizin anlayış ve beklentinizce korkmuyor Allahtan, onun korkusu bambaşka, sevgisi bambaşka!..
Sevdiğini üzmekten korkuyor,sevdiğini kırıp incitmekten korkuyor, rızasını alamamaktan, hoşnut kılamamaktan, verdiği görevi yerine getirememekten, emanetine ihanet etmekten, yarattıklarına sahip çıkamamaktan, yok olmasına göz yummaktan, emeğine saygısızlıktan, mahçup olmaktan, utanmaktan korkuyor!..
Çünkü O’nu çok seviyor, çünkü O’na çok saygı duyuyor!..
En azından ben böyleyim ve eminim ki ben gibi düşünenler de çoğunlukta!..
p.r.alkan
YORUMLAR
Kim ne demiş tam anlayamadım ama birileri sanırım kendi yaptığını yeterli görüp insanları yapmamakla suçlamış olmalı.En çok yaptığımız şey malesef.İki taş kaldırsak gözümüz başkasına dikiliyor.Ben size şunu anlatmak istiyorum.Peygamberin yanında bir sahabe namaza gidenlere bakıp ''Ey Allahın rasulü filan kardeşimiz namaza arada gelemiyor ,keşke hep gelse'' demiş.Peygamber efendimiz ona ''Keşke sende gelmeseydin de bu kardeşinin ardından konuşmasaydın''demiş.Biz öğrenemedik malesef bu dinin inceliğini.Selam le
Insan icin en gùzelini dùsùnmek.Ayrim yapmadan....Bir gün kelebek gibi düşünmeyi öğrenirsek, belki de onun gibi yaşamayı bırakacağız. Hayat kendini ne kadar uzun sunarsa bizlere, işte o zaman yapılan her şeyin insan için yapılması gerektiğini ve yaşadığımız hayatınsa bir hayal olduğunu anlayacağız.
Saygilar...