- 928 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
DÜNYADAKİ ÇOCUK
Sosyal yapının git gide daraldığı bir dönem. Bir zamanlar köleleştirilen kadın şimdi konuşmakta lakin konuşması da işe yaramıyor. Evin direği gözün nuru olan kadın baş tacı edilmiş gibi yansısa da kadına hiç mi hiç sorulmamış ne istiyorsun ne kadar istiyorsun diye. Ona sosyal anlamda denge ol, dengede kal vede dengenin gereği idareci ol sıfatı yakışmış yakıştırılmış. Yıllar öncesinde doğurganlıkta baş rol oynamış çok çocuklu ananın sırtından sopa karnından çocuk eksik edilmemiş.
Zamanla beyinlere kazınmış oğlanda oğlan soy sop devam etsin. ’Ben giderim adım kalır dostlar beni hatırlasın" Zaman bu ya kurtuluş savaşı sonrası erkek egemenliği azalmış, dünyaya da kadına da koruyucu unsur gerek birden çok çocuklu döneme dönülmüş herkes memnun halinden oysa yaşama olasısında her çocuğun kadının ömründen ömür götürdüğünü anaçlığının yanında giderilen duygularla yol almış, dünyadan kendini sorumlu tutanların dünya nüfusunu hesaplarken kadına yine iş düşmüş günah ve yasak diyerek kazara olan çocuk kalsın aman ha aman. Varsın 8-10 çocuk olsun hem rızkı veren ALLAH’tır, her çocuk kendi rızkını da beraberinde getirir denmişte denmiş.
Yıllar sonra hep çalışıp kaygıyla yaşayan baba uyanmış taşı taşı yetiremiyorum. Emeklilik yaşı gelmiş ama çocuk büyür çocuk okur, çocuk askerde, çocuk evlenecek deyişlerle emeklilik yaşı da yukarı çekilmiş zaten artık emeklilik ya malulen yada görür görmeze dönmüş. Bunu gören yeni kuşak 8-10 dan sayıyı önce 3-5 e düşürmüş, askerliğini de evlenmeden sonraya çekmiş. Ardından daha az denmiş "Çocuğun çok eteğin bilmem ne, zamanla yaşlanıp çocukları tarafından bakılamayan yaşlı kesimde ise "Ne edecen sanki körüne taç mı takacaklar" demişte denmiş anlayacağınız.
Hormonlu ve dondrulmuş yiyeceklerle insan efekti değişmiş genetik yapıda kanser yol almaya baş gösterince sağlıksız doğan yada tedavi gören hasta sayıları artmış, listeye kadın kontrol hapları vb. yöntemler girince çağ değişmiş şişmanlayan görselliğini yitiren hormonsuzlaşan kadınlar üremeye başlamış, piyasaya ilaçlar sürülmüş vitaminler bitkisel organik bir çok ürün kendliğinden girivermiş. Ne kullansak nasıl kullansak sağlık en çok konuşulur olmuş. Çocuk yaşta evlilikler tam zamanına çekilemeden artık zamansız olmuş sütü helali herkes ararken kefil olan sayısı da azalmış. İnsan bu ne zaman ne edeceği bellimi ola iyi olursa bugün ALLAH razı olsun der, kötü olursa da gözün çıksın der. Çocuk yapak, yapmayak alverleri ile gelecek kaygısıyla yol almış düşüncede "En az 2 sene daha bak çok erken hele birbirimize alışalım, ne olur ne olmaz dur durumu borçları bitirelim, rahat rahat çocuk büyütelim" diyenleriyle.
Daha düşmüş günün birinde çocuk pazarlık haline gelmiş bir tane yeter. Eee bu ya tercihler estetiğe dönmüş çabuk yaşlanırsın genç kalmazsın dendiğinden. Azalmış sayı önce 1 e düşmüş ardından 5 yıl ara hadi birde kardeşi olsun cabası ile hayat bu ne getirir ne götürür bellimi ola yalnız yaşanmazlık var serde, hem bu çocukta sende kime güveneceksin hani. Dayı, teyze hala ve amca kavramlarında hissedilenler azalmış. Gün gelmiş ya olsa da olur olmasa da olur hayatımı yaşayayım diyen bir sosyal yapı oluşmaya yüz tutunca sesler çıktıkça en az üç çocuk diye sesler yükselmiş bu seferde, yanında iyi bakacağın kadar yap çocuğu diyenlerin yanında , gün gelmiş teknoloji ilerlemiş bak yapacağın çocuk riskli denmiş üçlü beşli testlerle down sendrumlu çocuklardan haberdar olmuş kan uyuşmazlıkları akraba evlilikleri dikkate alınmış aman dur ne ola göz göre göre sakatlıklarda engel söylemlerde yol almış kalmış öylece.
