- 530 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
bize de nasip olur mu olacak mu? ardahan öyküleri 320
Bize nasip mi, nasip olur mu, olacak mu?
Cristopher Caudwell İngiliz otodidaktikmiş... birtöyür yazar.
Yanılsama ve gerçek eserini okudum.
ağlarsam mı...
AĞLASAM MI?
Caudwell’i kıskanmadım.
Hayran kalsam... dım.
Yazar 30’unda ölmüş. Dahi diyorum ben, biyografisini yazanlar ağızları kurusun demerler amma ben "dahi" diyerem.
Rüyalar rüya içinde rüyalarda rüya görüyoruz diyor marksist yazar.
Gel de yanma pir eşkine .....
Geldiğim radde de en son eşik...
Bilim, sanat, şiir, matematik, büyü, mitoloji, rüya hepsi birdir diyor yazar.
Frankfurt Okuluda buna benzer şey söylüyor. Ama kaç düşünürlü bir ekoldür: Frankfurt Okulu.
Yazar: " Yağmur Duasına çıkanlar yağmur yağdırdıklarında bu usulü başarısından öteye çölde de denemeye gittiler. Yağmur yağmayı büyülemeyle becerdiler sınaklarını sınama sırası çöldü. Çölde Yağmur Duası çortmayınca bir daha sınadılar bir daha... Sınamalarından deney çıktı. Bir diğer başarıları: Yasayı keşfetmeleri oldu. Sınak büyü yerine gelmeyince tekrar tekrar. Denemenin değişmezliği büyücüleri sınarken deneye erdirdi: YASALI düşünmekle yasayı keşfettiler. Akılcılığın dev kanununu bilim adına hapahaptan bulmuşlardı.
Çölde yağmur duasına rağmen yağmur yağmıyordu. Büyü tutmuyordu. Bir durum yasa olarak hep aynı kalıyordu: Çölde yağmur yağmıyordu.
Değişmez yasalar vardı. Yazar ve çevirmen yanılsama kelimesini KURMACA yerine kullanıyorlar.
Kültürbilimde Yanılsama/ Yabancılaşma/ Kurmaca karıştırılır.
Yazar tüm bilgilerimizin bilgibilimsel değeriyle bir kurmaca olduğunu söylüyor.
Rüyanın, dinsel bilginin, bilimin, şiirin teknik olarak zihinsel yapı ortaklıklarına bir kavramla yekta ediyor: Rüyalar içinde bir rüyadayız o rüyada da gene bir rüyaya dalmışız.
Rüyadan uyanmayacak mıyız? Gerçek dediğimiz ilk rüyanın dışında daha büyük realiteyi görmeyecek miyiz? Ayağı kopan adamın ayağına teknik bilginin şaheseri protez takılır bir kurgudur bu. Bilimdir bu. Ayağı kopmuş adamı koşarken resimle, şiirle tasvir ederiz sanattır bu. Ayağına canlı organik ayak yapıp takabilir miyiz? Hadi yaptık daha varlıksal şeyler yapa biliyoruz mu?
Franfurt Okulu’da bu görüşte: VARLIKSAL düşünemiyoruz ve yapamıyoruz, der.
Rüyasal icraatler ve düşünmeler içindeyiz. Çakra bu minval üzere dönüyor. Dünü bugünü ve yarını üçünü bir edip bir an’da göremiyoruz.
Bize de nasip olur mu nasip olacakmu: bir düşünsel buluş bulmak?
Caudwell Rüyadayız diyerek. Rüya halinde bir dünyamız varlığından haberdar olmadığımızı haber verir birazda. Biz insanlar ne iş görürüz? Ne yapıp ederiz?
Rüya gördüğümüzden beri bilme şekilleri kurallarına göre değere tabi tutmuşuz.
En iyi rüya: bilim, kuralları değişmez ve yasal.
Hepsi bu mu?
Bunla mı yetinmeliyiz?
Çoşkulu rüya, şiirle hoş olalım, soru sormayalım mı?
Matematik yasalbilimken büyünün ve mitolojinin yasa taşıdığını benzeştiğini şüphelenmeylim mi?
Bilimin deneysel olduğunu ama birşeye yaramadığını şöyle söylüyor Caudwell:
" Deneysel bilim diye abarttığımız şey bir matematik olunca anlıyoruz ki akılcılıkmış." Nasıl olur deneysel denenmiş bireysel fenomen akılcılıkla deneysel önemini yitirsin.
