- 1534 Okunma
- 3 Yorum
- 3 Beğeni
Ölüm Şahadet ve vuslattır iyiler için. Hatta koşar ölümün üstüne,
Varlığına katılmakla ve katıldığımızın idrakine varmak hassasıyla şereflendiğimiz
hayatın alemdeki tecellisinde, mutlak dönüşe istikametli
ve mesafe cinsinden değilde, zaman cinsinden tarif edilebilecek yol,
iyi ile kötünün, güzel ile çirkinin, hak ile batılın
mücadelesinin çetereleri ile doludur.
Bu durum, mesuliyeti akıl ve irade sahibine yükler ki;
birbiriyle ölçülebilecek sonuçlar olabilsin.
Yani, iyi ile kötünün hangisinin insana yakışan
ve insanın hak ettiği olduğu,
elde ettiğinin bedelinin hakkına karşılık geldiği net anlaşılsın.
İyiye kul olanlar olduğu gibi, kötüye köle olanlar da olacak,
geçmişte olduğu gibi....
Güç, zenginlik, iktidar, nüfus.
Bunlardan hiç biri lanetlenmemiştir.
Hor ve hakir görülen tüm bunlara sahip olma biçimi
ve düşkünlük halidir. Bir de kullanma şekli. Öyle ki;
Yalnızca güçlü olmak, sömürmek,
başkalarının elinde avucunda işe yarar ne varsa
çöreklenmek uğruna bırakın sterilizasyon yapmayı,
olmadık mikroplar üreterek hastalıklı bir dünya,
hastalıklı, güçsüz ve daima muhtaç
toplumlar inşa etmeye mesai harcıyor kötülük
ve kapısında dolaşan çanak yalayıcıları.
Beşeriyetin tesis ettiği bütün sistemlerde,
zafiyet hep baş belası olmadı mı ?
Hani " bal tutan parmağını yalar",
"önce can, sonra canan" misali.
Oysa canansız can, ne işe yarar ?
Kötü, adı üstünde kötü işte.
El atmadığı, içine sızmaya çalışmadığı ne var, ne kaldı?
Aşk adına aşkı katletmiyor mu musibet?
Aşka, sevdaya, dostluğa madde ile ölçülebilir değerler
biçmiyor, biçtirmiyor mu?
Aç bıraktırıp, sofuluğu bozdurmuyor mu ?
Ama, her zamanda ve her türlü çirkefe karşı da
Güzelin ve güzelliğin nuru, eninde sonunda,
kötünün karanlık ve çirkin çadırını kendisi ile birlikte ateşe vermiyor mu?
Yürek yanmaya görsün,
yanan yürekler bir olmaya görsün,
niyet güzele ise, emek te...
İyi ölümden korkmaz,
ne uğruna öleceğinden endişe duyar, nefsine uyup...
Yoksa ölüm şahadet ve vuslattır iyiler için.
Hatta koşar ölümün üstüne,
bu yüzden güzel, illa ki çirkine galebe çalar.
Amma yarın, amma bin yıl sonra...
HER İKİ TARAFTA YETERİ KADAR GEREKÇE ÜRETTİKTEN SONRA...!
SELDA İYİEKMEKÇİ
YORUMLAR
Ahlak ve Hukuk Eşitlik
Önce nesneden hareket ederek ,nesnenin kavramı imal edilir,sonra bütün ters çevrilir ve nesne kopyasına yani kavrama göre değerlendirilir.Kavram nesneyi değil, ama nesne kavrama kendine örnek almalıdır.
İki insan ve onların istençlerinin birbirlerine tamamen eşit oldukları ve ikisinden hiçbirinin ötekine verecek hiçbir buyruğu olmadığı temel belitini saptamak için her hangi iki insandan hiçbir zaman yararlanamayız.
Bunların tüm gerçeklikten ,yeryüzünde varolan bütün ulusal,ekonomik,siyasal ve dinsel ilişkilerden bütün ciselle ve kişisel özelliklerden ,geriye her ikisinden de yalın kurtulmuş iki insan olması gerek,ancak o zaman tamamen eşit olurlar.Demek ki iki kişi”ahlak bakımından eşitsiz ”oldukları zaman ,eşitlik sona erer.
Varlığın temel mantıksal özgürlükleri üzerindeki önermelerin birincisi ve en önemlisi,çelişkinin dıştalanmasına ilişkindir.Güçlerin ,öğelerin ve bireylerin yönleri arasındaki bu çatışma,saçma çelişkiler fikri ile hiçmi hiç karışmaz.
Burada gerçek çelişkinin gerçek saçmalığının çoğu kez yaydığı sisleri dağıtmış ve çelişki diyalektiği yanı uzlaşmaz karşıt evren şeması altında varsayılan bu çok kaba yontulmuş kukla için şurada burada seçilip savrulan örğülerin yararsızlığın ortaya koymuş olduğumuz için kendimizi hoşnut sayabiliriz.
Bir şey ne denli çelişik ise o denli gerçektir.Bir başka deyişle ,bir şeyin ne denli saçma ise o denli inanılmaya değer yani bir türetim bile olmayan,açınlama teojisi ile mistikten alınmış bulunan bu özdeyiş,diyalektik dedikleri ilkenin çırıl çıplak dışa vurumudur.
Yaşamda şeylerin ve süreçlerin kendinden var olan ara vermeden ortaya çıkan ve çözülen bir çelişkidir.Çelişki biter bitmez yaşamda biter.
Ahlak dünyası tıpkı evrensel bilgi dünyası gibi…kendi sürekli işkeleri ile kendi yalın öğelerine sahiptir.Ahlak ilkeleri tarihin üstündedir ve aynı biçimde ulusal niteliklerin güncel ayrımlarının da üstündedir.ahlak duygusunun vicdanın evrimi sırasında oluştukları ölçüde değere sahiptir.Gerçek doğruluk hiç değişmezler.Öyleki bilginin doğruluğunu zamana ve gerçeğin değişmelerine bağlı olarak düşünmek bir çıgınlıktır.
Eğemen bir gerçekliğe mutlak doğruluk hakkına sahiptir.Sevgi ve saygılarımla…