- 990 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
RAMAZAN AYI VE TERAVİH NAMAZI......
Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı. (Bakara Sûresi 183)
Oruç, sayılı günlerdedir. Sizden kim hasta, ya da yolculukta olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutar. Oruca gücü yetmeyenler ise bir yoksul doyumu fidye verir.
Bununla birlikte, gönülden kim bir iyilik yaparsa (mesela fidyeyi fazla verirse) o kendisi için daha hayırlıdır. Eğer bilirseniz oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır. (Bakara Sûresi 184)
“Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, dogrunun ve dogruyu egriden ayırmanın açık delilleri olarak kendisinde Kur’an’ın indirildigi aydır. Sizden her kim bu ayda bulunursa oruç tutsun” (Bakara, 2/185)
Bunlar, tövbe edenler, ibâdet edenler, hamdedenler, oruç tutanlar, rükû’ ve secde edenler, iyiliği emredip kötülükten alıkoyanlar ve Allah’ın koyduğu sınırları hakkıyla koruyanlardır. Mü’minleri müjdele. (Tevbe Sûresi 112)
“İslâm beş temel üzerine bina kılınmıştır: Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Resulü olduğuna şahitlik etmek. Namazı dosdoğru kılmak, zekâtı hakkıyla vermek, Allah’ın evi Kâbe’yi haccetmek ve Ramazan orucunu tutmak.” (Buhârî, Îmân 1, 2, Tefsîru sûre(2) 30; Müslim, Îmân 19-22)
Oruçlunun rahatlayacağı iki sevinç anı vardır: Birisi, iftar ettiği zaman, diğeri de orucunun sevabıyla Rabbine kavuştuğu andır.” (Buhârî, Savm 9; Müslim, Sıyâm 163)
“Allah rızâsı için bir gün oruç tutan kimseyi Allah Teâlâ, bu bir günlük oruç sebebiyle cehennem ateşinden yetmiş yıl uzak tutar.” (Buhârî, Cihâd 36; Müslim, Sıyâm 167-168.)
Ramazan ayının yarısını geçtik hala imsak ve teravih tartışmaları bitmedi.
Bu ayda tümünü ibadetle geçirmemiz gereken muazzam bir rahmet ve günahlardan ayrılma nimetini Hz.Allah biz mümin kullarına bahşetmiştir.
Bu konuda imam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Mübarek Ramazan ayı, çok şereflidir. Bu ayda yapılan, nafile namaz, zikir, sadaka ve bütün nafile ibadetlere verilen sevap, başka aylarda yapılan farzlar gibidir.
Bu ayda yapılan bir farz, başka aylarda yapılan yetmiş farz gibidir. Bu ayda bir oruçluya iftar verenin günahları affolur. Cehennemden azat olur. O oruçlunun sevabı kadar, ayrıca buna da sevap verilir. O oruçlunun sevabı hiç azalmaz.
Bu ayda, emri altında bulunanların, işlerini hafifleten, onların ibadet etmelerine kolaylık gösteren âmirler de affolur, Cehennemden azat olur. Ramazan-ı şerif ayında, Resulullah, esirleri azat eder, her istenilen şeyi verirdi.
Bu ayda ibadet ve iyi iş yapabilenlere, bütün sene bu işleri yapmak nasip olur. Bu aya saygısızlık edenin, günah işleyenin bütün senesi, günah işlemekle geçer.
Bu ayı fırsat bilmeli, elden geldiği kadar ibadet etmelidir. Allahü teâlânın razı olduğu işleri yapmalıdır. Bu ayı, ahireti kazanmak için fırsat bilmelidir.
Kur’an-ı kerim, Ramazanda indi. Kadir gecesi, bu aydadır. Ramazan-ı şerifte, iftarı erken yapmak, sahuru geç yapmak sünnettir. Resulullah bu iki sünneti yapmaya çok önem verirdi.
İftarda acele etmek ve sahuru geciktirmek, belki insanın aczini, yiyip içmeye ve dolayısıyla her şeye muhtaç olduğunu göstermektedir. İbadet etmek de zaten bu demektir.
Hurma ile iftar etmek sünnettir. İftar edince, (Zehebez-zama’ vebtellet-il uruk ve sebet-el-ecr inşaallahü teâlâ) duasını okumak, teravih kılmak ve hatim okumak önemli sünnettir.
