- 6852 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
Müzik; insan ve evren arasındaki köprü...
Müzik insan hayatı içinde vazgeçilmez bir yerdedir... Nedir müzik? Niçin bu kadar severiz? Buna çeşitli cevaplar verilebilir. Ama müziksiz yaşamın tadı olmayacağı kesin. İlk insanlar hayvan kemikleri ile ritimler tutarak başlamışlardır. Şimdi teknolojinin gelişimiyle ayrı ayrı enstrümanların(çalgı aletinin) değişik tattaki seslerini biliyoruz. Müzikle hep içe içe yaşadık ve bebekliğimizden buyana değişik seslerin tınılarıyla büyüdük. İlk önce annelerimizin o nenni sesleriyle tabi ki! Müzik ruhun gıdasıdır derken ne kadarda doğru söylemişler. Müzik haz verir, mutluluk verir, coşku getirir, hüzün taşır sesle anlam bulur çünkü evren... Çok fazla sessizlik insanı korkutur. Ve aslında en büyük ses insan sesidir. En güzel enstrümanda (çalgı aleti)...
Evrenin oluşumu bile bir sesle başlamıştır, “ OL” emri ile” ses dünyanın frekansı gibidir. Bizim algıladığımız ses farklı boyutlardan geçtikten sonra bize ulaşmaktadır. Doğadan tutunda yaşamımızda her canlının bir sesi vardır. Ve onları görmeden sesleriyle tanırız. Hatta insanları onca ses tonuna rağmen ayırabiliriz. Yaşamdaki her tını titreşimden meydana gelmektedir. Bu yüzdendir ki canlı cansız her şey konuşur, söyleşir ve anlaşır bu yolla. Yani kısaca her şeyin temelinde ses, ritim, ton ya da ses dediğimiz yani müzik yatar altında.
Müzik hayatın tadı değil aslında kendisidir. İranlı Sufi ve Şair Hafız’ın yorumuyla; “Nice insan, ruhun bedende müzikle şekil bulduğunu söyler. Aslında bu eksiktir. Çünkü müzik, hayatın tamamıdır.” Bir efsaneye dayanarak söylediği bir sözdür bu. Yaratıcı Kilden bir heykel yapar ve ruha bu bedenin içine girmesini söyler. Özgür olmak isteyen ruh bir bedenin içine hapis olmayı istemez bunun üzerine yaratıcı meleklerinden müzik çalmasını ister. Müziğin başlamasıyla kendinden geçen ruh müziği daha iyi yakalayabilmek için heykel bedenin içine geçer. Önce müziği insanın ruhunda hissetmesi bu şekilde rivayet edilmiştir.
Rivayet tabi ki bu!
Aslında yaşam senfoni gibidir. Bizler bu yüzden kendimizi çok yakın hissederiz. Müzik bedene hükmeden içindeki potansiyeli açığa çıkaran tel olgudur. Düğünler vb. tutunda günlük yaşamdaki her şeye bir ses getirilmiştir. Bedenimizle birlikte, resim, oymacılık, mimari, heykelcilik ve şiir sanat dallarının tümünde gizli bir ses vardır. Ama en doğal ses tabi ki doğadaki sestir. Suların şırıltısından, yaprakların kıpırdanışlarına denizlerin dalga sesine kadar o tatlı ahenk gönüllerimize nasılda güzel dolar. O ses bütünlüğü daha başkadır. Apaçık bir kalple dinleriz ve bu genelde mistik ve kutsal yerlerde de yoğundur. Bir ilahiden tutun diğer dinlerin müziğine kadar tasavvufa kadar bu böyledir. Müzik yöresel farklılıklar gösterir ki bu insanların aşklarından tutunda yaşam biçimine kadar onları deşifre der. Bir milleti tanımak istiyorsan önce müziğine bakacaksın derler. Ve bu gerçekten doğru! Müzik kültür taşlarından biridir. Müzik; dansla, sözle eşlenerek büyütür kendini...
Konuşmalarımıza sesler yükleriz; soru sorarken, heyecanlandığımızda, korktuğumuzda ses tonumuz değişir bu örnekleri çoğaltabiliriz. Yani müzikle her an içe çeyiz. Hatta ses tonundan bir insanın dostumuz mu değil mi onu bile çıkartabiliriz. Şöyle düşünün Atamızın sesini duyduğumuzda ses tonundan hangimiz tanımaz buda bir müziktir. İçimize yerleşmiştir bu ses...
Sevdiğimiz insanları sesleriyle söyledikleriyle bütünleştiririz içimizde. Sesten etkilen nice insan vardır. Yüzünü görmeden birbirlerini seven nice insan vardır. Bu da müziğin hayatımızdaki yerini anlatmıyor mu? Müzikle tedavi edilen insanlardan tutunda uyurken söylenen ninnilere kadar her şey tınıyla bağlantılıdır. Bizler sevincimizi, üzüntümüzü şarkılara dökeriz. Müzikle sevinir müzikle coşarız, oynarız değil mi? Kullandığımız aletten edevata kadar her şeyin bir sesi var.
Ama önemli olan müzikten doğru şekilde faydalanmaktır. Müziği hoş zaman geçiren bir olgu olarak değil insanı canlı tutan ve kesintisiz akan bir özellik taşımasını sağlamaktır. Hayatımızda nasıl seçiciysek aslında müzikte böyledir. Ruhumuzun müziği de bizlerin içindedir. Asıl olan gerçek müziği çözebilmek işte o zaman evren ile aynı frekansta oluruz. Müziği sınırlamak değil onu özgürlüğüyle yakalamak güzel... Tıpkı yaşam gibi yormadan tatlı tatlı almak varken. Her şeyde dozajı unutmadan!
Müziksiz bir hayat düşünemiyorum... Ya sizler?
YAŞAMIN MÜZİĞİ SİZDE SAKLI... SEVGİLERLE... NESLİHAN YAZICILAR
YORUMLAR
Meltemden ya da imbattan bir fısıltı duyarsınız...Terk edilmiş bir limanda bir tepede ya da bir kentin bankında yapayalnız beklerken ruhunuza ince ince bir fısıltıyla melodik bir tını şöyle seslenir :''İçindeki şeytanı at ... Bak ben geldim beyazdan giysimle davudi sesimle sana geldim... Beyazdan gelinliğimi önemsemeyeceğin için giyinmedim ama beyaz telli duvaklı giysimi senin için seçtim... Şimdi ellerinden tutup seni zührelere götürüyorum .... Benimle kanatlanmak istiyorsan ruhunun tüm pencerelerini kapılarını açık tut lütfen ve gözlerini kapat çünkü yolculuğumuz başlıyor gökkubbeye..''' ne hoş bir fısıltı rüyada gibi hissettim kendimi galiba bu çağrı bu davet sihirli müziğin özel davetiydi... Katılmamak mümkün mü? Tebrikler kutluyorum sevgili meslektaşım...
İnsan müzik dinlerken neyi dinlediğini hangi amaçla dinlediğini iyi bilmeli.Amaçsız yapılan her iş gibi amaçsız dinlenen müzikte insana yarardan çok zarar verir.Eskiden insanların hastahanelerde tedavisi için kullanılan müzik şu an farklı amaçlara hizmet eder oldu
daha doğrusu müziği kullananlar değişti.Biraz biz biraz da kültürümüz değişti.
Müzik olmazsa olmaz değil benim için
ama güzel üflenen bir NEY sesine hayır demem.
Güzel bir yazıydı okumak keyif verdi
Tebrikler saygılar