- 1864 Okunma
- 5 Yorum
- 8 Beğeni
İNSAN
“Kendini bilen bir insan için bu dünya ona layık bir yer değildir.”
Dünyanın layık olmadığı insan. İnsan kendini dünyanın herhangi bir yerine veya dünyadaki makam, kariyerine layık olabilmek için çabaladığı sürece kendinden bir adım öteye gidemez. Çünkü insan taşıdığı emanetin farkında değil, çünkü insan nerden gelip, nereye gittiğinin bilincinde değil.”İnsan; Bir şeyden hesap verebileceğini unuttuğu oranda kötüdür.” Kendini bilen bir insan için bu dünya ona layık olmadığı gibi, bu dünyaya geliş amacımızdan uzak yaşıyoruz. Oysa bu dünya, ruhumuzun olgunlaşması için bir okul yeridir. Herkesin branşının farklı, her insanın kendi tarzında elde edeceği güzelliklerle, ya güzel cenneti, yada edineceği kötülüklerle yakıcı bir cehenneme yol alır. Oysa insan; “Ben bir gizli hazine idim fark edilmek istedim.” Ne meleklerde, ne yerde nede gökte var insanın içinde bulunanlar. Tüm bunlara rağmen biz nerdeyiz?
Biz her güzelliğe bir ayna, aynaya da güzel bir yüzüz. Tüm kainatı içimizde barındıran bir dünya değil, iki dünyadan ibaretiz. Biz insanlar, bir aynada göreceğimiz kadar zenginliğimizi bilen, aynaların ödünç verdiği zaman aldatmacasına kanan, başı bildiğimiz, sonumuzun ise ne zaman nerde sonlanacağını düşünmeyerek, sonumuza doğru yol alan bir varlığa dönüştük. “Hayatı boş geçmeyenler, ölümleriyle hayat vermeye devam ederler.” Hayatta iken, bırakın hayat vermeyi, hayatlar alan biz, ölümümüzle nasıl hayatlar vereceğiz?
İnsan; “Allah”ın meleklerine önünde secdeye gidin, dediği varlık… Dileniyoruz, el açıp, avuç açıp yüceliğimizin farkında değiliz. İyiliği bile karşılık görmeden yapmıyoruz, iyiliğin ne demek olduğunun farkında değiliz. Bize geri dönüşümü olan şeylere iyilik, karşılıksız yaptığımız her şeye enayiliğimiz diye adlandırdık. Dünya malı övünç kaynağımız gibi gösterdik, oysa dünyanın bize layık olmadığının hiç bilincine varamadık. “Makamla büyümeye çalışmak zavallılığın bir itirafıdır.” Çünkü insan olarak, yüceliğimizden hiç bir şey bulamayıp, madde veya makamla büyümeye çalışıyoruz…
İnsan; Kendimizi görmek, bilmek için en güzel aynadır. Kendimizi bilmek, “Allah”ı bilmektir. Karşımızdaki kişinin taşıdığı emanetinden dolayı onu sevmek, varlığını anlamak, ondaki güzellikleri keşfetmek, cennete açılan bir kapıdır. “Cennette cehennem de baktığın, gördüğün, beraber yaşadığın insanda saklıdır, onda neyi görürsen ona yakınsın.” İyilik ve güzellik “Allah”tan gelen bir duygudur, karşındaki insanda gördüğün iyilik ve güzellik te seni cennette götüreceği gibi, çünkü onda gördüğün,aradığın cennet ise, iyilik ve güzellikse, ona yakın, onunla berabersin. Kötülükse şeytana mahsustur. Kötü bildiğin, kötülüklerini gördüğün, kötülükle andığın, aslında kendi kötülüğümüz ve cehennemimizdir. İyi olarak gördüğümüz, iyiliğini bulduğumuz, iyilikle andığımız da, kendi iyiliğimiz ve cennetimizdir. “Cennette, cehennemde insana ayak bağcığından daha yakındır.” Ve insan her zaman sevdiğiyle beraberdir. Her ne kadar cennetin kapıları bize açılmıştır desek te, cehennemi yakan ateşiz, bir birimizi yakarız. Çünkü; bir birimizi aldatmak için her şeyi yapıyoruz. Bir birimizi yakmak içinde maalesef ki her şey hazır. Göz açılıp kapanıncaya kadar kısa bir anın sarhoşluğundayız. Çünkü gerçek dünya yaşantısı, üç veya beş saniye kadar kısa bir anın sadece aldatmacasıdır. Tıpkı gördüğümüz bir rüya, yaşadığımız, korktuğumuz veya sevindiğimiz bir rüya gibi, ama uyandığımızda her şeyi orada bırakırız. Bu dünyada gerçekte bir rüya kadar kısadır. Asıl yaşam uyandığımızda yaşadığımız, gördüğümüz ve kendimizi bilmekte saklıdır. Uyandığımızda ise her şeyi bu dünyada bırakmış oluruz..
İnsanlar iyi niyetimizden kaybettik dedikleri sürece, iyiliği değil, kötülüğü besleyip onu yayan bir şeytandan farklı değiller. Şeytan kötülüğü yaymak için vardır, bunu yapan insan olduktan sonra ondan ne farkı kalır ki? Çünkü iyilik ve güzellik “Allah”tan gelen bir duygudur, biz iyiliği kötü gibi göstermeye başladık. Şartsız, kayıtsız “Allah”a inanan asla böyle bir şey demez. Kötülük ise şeytanın kendisidir, iyiliği öldürüp kötülüğe teşvik eden, şeytanın hükümlerini yayan birinden farksızdır. Biz insanlar; kendimizi bilmediğimiz sürece neyi bilebiliriz ki? Bir şeyi bilmeden hangi amaca hizmet ettiğimizi nerden bilebiliriz ki? İyiliğin ve kötülüğün neye dayandığını öğrenmediğimiz sürece, iyilik veya kötülükten nasıl söz edebiliriz ki? Her şey bir insanda gizlidir, cennette, cehennemde. Baktığımız insanda hangi duygumuzu besliyorsak ona yakınız..