Bu ayda, her gece, Cehenneme girmesi gereken, binlerce Müslüman affolur, azat olur. Bu ayda, Cennet kapıları açılır. Cehennem kapıları kapanır. Şeytanlar, zincirlere bağlanır. Rahmet kapıları açılır.
Allahü teâlâ, bu mübarek ayda Onun şanına yakışacak, kulluk yapmayı ve Rabbimizin razı olduğu, beğendiği yolda bulunmayı, hepimize nasip eylesin! Âmin. (Mektubat ,1.c. 45.m.)
Açıktan oruç yiyen, bu aya hürmet etmemiş olur. Namaz kılmayanın da, oruç tutması ve haramlardan kaçınması gerekir. Bunların orucu kabul olur ve imanları olduğu anlaşılır.
Ramazan-ı şerifte, oruç tutmak çok sevaptır. Özürsüz oruç tutmamak büyük günahtır.
Hadis-i şerifte, (Özürsüz, Ramazanda bir gün oruç tutmayan, bunun yerine bütün yıl boyu oruç tutsa, Ramazandaki o bir günkü sevaba kavuşamaz) buyuruldu. [Tirmizi] (Ama dini bir mazeret varsa oruç tutmamak günah olmaz.)
Ramazanda oruç tutmak hakkındaki hadis-i şeriflerden birkaçı şöyle:
(Ramazan ayı mübarek bir aydır. Allahü teâlâ, size ramazan orucunu farz kıldı. O ayda rahmet kapıları açılır,
Cehennem kapıları kapanır, şeytanlar bağlanır. O ayda bir gece vardır ki, bin aydan daha kıymetlidir. O gecenin [Kadir gecesinin] hayrından mahrum kalan, her hayırdan mahrum kalmış sayılır.) [Nesai]
(Ramazan ayında oruç tutmayı farz bilip, sevabını da Allahü teâlâdan bekleyerek oruç tutanın günahları affolur.) [Buhari]
(Ramazan ayı gelince, “Ey hayır ehli, hayra koş! Şer ehli, sen de kötülüklerden el çek” denir.) [Nesai]
(Ramazan bereket ayıdır. Allahü teâlâ bu ayda, günahları bağışlar, duaları kabul eder. Bu ayın hakkını gözetin! Ancak Cehenneme gidecek olan, bu ayda rahmetten mahrum kalır.)[Taberani]
(Ramazan-ı şerif ayı geldiği zaman, Allahü teâlâ meleklere, müminlere istiğfar etmelerini emreder.) [Deylemi]
(Farz namaz, sonraki namaza kadar; Cuma, sonraki Cumaya kadar; ramazan ayı, sonraki ramazana kadar olan günahlara kefaret olur.) [Taberani]
(Peş peşe üç gün oruç tutabilenin, Ramazan orucunu tutması gerekir.) [Ebu Nuaym]
(Ramazan orucu farz, teravih sünnettir. Bu ayda oruç tutup, gecelerini de ibadetle geçirenin günahları affolur.) [Nesai]
(Bu aya ramazan denmesinin sebebi, günahları yakıp erittiği içindir.) [İ. Mansur]
(Ramazan ayında ailenizin nafakasını geniş tutunuz! Bu ayda yapılan harcama, Allah yolunda yapılan harcama gibi sevaptır.)[İbni Ebiddünya]
(Ramazan ayının başı rahmet, ortası mağfiret, sonuysa Cehennemden kurtuluştur.) [İ. Ebiddünya]
(İslam, kelime-i şehadet getirmek, namaz kılmak, zekât vermek, Ramazan orucunu tutmak ve haccetmektir.) [Müslim]
Hz. Musa as. bir gencin çok güzel namaz kıldığını görür ve çok imrenir.Aradan iki sene geçer. Yine aynı genci aynı hal üzerine görünce hayretler içerisinde kalır.
Kendi kendine “bu gencin kıldığı namazı kimse kılamaz.” Diye düşünürken Cenab-ı Hakk “ Ya Musa! Zekâtını vermedikten sonra ne kıymeti var ki, zira namaz ile zekât ikiz kardeş gibidir.Biri bırakılırsa diğerini kabul etmem!” buyuruyor.
