Gol, gol be hayat! (Birinci Bölüm)
Islak, yağmurlu, yorgun bir havaydı. Adam göletin yanı başına oturmuştu.
Başını avuçlarının arasına almış. Dalgın bir şekilde suyu seyrediyordu.
Üstü başı sırılsıklamdı. Elinin tersi ile önce çamura bulanan yüzünü ardından
nemli toprak kokan burnunu ve gözlerini silmeye başladı.
"Yaşamın anlamını kavramak için" Başıma bunların gelmesi mi gerekirdi?
diye sordu kendine.
Bu bir öz eleştiri değildi. Adeta savunma yaparcasına "Ne zaman gol diye arkamı
dönsem, elinde ofsayt bayrağıyla karşıma dikilirsin hayat..." diyerek sorunun cevabını
yine kendisi verdi.
Sonra birden başını avuçlarının arasından alarak ayağa kalktı, yerden aldığı küçük
bir taşı göletin içine alabildiğince uzağa fırlattı.
Ardından Sesinin çıktığı kadar "Gol, gol be..." Bu sefer gerçekten gol, her şeye her
şeye yeniden başlayacağım. Bu sefer öğle bir gol atacağım ki hayat sana... Düşmeyeceğim,
bu defa ofsayta, düşmeyeceğim.
Engel olamadığı gözyaşları yağmur sularına karışırken, yavaşça bulunduğu yerden
uzaklaştı.
Kılığıyla, kıyafetiyle onu bu hali ile gören zavallı bir adam diye düşünürdü. Aslında
popüler bir insandı. Önemli bir iş adamıydı. Malının mülkünün haddi hesabı yoktu.
Sosyal bir insandı. Çevresinde sevilip, sayılırdı. Ta ki kumar illetine bulaşıncaya kadar.
Her şey on beş yıllık evliliğinin sudan sebeplerle bir sarsıntı içine girmesi ile başlamıştı.
Önce ufak tefek anlaşmazlıklar. Ardından araya giren soğukluk ve nihayetinde bağırıp
çağırmalarla doruğa ulaşması.
Adam her mesai bitiminde evine dönerken adımları geri gidiyordu. Sessizce yenen akşam
yemeğinin ardından herkes odasına çekiliyor.
Belki gece boyunca tek kelime etmiyorlardı. Zaten edecekleri ilk bir kaç kelimenin ardından
mutlaka bir tartışma başlıyordu.
Hayatların bu şekilde sürüp gitmesi mümkün değildi. O nedenle bir arayış içine girdi.
Daha önceleri kesinlikle dışarı çıkacaksa eşi ile beraber çıkarken o günlerde yalnız
çıkmaya başlamıştı.
Derken bir iki arkadaşla tanışma, bir iki kadeh atarak rahatlama ve nihayetinde sarhoş
oluncaya kadar içmeler.
Artık hemen her gece kör kütük sarhoş bir şekilde geç saatlerde eve geliyor. Ertesi sabah
bir baş ağrısı ile uyanarak mutsuz bir şekilde işine dönüyordu.
Ama bununla bitmedi. Aileyi daha kötü olaylar bekliyordu.
Bir akşam eşi ile şiddetli bir kavga etti. Sinirle evden çıktı. Arkadaşlarını da davet ederek
bir lokalin yolunu tuttu. Gecenin ilerleyen saatlerinde alkol duvarını aşmışlardı. O akşam
ilk defa kendini bir oyun masasında buldu.
O kadar içmişlerdi ki, bir taraftan kahkahalarla gülüyor. Bir taraftan durmadan konuşuyordu
" Arkadaşlar ben aşkta kaybettim. Kumarda kazanacağım,
öyle bir kazanacağım ki bu akşam, aklınız almayacak, cebiniz boşalacak..."
Gerçekten kazandı da. Neredeyse servetinin yarısı kadar kazandı o akşam, adamlardan bir
tanesi servet kaybederek masadan kalktı.
Yerine bir başkası oturdu. Bir kaç dakika oyuna devam ettiler. Biraz sonra bir silah sesi ve
çığlıklarla yerlerinden fırladılar.
Kapının önüne çıktıklarında az önce kaybeden adamın kanlar içinde yerde yattığını
gördüler. Adamcağız salondan çıkar çıkmaz silahını ateşleyerek kendini vurmuştu.
Bir an vicdanının sızladığını hissetti. Sonra "Adam sen de, zorla mı oturttuk masaya"
diye söylenerek vicdanını rahatlatmaya çalıştı.
Kör kütük sarhoştu eve geldiğinde eşini uyandırmamaya gayret ederek yatağına uzandı.
Ne kadar duygularını bastırmaya çalışsa da intihar eden arkadaşı aklından çıkmıyordu.
Biraz sonra uyudu.
Devam edecek
Yazan ve Seslendiren Mehmet Fikret ÜNALAN
YORUMLAR
Kör kütük sarhoştu eve geldiğinde eşini uyandırmamaya gayret ederek yatağına uzandı.
Ne kadar duygularını bastırmaya çalışsa da intihar eden arkadaşı aklından çıkmıyordu.
Biraz sonra uyudu.
evet çok iyi bilirim ve evet çok güzel bir mevzu,,,
bunların tek devası emin olun maneviyad ,,,ve maneviyad her derdin devası sanki
her şeyin gibi aşıya kaçmadan tabiki?
saygılar