- 585 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
BAYRAM VE BAYRAMLAR ÜZERİNE…
Bayram; ferahlık, rahatlık, huzur bulma, bütün aile bireylerinin bir araya gelmesi, küslerin barışması, bayram namazı kılınması, can-ı gönülden yalvarış, dua, büyüklerimizin ellerini öpme, en güzel elbiselerimizi giyme, Allah’ı ve fakirleri, yoksul insanları daha bir içten ve karşılıksız hatırlama, olanı olmayanlarla paylaşma, bölüşme, yılda bir kere de olsa nadiren gördüğümüz gönül dostlarımızla buluşma demektir.
Bayramlar, dinî ve millî sevinç ve huzur günlerimizdir.
Dinî bayramlarımız denilince bir ay oruçtan sonra bedenimizi de ruhumuzu da kötülüklerden, hasis ve bağnaz düşüncelerden, basit kurnazlıklardan, kinden ve kibirden arındırarak kavuştuğumuz Ramazan Bayramı ile, Allah’a kurban keserek bir kere daha bağlılığımızı ilan ettiğimiz, ferahlık ve sürur bulduğumuz, sadece Allah rızası için kestiğimiz kurban etinden olmayanlara da ulaştırarak paylaşmanın ve bölüşmenin, fakirin, fukaranın sofrasını şenlendirmenin tadına vardığımız Kurban Bayramı gelir akıllara…
Tabi ki bir de millî bayramlarımız var, milletçe kurtuluş, sevinç ve huzur kaynaklarımız olan 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk bayramı, 30 Ağustos Zafer Bayramı,19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı ve 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı gibi…
Millî bayramlarımız da, dinî bayramlarımız da bizi insanlığa, dostluğa, barışa, paylaşmaya, başarıya ve mutluluğa çağırır. Bütün bayramların temelinde toplum fertlerini kaynaştırma, ortak dinî ve millî ülkülerde birleştirme, dostluğu ve birliği pekiştirme amacı vardır. İnsan, Allah’ını, insanlığını, kendinden başka da dünyada ve ülkesinde insanların yaşadığını en çok da bayram günlerinde fark eder. İçinde bulunduğumuz sıkıntı ve problemler ne kadar çok ve büyük olsa da bayramlardaki görevlerimizi ve olmamız gereken gerçek insanlığı asla unutturamaz bize. Bayramın ağırlığı, güzelliği ve sevinci her probleme galip gelir.
Her Müslüman Türk gibi biz de bayramları en iyi bir şekilde değerlendirmeliyiz. Hem millî hem de dinî bayramlarda, o bayramın ruhuna, gereğine ve bizden beklediğine uygun bir karşılama gerçekleştirmeliyiz. Millî bayramlardan önce tarihimizi hatırlamalı, o bayramı nasıl ve hangi fedakârlıklar sonunda kazanmış ve hak etmişiz ona bakmalı, o bayramı bizlere kazandıran ecdadımıza fatihalar göndermeliyiz. Arkadaşlarımızı, dostlarımızı, büyüklerimizi aramalı, bayram sevinci ve mutluluğumuzu onlarla paylaşmalıyız. Öğretmensek, millî bayramın özelliğine göre o günlerde derslerimizin bir kısmında öğrencilerimize o bayramın manasını, ruhunu, özelliğini, güzelliğini anlatmalı, öğrencilerimizdeki millî şuuru pekiştirmeye çalışmalıyız. Bir gazetede yazıyorsak, bir dergi neşrediyorsak, dergimizdeki en az bir sayfayı o konuya tahsis etmeli, gazete ve dergi okuyucularını da kendimizce ve mümkün olduğunca bilgilendirmeye çalışmalıyız.
Dinî bayramlarda da, bayramın gereğini, bizden beklediklerini yerine getirmeye çalışmalı, bayramı bayram olacak şekilde manasıyla, ruhuyla yaşamalıyız. Bayrama has giyinmeli, manevi bir sevinç ve mutluluğu kuşanmalı, büyüklerimizi de, küçüklerimizi de anmalı, hatırlamalı, kucaklamalı, gönüllerini almalı, mutluğumuzu onlarla olanca samimiyetimizle paylaşmalıyız. Bayramdan bir gün önce kabristanı aile fertlerimizle birlikte ziyaret etmeli, oradaki bizden daha diri yaşadıklarına inandığımız merhum ve merhumelere fatihalar okumalı, ölümü hatırlayıp yarın ölecekmiş gibi manen hazır olmaya çalışmalıyız. Gönlümüzü, fikir ve düşüncelerimizi, hayallerimizi, davranışlarımızı temizlemeye gayret göstermeliyiz.
Unutmayalım ki bayramlar bizim en güzel günlerimiz olduğu kadar, en güzel bir şekilde değerlendirmek zorunda olduğumuz günlerdir de…
Ne mutlu bayramları hakkıyla karşılayıp hakkıyla değerlendirenlere…
Bayramınız “bayram” olsun…
Fikri HAKLI