Toplum gelenek yaşam bildiğini okumuş hep, doğan pişman doğmayan bin pişmana dönmüş işin şekli. Ananın hali buyken ard arda gelen sosyo ekonomik gerekçeler işsizlikler babaları bunaltmış zaten istense de çok yapılamayacak hatta bir insanın günahına nasıl girebilirim, besleyemem, bakamam büyütemem denmeye başlanan bir noktaya geçişte adeta. Önceleri sokaklarda oynayan çocuklar kaybolmuş, çocuklar artık çocuk parklarına gitmişler, parklar çoğaldıkça çocuk sayıları düşmeye başlamış velhasıl, sonralarımı arada parka giden çocuklara dönmüş, ALLAH’tan parklarda oturma bankları varda orda oturur yaşlı ve yorgunlar. Birine parka bakan evinizden çocukları seyreyle dememe kalmadı, çocuk yok ki demez mi? anca hafta sonu oda ailesinden biriyle anca bir kaç saat, çocukları görünce sev dedim bende öyle çocuk sevilmez ki dedi bana, durup dururken yanlış anlarmış hem insanlar. Eskiden büyükler ceplerinde şekerlemeler, çikolatalar taşırlardı gördükleri çocuklara verip sevindirebilmek için bazen ağlayan bir çocuğu susturur bazen sevildiğini hissettirirdi. Oysa çocuklar korkuyorlarmış şimdilerde, sıkı sıkı tembihler var sakın alma kimseden birşey diye e insan doğasına karşın dikkat etmekte de fayda.
Kadın koca ekonomik kaygıdan telef olurken birbirini ne anlayan kalmış nede anlamaya çalışan. istesek de olmuyor neden acaba arayışlarına düşen çocuk tüp bebek yöntemiyle piyasada zor bulunan hint kumaşına dönüşmüş. Dene deneyebilirsen can yakar, cep yakar. Olursa şayet el bebek gül bebek. Mevcut olan çocuk bunalımda hiperaktif sorunlu dünyada her şeye karşı açken doyumsuzlaşmaya başlamış. Önceleri sorulmuş çocuğa büyüyünce ne olacan diye aklına geleni savurmuş bol keseden hakim savcı, polis, doktor, hemşire, öğretmen diyerek. Olan hasbel kadere dönüşünceye kadar sonra özel dersler dershaneler kamplar motivasyon ödülleri de işe yaramamış, okuyunca takılmış yeni sınavlara eee hayat bu büyük sınav ekmeğin aslanın ağzında değil artık kuyruğuna kadar ulaşmış olanında.
Yeni meslekler türemiş boş kalmada açıktan oku okuda yıllarını alsın maksat etiket olsun. Olaki bir isteyen soran olur verilecek yanıt üniversiteli olsun . İnsanlar sorar çocuğun mesleği nedir, mesleği yapsan da yapmasan da olur. Hem mesleğin ne önemi var severek isteyerek yapmanda gerekmiyor bir yere kapak atsan yeter maksat aç kalma açıkta kalma muhtaç olma en azından eve ekmek getir yeter. Çıraklıktan eğitimin altın bilezik olduğu eski dönemlerde üretim esaslı bakış açısında tembelleşmeye yüz tutmuş. Benim çocuğum diyen analar çocuklarını sadece kendine ait görürken sosyal sorumlulukta benim de benim derken çocuk seslenmiş sende kimsin ben kendime aitim sesleriyle anne baba er çağı ergen çağı hadi peşinde koş koşabilirsen. Sosyal yapı teknolojik çalıntı yoluyla sanallaşan sanal duygularla beslenen bir hale gelmiş toplum malesef. Haber haber olarak tekrara ve reklama gebe dinlediğini anlamayan hani söz bir kere hoştur gerisi boştur, ha konuş ha konuş bir kulak diğerinden habersizken.
Beyleri evlenip sorumluluk almak korkutmuş kadınlarsa evleneceği kişinin adeta sosyo ekonomik yapısına bakarak yol almış. Bir tarafta da beyaz atlı prenslerin soyu tükenmiş, diğer tarafta da kül kedilerinden eser kalmamış. Yaşıyorsak iyi yaşayacağız bir ev bir araba hani en azından değişim süreci işin güvencesi önemli, her şey önceden planlanmış nasıl yapılacağına nasıl dünyaya gelineceğine kadar varmış tüm evreler.
Ya yaşanası dünyamı kaldı ki diyen geniş çaplı düşünen insan gerek, bir yandan soğuk sıcak savaşlar bir yandan ticari psikolojik sosyo ekonomik git geller arasında acısını cefasını çeken insan hayatları önem ve değer yitirirken bize de tepeden görüp izlemek kalmış boş dünyayı. Her gelen kendine göre çivisini çakmış çıkarmak ALLAH’a kalmış. Analar yıllar öncesinde nasıl doğurduğunu anlatabilseydi ne kadar acı çektiğini hissettirebilseydi olanlar olmazdı. Kuyu gibi derin, kuyu gibi sessiz olmasaydı da göreydi gününü dünya o zaman. Doğanların anasına sorması gerek bu işin aslı nedir Leyleğin getirdiği yer neredir, ben bir Leylekle konuşupta bir geleyim, galiba beni yanlış yere bıraktı diye.
Yazan/ Hülya COŞKUN
Fotoğraf/ Zülfü AYDIN
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.