(Cennetteki güzel köşkler, sözü hoş, selamı çok, yemek yediren, oruca devam eden ve gece namazı kılan kimselere verilir.) [İbni Nasr]
(Oruç tutan müminin susması tesbih, uykusu ibadet, duası müstecap ve amelinin sevabı da çoktur.) [Deylemi]
(Bilhassa oruçlu iken çirkin, kötü söz söylemeyin! Biri size sataşırsa, ona “Ben oruçluyum” deyin!) [Buhari]
(Gerçek oruç, sadece yiyip içmeyi değil, boş ve hayasızca sözleri de terk ederek tutulan oruçtur.) [Hakim]
(Allahü teâlânın, gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve hiç kimsenin hayaline bile gelmeyen nimet dolu sofrasına, ancak oruçlular oturur.) [Taberani]
(Allah yolunda bir gün oruç tutanı, Allahü teâlâ yetmiş yıllık mesafe kadar cehennemden uzaklaştırır.) [Buhari]
(Temizlik imanın yarısı, oruç da sabrın yarısıdır.) [Müslim]
(Oruçlu iken ölene, kıyamete kadar oruç tutmuş gibi sevap yazılır.) [Deylemi]
(Oruçlu iken ölen Cennete girer.) [Bezzar]
(Oruç tutan, namaz kılan kimse, mükafatını kıyamette aklı kadar alır.) [Hatib]
(Oruç şehveti keser.) [İ. Ahmed]
Mübarek vakitlerde, günahlardan titizlikle uzak durmalı, taatları, ibadetleri ve her çeşit hayratı artırmalıdır.
Zira Allahü teâlâ, tarafından sevilen kimse, faziletli vakitlerde faziletli amellerle meşgul olur. Buğzettiği kul ise; faziletli vakitlerde kötü işlerle meşgul olur.
Kötü işlerle meşgul olanın bu hareketi azabının daha şiddetli olmasına ve Allahü teâlânın, ona daha çok buğzetmesine sebep olur. Çünkü o, böyle yapmakla vaktin bereketinden mahrum kalmış ve onun hürmet ve şerefini çiğnemiş olur. (Mev’iza-i hasene)
Resulullah efendimizin rüyası:
(Rüyamda acayip şeyler gördüm. Ümmetimden birini azap melekleri yakalamıştı. Aldığı abdestler gelip, onu içindeki zor durumdan kurtardı. Birini gördüm, kabri onu sıkıyordu. Kıldığı namazlar gelip, onu kabir azabından kurtardı.
Birine şeytanlar musallat olmuştu. Ettiği zikirler gelip, şeytandan onu kurtardı. Birinin de susuzluktan dili çıkmıştı. Tuttuğu Ramazan orucu gelip, susuzluğunu giderdi.
Birini zulmet sarmıştı. Yaptığı hac gelip karanlıktan çıkardı. Birine ölüm meleği gelmişti. Ana babasına yaptığı iyilikler gelip, ölümüne engel oldu, geciktirdi.
Birini Müslümanlarla konuşturmuyorlardı. Sıla-i rahim gelip, ona şefaat etti, onlarla konuştu. Peygamberinin yanına gitmek isteyen birine engel oluyorlardı. Aldığı gusül, onu alıp yanıma getirdi. Ateşten korunmak isteyen birine, sadakası gelip ateşe perde oldu.
Birini zebaniler alıp Cehenneme götürürken, yaptığı emr-i maruf ve nehy-i münker gelip kurtardı. Biri Cehennem ateşine atılmıştı. Allah korkusu ile döktüğü gözyaşları gelip oradan kurtardı.
Birine amel defteri solundan verilirken, Allah korkusu gelip, defterini sağa aldı. Sevapları hafif gelen birine, kendinden önce ölen çocukları gelip, sevabını ağırlaştırdı. Cehennemin kenarında, korkudan titreyen birine, Allahü teâlâya olan hüsnü zannı gelince, titremesi durdu.
Sırattan zorla geçen biri, Cennete geldi. Fakat kapılar kapalıydı. Kelime-i şehadeti gelip, onu Cennete koydu.) [Taberani, Hakîm-i Tirmizi]
Câbir bin Abdullah hazretlerinin haber verdikleri bir hadîs-i şerîfte, Peygamber efendimiz şöyle buyurdu:
“Allahü teâlâ benim ümmetime, Ramazan-ı şerîfte beş şey ihsân eder ki, bunları hiçbir peygambere vermemiştir:
1- Ramazanın birinci gecesi, Allahü teâlâ mü’minlere rahmet eder. Rahmet ile baktığı kuluna hiç azap etmez.
2- İftâr zamanında, oruçlunun ağız kokusu, Allahü teâlâya, her kokudan daha güzel gelir.
3- Melekler, Ramazanın her gece ve gündüzünde, oruç tutanların affolması için duâ eder.
