- 1131 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Ceviz Ağacı
Ceviz ağacı
Otuz senedir,bahçe kapısının az ötesindeki ceviz ağacıyım,neler gördüm,neler duydum,yaşanılan bir çok olaya şahit oldum.Hele de bayramlarda,bu ev bu bahçe çok kalabalık olur; çoluk,çocuk,yaşlı genç,gelinler, damatlar,torunlar,doldururlar bahçeyi.Hele de Zehra bu eve ilk geldiğinde küçük,zayıf çelimsiz biriydi.Köylülerin hiç biri,onu beğenmedi.Hatta dalga bile geçtiler.”Çok mu aradınız bu gelini” diyerek,beğenmediklerini ifade ettiler,hem de Zehra ‘nın yüzüne bunu söylediler. Zehra yaşına göre çok olgun birisi idi.Söylenilen hiçbir hakareti kafasına takmadı.
Zehra’ da köylü kadınların hiç birini beğenmemişti,hepside aynı boyda,iri kalçalı,ablak ve kırmızı suratlı, aşırı derecede şişman ve işin garibi şişmanlıkları ile gurur duyan,kaba saba,boş bakışlı ve çok meraklı kadınlardı.
Yıllar nede çabuk geçti.Zehra otuz sene içinde,bu evin bu bahçenin köyün çok sevilen insanları içinde oldu.Ama; Allah ‘ı var kendisi yok,köyde iyiliği dokunmayan insan kalmadı ,her köye gelişinde çuvallar dolusu kıyafeti,ağacımın gölgesine boşalttı,köylülerin hepside o kıyafetlerden nasibini aldı.Hele bir keresinde on beş takım elbise getirdi.Köylü adamlarının o,kış takım elbise ile dolaştığını daha sonra kayın pederinden duydu.Çok sevindi.
Oğlunun, kızının kıyafetleri ile kaç çocuk büyüdü.Komşu Nurşen abla,benim gövdeme dayanıp oturduğu bir gün Zehra’ ya
“Zehra oralarda bulduğun,ya da eskiyen çoraplarınızı atmayın köye getirin.” Dediğinde Zehra şaşkın bir halde.
“Eski çoraplar mı? Ne yapacaksın eski çorabı? Nurşen Abla kesinlikle benimle dalga geçiyorsun sen?
“Yok valla dalga geçmiyorum.Biz tütün kırarken eski çorapları elimize giyiyoruz,hem ellerimizde siyah zehir katmanı oluşmuyor, hem de sürtünme ile parmak aralarımız tahriş olmuyor” Diyerek elini Zehra ‘ya gösterdi.
“Elime bak Zehra ! bugün tütün kırmaya gittim. Eski çorap yoktu parmak aralarım su topladı.”
Zehra parmak aralarında içi su dolu yarım nohut büyüklüğünde keseleri gördüğünde ne çok üzülmüştü.Ondan sonra torbalar dolusu eski çorap taşıdı köye.Bütün köylüler o çorapları aldı,tütün kırarken ellerine giydi.
“Bir gün,yaşlı bir köylü kadını.
“Gelinimiz.bu köy ova köy değil,dağ köyü topraklar verimsiz,su yok,ürün ekiyoruz;ama anca kendimize kadar,satıp para kazanamıyoruz,karnımız doyuyor ya! O,yetiyor bize,Öyle,kıyafet alacak,para kalmıyor bize,eskidi mi yamalıyoruz,yama eskidi mi yamanın üzerine bir yama daha yapıyoruz giyiyoruz, para yetmiyor ki gidip kıyafet alalım,hem köylük yerde giydiklerimiz çabuk eskiyor,yırtılıyor.”
Dediğinde Zehra ne çok üzülmüştü.Şehir insanının,ya da durmadan kıyafet yenileyen insanların bunlardan hiç haberi yoktu.Oysa eski bir çorap bile bazıları için ne kadar önemliydi.
Oysa hayatın gerçekleri çok farklıydı ve hayat, televizyonun gösterdiği gibi renkli değildi.
Dokunmak gerekiyordu insanlara onlara zaman ayırıp dinlemek,her insanın hayatı ayrı bir romandı aslında.
Neyse canım,bu gün bayram.Dün küçük gelin geldi.Yine suratı beş karış ve sevimsiz haliyle dallarımı tek tek inceledi.Bir tek ceviz koparmadı.Oysa Zehra hemen ceviz koparır daha süt halindeki cevizlerimi masanın üzerinde bıçakla keser yer.
