Yağmurun Bizden Farkı...
YAĞMURUN BİZDEN FARKI
Önemsiz bir yer� Büyük bir şehrin dış taraflarında dışlanmış bir ilçesi olması dışında. Zaman ise akşam, saat 21 suları. Ama dünyadan ve modern zamanlardan bir kesit bu kare�
Doğanın bir parçasının uzanmaya hala güç yetirebildiği yerlerden bir tanesi en azından burası. Evet, gerçekten de hala yağmur yağabilmekte ve bu doğa olayı ben üzerinde yağmurluk olmayan belediye otobüsü duraklarınıın bir tanesinde sinirlendiğim otobüsü beklerken başladı.
Ne yazık ki şemsiye taşımak hiç huyum değildir. Zaten hayatımda hiç şemsiyem de olmadı benim. Şemsiyesiz evden çıkamamak bahar aylarında nasıl bir duygudur hiç bilemedim. Çünkü büyüdüğüm yere gerçekten de pek az yağmur yağar. Boşuna değildir yani benim yağmurlu havaları sevmem�
Evet, yağmuru severim, şemsiye taşımam, ama otobüs beklemekten de nefret ederim, hani o otobüsün geldiği yöne doğru bakarsınız ya, sonra gelmez de sabrınız kayan bir yıldız gibi küçülür gider, o halim en sinirli halimdir galiba.
Bu kadar hızlanınca yağmur, ben de belediye otobüsü durağının yanıbaşına adeta durakta yalnız başına bekleyen bendeniz için kondurulmuş telefon kuübesinin içine zevk alabileceğim bir sınıra kadar ıslandıktan sonra sığındım.
Geçtim kulübeye geçmesine ama, şimdi sadece mis kokusuyla yetinmek zorunda kalacaktım bu mucizenin, burnumdan giren ve bedenimin �yeniden başlat� düğmmesine basan kokusuyla�
Kulübenin içinden oturup bakarken ve bunları yazarken yağmur hakkında bir şey dikkatimi çekti�: Yağmur yağıyordu ve sadece yağıyordu, insanoğlu hasletlerinden habersiz, kimseyi ayırmadan herkesin üzerine yağıyordu. Ve ayrım yapmadan, torpil gözetmeden ve referans istemeden� Zaten benim anlatmaya çalıştığım da bu birkaç cümleydi.
Şemsiye çekenler ve benim gibi kendilerini bu kulübeyle sınırlandıranlar ise adeta bu mucizeyi kabul etmeyi reddediyor ve gözlerini kapatıyorlardı.
Bu yazı bittiğinde ise, yağmur halen yağmaya devam ederken otobüs hala gelmemişti