4- Allahü teâlâ, oruç tutanlara, âhırette vermek için, Ramazan-ı şerîfte Cennette yer ta’yîn eder.
5- Ramazan-ı şerîfin son günü, oruç tutan mü’minlerin hepsini affeder. Yâni Ramazan ayının tamamını oruçlu geçirenleri affeder.”
Bu ayın günlerini üçe ayırırsak evveli rahmet,ortası mağfiret sonuda cehennemden kurtuluşa vesiledir.
Müslümanlar ramazan ayının gündüzlerini oruç tutarak,gecelerinide teravih namazı kılarak geçirmişlerdir.
***
TEMKİN (İHTİYATLI DAVRANMA) MESELESİ:
Vakit; namazın edâsı için şart, vücûbu için de sebeptir ve bu hususta namazla oruç müşterektir.
Gerek namaz ve gerekse oruca zamanında başlanmaz ve zamanında bitirilmezse, bu ibâdetlerin boşa gitme tehlikesi vardır.
Bu sebeple vaktin, usûlüne uygun şekilde doğru tesbit edilip ona göre belirlenmesi çok önemlidir.
1983 yılına kadar memleketimizde neşrolunan bütün takvimlerin namaz ve imsak vakitleri aynı idi.
Fakat 1983’ten itibaren Din İşleri Yüksek Kurulu’nun 21.01.1982 tarih ve 6 sayılı kararı ile Diyanet İşleri Başkanlığı, asırlardan beri ülkemizde kullanılagelmekte olan ve zamanın âlim, fakih ve râsıdları/astronomları ile mü’minlerin emîrleri tarafından tasvip edilmiş bulunan derecelerde değişikliğe gitmiş, temkin vakitlerini de kaldırmıştır.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 30 Mart 1988 tarih ve 234-497 sayılı müftülüklere gönderdiği tamim (genelge)de şöyle deniliyor:
“1983 öncesi takvim ile yeni uygulama arasında sadece temkin farkı bulunmaktadır.
Buna göre 1983 öncesindeki uygulama yanlış değildir.”1982’den sonraki Diyanet takvimleri ile onların hesaplamalarına uyularak hazırlanan diğer bütün takvimlerde, imsak vakti 15-20 dakika geciktirilmekte ve oruç tehlikeye sokulmaktadır.
Diyanet işleri Başkanlığı’nın Başkan Tayyar Altıkulaç zamanında 1983 yılında basmış olduğu takvimle namaz ve imsak vakitleri değiştirilmiştir.
31.12.1982 günkü takvimle 1.1.1983 günkü takvim arasındaki mühim farklar oluştu.
Eskiler buna temkin yani ihtiyatlı davranma derlerdi.
Gerekçe olarak tekniğin gelişmesi saatlerin bolluğu haber almanın kolaylaşması gösterilse de bu uygulama bir çok yanlışlığı beraberinde getirdi. .
İmsakta 20 dakika sonra yeme içme kesilmeye, yatsıda 10 dakika önce ikindide 5 dakika önce kılınmaya başlandı.
Son iki üç yıldır da iftar üç dakika önce ezan okunarak açılmaya başlandı.
İsterseniz bir bakıp kontrol edebilirsiniz..
Vaktinde namaz kılmak ve vaktinde oruç tutmak istiyorsak, Hz.Peygamberden beri uygulana gelen vakitler hususunda gerekli hassasiyeti gösteren Fazilet takvimimiz var.
Fazilet Takviminin akıllı telefonlar için mobil uygulaması da bulunmaktadır.
Hz.Allah(c.c) amellerimizi salih amel eylesin.Bu işin şakası yok..Oruç ta namazda vakit farzdır esastır.
***
Terâvih namazı, Ramazan ayına mahsûs, yirmi rek’atten ibâret bir sünnet-i müekkededir. Bu namaza Peygamber Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) ile dört halîfesi (rıdvânullâhi aleyhim) devam etmişlerdir.
Terâvihin cemâatle kılınması da, sünnet-i kifâyedir. Mescidlerde terâvih namazı cemâatle kılındığı hâlde, bir özrü olmaksızın cemâati terk edip terâvihi evinde kılan kimse, fazîleti terk etmiş olur.
Bu kimse evinde cemâatle kılsa, cemâat sevâbını alsa da, mesciddeki cemâatin fazîletine eremez.
