- 935 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
DEĞER Mİ ?
Hezârfen olup uçurdum, binlerce nefesi ruhuma sarıp . Semâzen oldu, martı kanadına takıldı, köprüdeki çocuğun elinden kaçan balona asıldı. Ney oldu, kaval üfledi. Değdi eflâtun gülüşlerin ince çukurcuğuna. Yardı öfke ile sıvazlanmış sırtların solunu. Tutamadım, uçtuya bir kere ruhum...
İçindeki büyümeyen çocuğun çeyizini hazırlatmak için, soyundurdu öz bahçesini. Onlar için her çiçeğe konmalı ve şekersiz hazırlatmalıydı hakîki ballarını.Tuhaftı hayat bize ve işin en tuhafı bendim, bendimdi. Belki de bundandı, taşların konuşup, toprağın asırlık geçmişini bana anlatabilmesi. Ben de bıkmadan dinleyebiliyordum, karıncanın hayat mücadelesini. Kelebeğin kaybetme korkusu olmadan, güneşe rengarenk kanat bileyişini...Delilikti herşeyim, dellendirmekti hayat kavramının yedi iklimini. Yoksa başlatamazdım, örtük beşinci mevsimi.
Sonra kabuğuma çekildim, dibe çökmek için. Ama bir bebek ağlamasıyla irkildim sarhoşluğumdan. Omurgamda uykusuz bırakmışım, çok kırılmış...Kafatasımda kırmızı bilyelerin tokuşma seslerini duydum sonrasında. Oyunundan çalmışım, çok dağılmış...Sağ kolumu havalandıran kıza ise hiç soramadım; mendil kapmacayı kimin kazandığını. Silip gözünü mendili arkasına saklamış, o da çok ağlamış...
Hepsi kızmış bana; toprağa, taşa, kuşa, börtü-böceğe seslenirken bizi unuttu, diyerek.İçimdeki çocuklarımın anaçları, onları yedirip içirmek için erzak depoluyordu oysa.Göremezdi çocuklar; annelerinin onlara yemek yaparken, neden oyunlarına karışamadığını.Anlamak istemezlerdi; babalarının geç saatte işten eve dönerken, neden saklambaçlarına dahil olamadığını.Kaburgamdaki uykusuz yetimim de anlamadan kırıldı ciğerime.Beynimin içinde en büyük yüzdeyi verdiğim sübyan da alındı, ortadaki meşguliyetim ondan fazladır diye.Sağ kolumdaki tahta oturan küçükhanım, ebelenmediği için sitemli. Soluma değdirdiğimin farkındalığından uzak...
Uçururken ruhuma sardığım binlerce nefesi hızla döktüm önlerine, Hezârfen’i şahit gösterip. Semâzen olmadan, terbiye edemezdim iç huzuru.Martılara takılmadan, ölçemezdim özgürlüğün yedi kıta karekökünü.Balon olmadan anlayamazdım, havası inince insanın nasıl söndüğünü.Ney olmadan cezve hâl olmazdı, kaval üflenmeden aşka erilmezdi. Ben de uçtum sonsuzluğa, uçurdum....Çünkü; bendimi sağlamlaştırmadan çıkamazdım er meydanına.İçimdeki çocukları besleyebilmek için, eklenmeliydim göğün tonlarına.Taşlara konuşmasam, onlar konuşabilir miydi ki bana?Toprağı yâr bilip anlatmasaydım saadetimi, hüzün depremlerimi, verir miydi bana içindeki haritaların şifresini?
Hadi tutun elimden çocuklarım, büyümeyelim!
En çok çocuklar anlarmış gerçek sevgiyi.
Şimdi büyürsek biz, kaybederiz belki de en büyük serveti.
Değer mi?
Gülşen Mavi