- 572 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
Kurşundan Manto
Avrupa’da genç bir kemancının hikâyesinden bahsederler. Almanlar utandıkları için, Polonyalılar ise hüzünlendikleri için bu hikâyeyi yabancılara pek anlatmazlar. 2. Dünya savaşı öncesi, Polonya’da geçen aşk ve savaş dolu günler. Hitler’in ordusu Polonya’ya da girecek haberi her evde konuşuluyor. Varşova şehrinde iki genç yaşıyor. Olga ve Stefan. Her sabah Vistül nehrinde buluşup, saatlerce birbirlerine kitap okuyorlar. Bazen masum ama ne kadar sürdüğünü bilemeyecekleri kadar da uzunca öpüşüyorlar. Yaşamları için kutsal olan bu görüşmelerin birinde, tam ayrılacakları vakit Olga Stefan’a sarılıp, hüngür hüngür ağlamaya başlıyor. Stefan Olga’nın ağlama sesinden ürküyor, soramıyor ‘ne oldu’ diye. Olga bir süre sonra şiddetli ağlayışına son verip, Stefan’ın yüzüne ıslak yüzünü sürüp, Stefan’ın dudaklarından öpüyor. Rüyada öleceğini ve bu yüzden kendisinden ayrılacağı için çok üzgün olduğunu söylüyor.
Alman ordularının Polonya’yı işgal ettiklerinin üçüncü haftasında, yağmurlu bir Çarşamba günü otomatik silahlarıyla şehri dolaşan Alman askerleri, evlerinden ayrılmayan, saklanan insanların kaldıkları binalara kurşun yağdırıyorlar. Olga genç yüreğinin de verdiği şefkatle şehrin hastanesinde hemşire olarak çalışıyor. Hastanedeyken sesleri duyuyor. Hemşire önlüğünü çıkartıp, mantosunu giyip dışarı çıkıyor. Olga rüyasına göre hareket ediyor ve nasıl olsa öleceğim diye iki tankın peşi sıra yürüyen askerlerin önüne kendini atıyor. Ellerindeki MP 40 otomatik silahlarını Olga’ya çeviren Alman askerleri ilk önce ne yapacaklarını bilemiyorlar. Tankın ön tarafında kurulu ağır makineli tüfek olan MG 15’i kontrol eden asker, Olga’ya ateş açmaya başlayınca, diğer yürüyen kara birliği askerleri de şarjörlerini bitirene kadar Olga’ya ateş açıyorlar.
Akşam vakti Stefan, Olga’nın öldüğü haberini alıyor. Hemen koşup, Olga’nın ölüsünün olduğu sokağa geliyor. Sokağın bir ucunda, delik deşilmiş vücudunu buluyor ve taşlara yapışmış Olga’nın kanlı vücudunu zorla kucağına alıp, evine gidiyor. Olga’nın ölmeden önce üzerinde olan mantosunu çıkartıp bir kenara koyuyor. Sonra Olga’nın kanlı, delik deşik edilmiş vücudunu ıslak süngerle siliyor. Stefan Olga’nın cesedini evin bahçesine gömüyor. Olga’yı gömerken de çok sevdiği kemanını da Olga’nın göğsünün üstüne koyuyor. Kurşunlu mantoyu da alıp, gece vakti mezarlığa gidiyor. Orada annesinin mezarını buluyor ve elleriyle mantoyu koyabilecek kadar toprak kazıyor. Mantoyu mezara koyup toprakla üzerini kapatıyor, tekrar Olga’yı gömdüğü evine geri dönüyor. Günlerce evinde saklanıyor. Alman askerleri detaylı arama yaptıkları bir gün, saklandığı yerde hasta ve bitkin bir halde Stefan’ı da buluyorlar. Stefan iki yıl boyunca Polonya’ya yakın bir kampta esir olarak tutuluyor. Varşova’da tanınan bir kemancı olduğu öğrenilince, Alman binbaşı tarafından her gün iki saat keman çalması ona emrediliyor. İki yıl boyunca hem en ağır işlerde çalışıyor hem de her gün hiç aksatmadan iki saat keman çalıyor.
Kamplardaki esirlerin bir kısmı, şehir imarı için tekrar Polonya şehirlerine gönderilmek isteniyor. Gönüllü gitmek isteyenler arasında Stefan’da yer alıyor. Stefan kemanıyla beraber ülkesine geri döndüğünde, kendi şehirlerine uğrayacaklarını anlıyor. Sabah erkenden kendi şehrine Alman askerleriyle girdikleri sıra bir yolunu bulup, askerlerin aralarından kaçıyor ve evine gidiyor. O gün gece oluncaya kadar evde bekliyor. Gece olunca annesinin mezarına gidip, Olga’nın mantosunu alıyor ve üzerine giyiyor. Eve geri dönüyor. Olga’yla beraber gömdüğü kemanı çıkartıyor. Olga’nın etleri yok olmuş, sadece kemik olarak kalmış vücuduna bakıyor ve kemanı çalmak için eline alıyor. Chopin’in Nocturne eserini çalmaya başlıyor. Tabi bahçede Stefan keman çalarken, gece eski Belediye binasında konaklayan Alman nöbetçi askeri keman sesini duyuyor ve mangasını çağırıp, sese doğru koşarak geliyorlar. Karanlıkta bir adamın keman çaldığını gören askerler, ‘Halt! Stopp!’ diye bağırmaya başlıyorlar. Stefan aldırış etmeden kemanını çalmaya devam ediyor. Buna sinirlenen manga çavuşu hafif yarı otomatik Sauer 38H tabancısıyla Stefan’ı başından vuruyor. Kemanı ve kendisiyle beraber Stefan, Olga’nın kemiklerinin üstüne düşüyorlar. Postallarıyla Alman askerleri toprağı itip, mezarın üzerini kapatıyorlar.
Bu hikâyenin görgü şahidi ve anlatıcısı da bir Alman askeri! Olga’yı öldürenlerin arasında da bulunan asker Meino, iki yıl boyunca esir kampında keman çalan Stefan’la tanışıyor ve Stefan bir gün ona Olga’dan bahsediyor. Stefan’ın öldüğü gece de, postallarıyla mezara toprağı atmaya çabalarken fener ışığıyla Stefan’ın saçlarını görüyor ve onu tanıyor. Onu tanısa dahi mangadaki diğer asker arkadaşlarına bir şey söylemiyor. Bu hikâyeyi ölmeden birkaç sene önce torunu Emma’ya anlatıyor. Utanç içinde, postallarıyla mezara toprak atmaya çalışırken ağladığını da torununa itiraf ediyor.