Terâvih namazını, her iki rek’atte bir selâm vererek on selâm ile bitirmek daha fazîletlidir. Dört rek’atte bir selâm verilerek de edâ edilebilir.
Terâvih namazı, iki rek’atte bir selâm verilince, akşam namazının iki rek’at sünneti gibi kılınır.
Dört rek’atte bir selâm verilerek kılınacak olursa, yatsı namazının dört rek’at sünneti gibi kılınır.
Cemâatle kılındığı takdirde, cemâat hem terâvihe, hem de imâma uymaya niyet eder, imam da âşikâre kırâat eder (sesli okur). Terâvih namazında sesi güzel ve hızlı okuyan değil, düzgün okuyan imâm tercih edilmelidir.
Bir kimse, imâmın yatsı namazını kıldırıp terâvihe başladığı sırada mescide gelse, önce yatsı namazını kılar, sonra terâvih için imâma uyar. Cemâatle terâvihi kıldıktan sonra noksan rek’atleri tamamlar.
Sonra da vitir namazını kendi başına kılar. Evlâ olan budur. Bununla beraber vitir namazını imam ile beraber kıldıktan sonra terâvihi tamamlaması da câizdir.
Terâvih namazını imam ile kılmayan kimse, vitir namazını imâm ile kılabilir.
Hem imâm hem de cemâat, yatsı namazını cemâatle kılmamış olursa, yalnız terâvih namazını cemâatle kılamazlar. Çünkü terâvihin cemâatı, farzın cemâatına tâbidir.
Terâvih -orucun değil- vaktin (Ramazan ayının) sünnetidir. Mâzeretinden dolayı oruç tutamayanlar da terâvihi kılmalıdırlar.
Peygamber Efendimiz sav.ramazan ayının onüçüncü gecesi evlerinden çıkıp Mescid-i Nebeviyeye varmışlar ve orada teravih namazını eda etmişlerdi.
O gece orada mescidde bulunam Eshabı Kiram hazeratıda Resulullaha uyarak teravih namazını kıldılar ve sabah olunca sevinçlerini diğer müslümanlara duyurdular.
Akşam olduğunda kalabalık bir cemaat Mescid-i Nebevide toplanmıştı.
Resulullah onlara imam oldu ve teravihi eda ettiler. Üçüncü gece daha büyük bir cemaatle namazı kıldılar.
Dördüncü gece o kadar kalabalık olduki mescide sığmadı,sokaklara taştılar.
Eshabı Kiram Resulullahı beklediler ama O hane-i saadetlerinden dışarı çıkmadılar.
Sabah namazında Eshaba dönerek
-Sizin haliniz bana gizli değildi.Üzerinize farz olurda aciz kalırsınız diyerek mescide gelmedim buyurdular.
Resulullahın hayatı müddetince ve Hz.Ebu Bekir ra. nın halifeliği esnasında Eshabı Kiram teravihi münferiden evlerinde veya mescidde eda ettiler.
Hz.Ömer ra.nın halife olduğu yıllarda Hz.ömer ra.yanında Abdurrahman bin Abd el Kaariy ra.olduğu halde mescide gelmiş müminlerin bazısını tek başına,bazısınıda cemaatle teravih kılarken bulmuşlar,bunları kıraatı iyi hafız bir imamın arkasında toplasam iyi olur diye düşünmüşlerdi.
Ertesi gün eshabı kiramla istişare yaptı ve icma sonucu hicretin ondördüncü yılında teravih namazı cemaatle kılınan bir namaz haline geldi.
Erkekler için Resululahın hayatında Kuranı ezberleyen Übey ibnül Kaab ra. kadınlar içinde Temim-i Dari ve Süleyman bin Hasme imam tayin edildiler.
***
Teravih namazı; orucun değil, vaktin (Ramazan ayının) sünneti olan bir ibadettir.
Dolayısıyle meşrû bir özürden dolayı oruç tutamayan bir mükellefin, teravih namazını kılması sünnettir.
Resûl-i Ekrem (sav)’in, "Farz namazlar müstesna, bir kimsenin en efdal namazı, evinde kıldığı namazdır" hadis-i şerifi esas alan fukahâ-i kiram, şu hükümde ittifak etmiştir: "Sünnet ve nafile namazları evde kılmak daha efdaldir."(1)
İmam-ı Hulvani’nin tesbiti şudur: "Teravih namazı müstesna, bütün sünnet ve nafile namazları evde kılmak daha efdaldir." Resûl-i Ekrem (sav), teravih namazını hem cemaatle, hem ferdi olarak edâ etmiştir.