Deneysel bir değil iki üç deney dediğinde yasalara gider ve zamansız değişmez olur ve matematik gibi normatifleşir: Akıl yasası oldu mu da! Yasanın donuk hali: mitolojide ki olgu: Tanrı/ Tanrıçalar gibi tipik olanın gerçeklerini söyleyebilir.
Büyü, matematik, rüya, bilim, resim birbirlerinden aşağı kalır yanları olur mu?
Yazar bunlar bir rüyadır ve rüyanın çeşitleridir der kitabında.
Rüyaların teknik ve gnoseolojik açılımı analizini yapar. Hepsinin kurmaca olduğunu söyler.
Bu kurmacanın en iyi şekilde anlaşılması ise Oyun Teorisiyle olacaktır.
Bugün Kurmacanın kabulü hemen hemen kabul görmektedir.
Yazının özgün önerisi Kurmacayla Oyun Teorisi birlikte uyuşturulması olacaktır.
Oyun Teorisi bilinenin dışında genişlik arzeder.
Oyun Terisi kurmacadır fakat senaryodur.Her senaryo bir kompozisyondur.
Otomobil, Annabel Lee, Blue Velvet, Eyfel Kulesi, Budala romanı kompozisyondur.Giriş, gelişme, sonuç’la mürekkeptir.
Her kurmaca böyledir. Rüyalarla ilüzyon kurmuş zihnimiz: Toplumsal Bilinç kurmuş alan mennun satan mennundur. Toplumsal Bilinç ve toplumsal pratikte doğrulandıktan sonra rüyanın kabullenilmez nesi olabilirki.
Adam Smith rüyasal kurmacayı milletlerin zenginliğinde çok güzel anlatır: Paranın ne olduğunda verdiği örnekte kurmaca ve yanılsamanın toplumsal bilinç olmadan evvel toplumsal pratikte nasıl kurulduğunu açar.
Sosyal pratiğin postulat’yla on tane koyun’u, on tane nal ile simgeleyerek, simgeleri ontik simge saymaya pratik evet deyince herkes kabul ediyor ve takibinde bir nal veren bir koyun’u iki nal veren iki koyun’u veya tersine koyun’u veren nal’ı alıyor.
Nesne ve nesneyi simgeleyen nal böylece iki ayrı kontrast değerle bir oyun teorisini, senaryo...nizamı tecessüs kılıyor.
Para dediğimiz oyunteorisinden başka birşey değilken herşeyi bu şekil düşünürsek. Her şey GAMETHEORY’dir.
Neumark’la çıktığı söylenen TEORİ John Nash ile parladı dense, her ne kadar... Masonik ve makro kuruluşlar öteden beri bu keyfiyet’ten malumkardırlar diye düşünmek varsayımı gerçek geliyor bazı düşünürlere ki bizce de bu malumalimizdir.
Felsefe’de Oyun Teorisi ontolojik senaryo veya kompozisyon veya senaryo gibi bir dizgedir.
Toplamı sıfır olan, olmayan formüllerle bilinen ekonomik oyun teorileri değil kastettiğimiz. Büyük düşünürlerin bildiği devirler açan sistemler ve her şeyin yapısal ontiğidir anlatmak istediğimiz.
Caudwell, işte bu kurmacalardır diyor tüm zihinsel faaliyetimiz. Rüyalardır bunların hepsi o’na göre ve rüyalar dizgeselleştikçe tazammun ettikçe en ilerisi bilim ve matematiktir ki bu dahi rüya değilse nedir diyor yazar? Rüyadır tabi.
Bilgimiz rüyalar skalası mı? Basitten mükemmele sıralanır rüya yani?
Neye yarar ki? Adamın bir demiş’e: "Dip koçanı yok bunun" öyle birşey...
Adorno ve arkadaşları ve Wittengstein çok haklılar. Wittengstein dil’de oyun teorisi kurarak bir senaryo anlatımı yaptığımızı derken ne denli haklıydı. Adorno ise tasvir ve kurmacadan ayrılarak daha varlıklı şeyleri yapmak ve düşünmek’i önerdi; haklıydı.
Uç! dediğin an uçan halı mesela Adorno’nun meram ettiği şeye örnek olabilirmi?..
Bundan sonra Remzi Sanver’in kitabını okudum...
Bunlardan sonra MİSTERlerin okuluna bir hacet var mı?
Benim bizim bilmediğimiz ne var orada üstelik birader değiliz...
Bize de nasip olur mu? Olacak mu?
Yalçıner Yılmaz
ardahan- 02-08-2013
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.