- 3598 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
KAN TER İÇİNDE
Musa’nın İkinci Kitabı olan Çıkış’ın1.Babında, Mısır Firavunu’nun, ülkesinde bulunan İsrailoğulları’na yaptığı eziyetlerden söz edilirken şöyle denilir:
’Ve Mısırlılar İsrailoğulları’nı şiddetle işlettiler ve şiddetle işlettikleri bütün işlerinde, tarlada çalışmak yada inşaatlar için harç karmak, kerpiç pişirmek hiç de kolay değildir ve bu işleri zorla yapmak durumunda kalanların hiç de mutlu olmayacakları ortadadır. Eski dünya’nın 7 harikası arasında yer alan Mısır Piramitleri’nin tonlarca ağırlıktaki taşları üst üste konuldukça, piramit yükseldikçe,onu yaptıran Firavun’un göğsünün gururla kabardığı, içinin mutlulukla dolduğu söylenebilir. Ama kara taşları ta uzaklardan taşıyıp getiren, sonra da onları kaldırıp, piramit’in tepesine oturtan işçiler için aynı şeyler söylenemez. Mısır’ın o sıcak, kurak ikliminde, bırakın inşaatı ayağa kaldırmayı, Nil nehrinin yakın çevresi dışında, gölge veren, insanı birazcık da olsa serinleten bir bahçeyi ayakta tutmak bile çok zahmetli bir iştir.’
Karin Dzionara. ’ Eski Mısır’da bahçe ’ yazısında, bu gerçeği şöyle dile getirir:
’ Yakıcı çöl güneşinin altında çiçek ve sebze tarhları sulamak, insanlar için ne kadar eziyetli olmuştur. Bahçıvanlarve yamakları ağır bir bedensel iş yapmak zorundaydılar. Bu kuru iklimde bahçelerde ve tarlalarda kan ter içinde çalışıyor, testilerin asılı olduğu bir omuzlukla su taşıyor ve sulama kanalının ulaşamadığı bitkileri suluyorlardı.’
İ.Ö. 1800 yılı dolaylarında, 12. Hanedan’dan kalma ’Cheti’nin Öğretisi’nde, bu ağır bahçe işçiliği şöyle anlatılır:
’ Bahçıvan omuzluğu takmış; omuzları sanki ihtiyarlıktan eğilmiş gibi. Ensesinde o kadar çok çıban var ki,burası, iltihaplı, koca bir yaraya benziyor. Sabahları sebzeyi suluyor ve akşamda gölge bitkilerini. Bitkin bir biçimde yığılıp kalıyor ve bunlar tüm mesleklerde olduğundan daha ağır. ’
Rus Çarı Deli Petro’nun yoktan var ederek başkent yaptığı St. Petersburg kentinin kuruluşu sırasında, oradaki binaların, sarayların inşaatında çalışan işçilerin ise bir çoğu aşırı sıcaktan değil de, tam tersine aşırı soğuktan telef olmuştur.
Kuşkusuz bu işlerde çalışanların mutsuzluklarının kaynağı, her zaman ve mutlaka, olumsuz iklim koşulları değildir. Gerçekten de, örneğin daha ılımlı bir kuşakta yer alan bir çok ünlü yapının, örneğin Versailles Sarayı’nın yapımı sırasında da, işçilerin çok zor koşullar altında çalıştıkları, bunlarınbir bölümünün, şu ya da bu nedenle yaşamını yitirdiği bilinmektedir. Antik Dünya’nın bir başka harikası sayılan Çin Seddi’ni inşa ederken ölenlerin cesetlerinin koca duvarın koca taşları arasına gömüldüğü ileri sürülmüştür.
Nazım Hikmet’in ’Kan ter İçinde’ başlıklı şiirinin şu dizeleri yukarıda söylediklerimi çok iyi özetliyor:
Yapıcılar türkü söylüyor
Yapı türkü söyler gibi yapılmıyor ama.
Bu iş biraz zor.
Yapıcıların yüreği
bayram yeri gibi cıvıl cıvıl
ama yapı yeri bayram yeri değil.
yapı yeri toz toprak.
Çamur, kar.
Yapı yerinde ayağın burkulur
ellerin kanar.
Yapı yerinde ne çay her zaman şekerli
her zaman sıcak,
ne ekmek her zaman pamuk gibi yumuşak
ne herkes kahraman
ne dostlar vefalı her zaman.
Türkü söyler gibi yapılmıyor yapı
bu iş biraz zor,
zor ama
yapı yükseliyor, yükseliyor.
Saksılar konuldu pencerelere
alt katlarında.
İlk balkonlara güneş taşıyor kuşlar
kanatlarında.
Bir yürek çarpıntısı var her putrelinde
her tuğlasında
her kerpicinde.
Yükseliyor, yükseliyor yapı
kanter içinde.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.