- 442 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
En Büyük Korkudan Emin Olma
Güzel yanaklımın isteğini yerine getirmek için bilgisayarımın başına geçiyorum. Onun hakkına ne hatırlıyorum; aslında onyedi yıl önce yaşanan ve bir buçuk yıllık bir zamanı kapsayan arkadaşlığımızda hiçbir şey unutmamış olduğumu gördükçe hayretler içinde kalıyorum, o zaman ki onunla yaşadığım en ufak anı bile dün gibi hatırlıyorum ve onu düşündükçe sanki yeniden yaşıyorum tüm bedenim heyecan içinde yeniden ürperiyor ve karın bölgeme ağrılar giriyor.
Matematik dersinde yaptığım resmi yakalamasından iki hafta sonraydı, yeni bir konuya geçmiştik. Akşam ödevlerimi yaparken zorlandım ve annemden izin isteyerek sormak için güzel yanaklımın kapısını çaldım.
Yaşlı annesi salonda oturmuş televizyon izliyordu, mahcup bir şekilde verdiği dersi anlamadığımı ve bir iki sorum olduğunu söyledim. Öğretmenim ise sanırım yüzünde hafif bir gülümsemeyle yaptığım çizimleri kastederek “derste yine hangi düşüncelere” daldın dedi.
Çalışma odası, tam bir kütüphaneyi andırıyordu, odanın penceresinin olduğu kısım hariç her yere raflar yapılmış ve kitaplar dizilmişti, odasına girdiğim an öğretmenimin de benim gibi bir okuma ve kitap aşığı olduğunu anlamıştım, pencerenin hemen yanında içeriye giren güneşi engellemeyecek bir şekilde ayakları oymalı, üstü camla kaplı önü açık sanırım ceviz ağacından yapılmış eski bir masa vardı. Masanın üzeri kitaplar ve kareli kağıtlarla doluydu. Anladığım kadarıyla yarınki ders için hazırlanıyordu.
Güzel yanaklımın üzerinde ise, önden düğmeli küçük çiçeklerle bezenmiş geniş uzun bir elbise vardı, masasına oturduğunda, elbisesi hafifçe aralanmıştı, o güne kadar okulda pantolonlu görmüştüm onu. Bana konuyu anlatırken, evin kedisi pamukta yanımıza gelmişti, kediyi kucağına aldığında elbisesi biraz daha açıldığından ben gözlerimi oradan alamamıştım, güzel yanaklım konuyu anlatırken giderek yüzümün kızardığını hissediyor, ve “konuyu anladın mı, işlemi yapmanın pratik yönünü anladın mı” diye sordukça sadece başımla onu onaylıyordum. O an da o odada ilk defa yaşadığım o anların hiç bitmesin istemiştim.
Güzel yanaklımın, sonradan Oscar Wilde’nin bir sözü olduğunu öğrendiğimi “İnsanın önünde iki trajedi vardır, ilki, arzularının tatmin olmaması; ikincisi ise olması.” Deyişini hafif yüksel sesle söylemesiyle kendime gelmiş ve “özür dilerim anlamadım, güzel yanaklım" diyerek yanıt vermiştim.
Güzel yanaklım da yeniden Oscar Wilde’nin sözünü tekrarlayarak “Şu anda kedim pamuğun yerinde olmayı çok istediğini biliyorum, ayrıca sınıfta da hep benim resimlerini de yaptığını da biliyorum” dedi.
Şaşkınlığım ve utangaçlığım biraz daha artmıştı, kendisine yanıt veremiyordum sanki o anda nutkum tutulmuştu. Başımı önüme eğmiş öylece kalakalmıştım.
Ne kadar zaman geçti bilmiyorum, küçük parmaklarıyla hafifçe çenemden tutarak başımı kaldırdı, gözlerimin içine bakarak “Sen benim, çocukluğumda yaşadığım hayalin yeni bir temsilcisi gibisin, kara kalem çizgilerin çok güzel, onun için beni çizmende bir sakınca yok”
Duyduklarıma inanamıyordum, hala konuşamıyordum, şaşkınlığımı üzerimden atamamıştım, güzel yanaklım kendime gelebilmem için elimin üzerine çimdik atmıştı.
Saniyeler içinde kendime gelmiş sadece ona “Teşekkür ederim, güzel yanaklım” diyebilmiştim.
“Yalnız bir şartım var, beni nasıl çizersen çiz ama asla yüzümü çizme ve tüm çizimlerini de görmek istiyorum, anlaştık mı?
Dakikalar önce masada gördüğüm görüntüler tekrar gözümün önüne geldiği için konuşamamış “evet” anlamında başımı sallamıştım.
Daha sonra güzel yanaklımın sanki bir sır verecekmiş gibi hafifçe kulağıma eğilerek “Eğer, çizimlerin güzel olursa, sende benim esmer kedim olabilirsin” dedikten sonra elleriyle başımı okşamış ve beni evimize göndermişti.
xesmerkedix.blogspot.com/2012/11/en-buyuk-korkudan-emin-olma.html
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.