Bugün Zehra ’lar gelecek.
Eltisi “onların gelmesini beklemeyelim yolumuz çok uzun,Afyon-Sandıklı-çukurca buradan tam altı saat,bir an önce gidelim,” dese de çocukları gitmiyor.Amca çocuklarını beklemekte,kararlılar.Elti üfleyip,püfleyip duruyor,canı sıkkın yine…
Ay! Ay! Ay! Geldi Zehra ’lar.
Zehra her zaman ki gibi arabanın,arka sağında oturuyor.Onunda yüzü gülmüyor.Mutlaka kocası ile kavga etmişlerdir ama; Zehra arabadan iner inmez güler yüzünü takınır.Hiç kimse bir şey anlamaz.
Ahmet ile,Mehmet baya heyecanlandılar.Amca çocukları ne de olsa seviyorlar ve özlüyorlar birbirlerini.
Bayramlaştılar,sarıldılar birbirlerine,Aman Allah’m Eltisinin yüzü gülmeye başladı…
“Yenge neden geç geldiniz?çocuklar sizi bekledi biz Afyona geç kaldık.”
“Anca gelebildik,iki saat yol , Bayram namazından sonra yola çıkacaktık.Çıkamadık, herkes öyle rahat ki eylem seylem kahvaltı yaptılar.Sonrada ortalık gerildi.Eh..araya bir de tartışma girdi..”
Ah! Ahmet Ah! Bu sene birde yurt dışına okumaya gidecek.Şu çocuğun dediğine bak.Bağıra bağıra Hakana sesleniyor..
“Hakan İzmir ‘ de savaş oldu.Sizin orada da oldu mu?”
Aman Allah ’ım,millet gülmekten ölecek,Zehra ’ın gözlerinden yaş geliyor..
“Ne zaman oldu İzmir ‘ de savaş oğlum.”
“Savaş falan yok yenge, gece gezmekten dönerken,biber gazının ortasında kalmış, telefonla babasını aradı”Baba gel bizi al,biz savaşın ortasında kaldık” dedi.Süleyman gitti,onları almaya,çok zor birbirlerini bulmuşlar.İşte onu söylüyor.”
Ah! Bu gezi olayları ah!
Eminim bu olaylarla ilgili binlerce hikaye çıkacaktır.
Zehra nın bile ruh sağlığı bozuldu,kadın ağlamaktan telef oldu.Sürekli ekrana bakmaktan gözleri çift görmeye başladı.
Günlerce uyku uyumadı.Olayların başında kızının evinde ve akşama kadar yalnız olması nedeniyle,iyice kendini kaptırdı.
Doktora gitti.Ekrandan uzak kalmasını söyledi doktor.İşte ondan sonra biraz evden dışarıya çıkmaya başladı.Kendini daha hala toplayamadı.
Ben bilmez miyim Zehrayı,bir işe kendini kaptırdı mı kapsama alanı dışındadır.Ona hiç kimse ulaşamaz.O da bu halinden memnun değil;ama huy işte.İnsan hayatı bu kadar da derinlerde yaşamamalı..Kendisine yapıyor,su akıp yolunu nasıl olsa buluyor.Olmaz canım insan bu kadar,hassas bu kadar duyarlı olmaz…Sana ne be kızım!Sen baksana işine.Bak elindeki kitaba bak! Arabada okumuştur.”Emre Kongar gezi direnişi”O kadar takip ettiği yetmemiş bir de kitabını almış…pes artık…
İlk misafirler görüldü kapıda.Dayı kızı ve yüksek bürokrat eşi.
Haydi bakalım hayırlısı..
Bal tutan parmağını yalar mı?
YORUMLAR
Değerli Arkadaşım
Gezi Parkı olayları, bu olayların insan ve toplumun ruh hali üzerindeki etkileri ile örülü bir yazı, bir de işin içine sözleri Nazım Hikmetten, müziği Cem Karacadan '' Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkında, ne sen bunun farkındasın ne de polis farkında.'' şarkısı girince ortaya böyle - hızlı yazılmış olsa da- güzel bir yazı çıkmış.
Tebrikler...Zevkle okudum.
Selam ve sevgiler.
"Oysa hayatın gerçekleri çok farklıydı ve hayat, televizyonun gösterdiği gibi renkli değildi.
Dokunmak gerekiyordu insanlara onlara zaman ayırıp dinlemek,her insanın hayatı ayrı bir romandı aslında"
İnsanlarla iletişimin özünü, yukarıdaki cümleler özetliyor. Başarılar. Sağlıklar.