Hayırlı kandiller ve bayramlar..
YORUMLAR
Harika bir yazı maalesef bir çok insan yaratılış gayesini unuttu..
Hayatı ve ölümü yaratan Odur kim daha güzel işler yapicak görmek için Hayati ve ölümü yaratan Odur..
O bilirse kimin ne işler yapacagini sonra inkar etmiyelim diye var imtihan dünyası...
Rabbim sınavını verenlerden iyilikte uarisanlardan eylesin inşaallah 🙏🤲
Yüreğinize kaleminize sağlık
Saygılarımla huzurlu akşamlar diliyorum 🙏
matrix1971
Allah razı olsun ve sizden rızasıyla iki dünyanızda huzur mutluluk ve güzelliklerle dolsun
İyi geceler
Yin ve Yang, Chi ’ nin alçalan ve yükselen evrelerine verilen isimlerdir. Birbirlerine karşıt ama tamamlayıcıdırlar. Birbirleri olmadan varolamazlar. Yin azalıyorsa Yang artıyordur.
Biz ikisini bir arada Tai Ji sembolü ile tanımaktayız.
Yin ve Yang bir temel enerjinin iki fazıdır. Chi ‘ nin iki yüzü olduğu için farklı şartlarda işleyen iki enerji olarak kabul edilebilir. Tai Ji içindeki Yang beyazdır ve içinde siyah bir nokta ile yin vardır. Yin ise siyahtır ve içinde beyaz bir nokta ile Yang vardır. Bu şekildeki duruşları evrenin dengesini temsil eder. Tüm bu ikilik, bir olarak görünen herşeyin içinde yer alır. Dünya üzerinde bu ikiliğin yansımalarını gördüğümüz pek çok şey bulunur. En önemli örneğini gece ve gündüz olarak görürüz. Karanlık ve Aydınlık bu konudaki en büyük sembolizmdir.
Mevsimlerin döngüsünde ise Sonbahar ve Kışı Yin , İlkbahar ve Yazı ise Yang kabul ederiz.
Yin içe dönüklüğü, Yang dışa dönüklüğü temsil eder. Gezegenlerde ayın dolunaydan yeni aya kadar olan evresi yin, yeni aydan dolunaya kadar olan evresi ise Yang’tır. Yin daralır, Yang genişler. Yin dağılır, Yang odaklanır. Yin yumuşaktır, Yang serttir. Ve bütün bu yaklaşımlar enerjinin, yani Chi ‘ nin yansımaları , ifadeleridir.
Yin değerler; Edilgenlik ile doludur. Fakat etkenliğin içindeki edilgenliktir. Dişi,karanlık, siyah, düz arazi, yeryüzü,ay,gece,alçak alanlar,su, ekşi, veya vadi Yin değerlerdir.
Yang değerler;Etkenlik ile doludur. Sahip olduğu etken değeri dışarı ile paylaşır. Etken, eril, aydınlık, beyaz, tepeli araziler, gökyüzü, güneş, gündüz, yükseklik, ateş, tatlı ve dağlar Yang değerlerdir.
Bazen sesimiz yetmez söylemeye,dil tutulur müebbet bir lal,koyu bir sessizlik...İyinin içindeki kötü,kötünün içindeki iyi,bütün dengeler yer değiştirir.
Kaleminizin gücü tükenmesin...
Bu yazi bana severek okuduğum Ahmet Çiçek'in "Saatsiz zamanlar " ını hatırlattı. ..
Sahi size de tavsiye ederim mehmet abicim. ..
Yazınızda en çok su cümleye takıldım. ..
" Hayatı boş geçirmeyenler ölümleriyle hayat vermeye devam ederler..."
Yazınızın tamami bu gerçeklik uzerine kurulmuş ve sevgililer sevgilisi efendimizi hatırlattı bana...
Tebrik ediyorum daha yoğun bir yorum yazmak issterdim fakat okuyanlar üzerinde bu derin anlami, ahengi bozmak istemedim. ..
ebruuuuu tarafından 8/12/2013 12:50:06 AM zamanında düzenlenmiştir.
İnsanlar iyi niyetimizden kaybettik dedikleri sürece, iyiliği değil, kötülüğü besleyip onu yayan bir şeytandan farklı değiller. Şeytan kötülüğü yaymak için vardır, bunu yapan insan olduktan sonra ondan ne farkı kalır ki? Çünkü iyilik ve güzellik “Allah”tan gelen bir duygudur, biz iyiliği kötü gibi göstermeye başladık.....
İnsanın içindeki aynayı net bir şekilde yansıtan güzel bir yazı.Fakat bu bölüme katılmıyorum.Tamam iyi niyet karşılık beklemeden yapılır amenna.Lakin her iyi niyetin sonunda sırtımda bir hançer kalıyorsa kusura bakma bunada allaha şükür diyemez hiç kimse.
Hançer tarlası misali bir sırt ile iyi niyetin arafında kalmışsam cenneti görmemeye razı olmayı seçerim.
Düşündüren bir paylaşım.Tebriklerimle.