Hz. Ömer (ra)’in ictihadı ve sahabe-i kiramın muvafakatıyla, cemaatle edâ edilmesi bid’at değildir. Resûl-i Ekrem (sav)’in, "Benim ve raşid halifelerimin sünnetine sarılınız" (2) emrini verdiği malûmdur.
İmam Ebû Yusuf (rha), hocası İmam-ı Azam Ebû Hanife’ye (rha) teravihin hükmünü ve Hz. Ömer (ra)’in cemaatle kılınmasıyla ilgili ictihadını sormuş, o da cevabı vermiştir: "Teravih, sünnet-i müekkededir.
Hz. Ömer (ra) onu (cemaatle kılınması keyfiyetini) kendiliğinden ortaya çıkarmamıştır. Bid’at da işlemiş değildir. Onu ancak elindeki bir esasa ve Resûl-i Ekrem (sav)’den bellediği bir ilme istinaden emretmiştir."(3)
Dolayısıyle; teravih namazının cemaatle edâ edilmesi, bazılarının zannettiği gibi bid’at değildir. Hz. Ömer (ra)’in ictihadı ve sahabe-i kiramın icmaı söz konusudur.
Bir mükellefin, teravih namazını evinde ferdi olarak edâ etmesi veya kadınların yalnız başlarına kılmaları caizdir. Ancak bir belde halkının tamamı, teravih namazı için cemaati terkederlerse, günah işlemiş olurlar. Serahsi’nin Muhıyt’inde de böyledir.(4)
İmam-ı Yusuf (rha)’tan rivayet edilmiştir ki; bir mükellef teravihi (imamla edâ ettiği gibi) cemaat halinde evinde edâ etse, bu daha efdaldir. Sahih olan şudur ki; şüphesiz evde olan cemaat için fazilet vardır. Mescidde kılan cemaat için de başka bir fazilet vardır. Gerek cemaatle, gerekse münferiden teravih namazını kaçıran kimse, onu kaza edemez.(5)
Hz. Abdullah ibn-i Abbas (ra)’dan rivayet edilen bir eserde, "Resûl-i Ekrem (sav)’in her dört rek’atta, biraz istirahat buyurduğu" haber verilmiştir. Dolayısıyle iki terviha arasında, bir terviha miktarı oturmak (istirahat etmek) müstehabtır. Esasen terviha, "biraz oturmak ve istirahat etmek" manasınadır. Bu oturma ve istirahat esnasında cemaat serbesttir; dileyen tesbih çeker, dileyen zikirle meşgul olur.
Teravih namazını Kabe-i Muazzama’da edâ eden bir mükellef; terviha esnasında yedi şavt ile tavaf eder ve tavaf namazı kılar. Medineliler ise; ayrı ayrı dörder rek’at namaz kılarlar. Teravih namazında, beş selâmdan sonra istirahat etmek mekruhtur.(6)
Hanefi fukahâsı, "Teravihin her dört rek’atı için niyet etmek gerekir mi? sualinin cevabında ihtilaf etmiştir. İbn-i Abidin bu meseleyle ilgili ihtilâfı ve müftabih kavli şöyle izah etmiştir: "Hülâsa’da ’Sahih olan kavle göre, her dört rekâtta niyet etmek şarttır. Çünkü her dört rek’at başlı-başına bir namazdır’ cevabı verilmiştir.
Haniye’de ise, ’Esah kavle göre şart değildir. Zira bütün teravih bir namaz mesabesindedir. Tatarhaniye’de de böyledir’ denilmektedir. Zahirine bakılırsa, hilaf niyetin aslıyla ilgilidir. Bana kalırsa sahih olan kavil birincidir. Çünkü teravih kılan kimse selâm vermekle hakikaten namazdan çıkmıştır. Binaenaleyh yeniden namaza girmek için mutlaka niyet lazımdır. Hilaftan kurtulmak için bunun daha ihtiyatlı olduğunda da şüphe yoktur."(7) Meselenin özü budur. Birbirimize dua edelim.
***
Ramazan ayında kılınan Teravih namazlarının her birinde ayrı bir hikmet saklıdır.
İmam-ı Gazali Hazretleri’nin
"Ey Oğul" (Eyyühe’l-Veled) isimli risalesinde geçen bu malumattan sonra teravih kılma hassasiyetinizi bir daha gözden geçireceksiniz.
1. Gecesi kılsa; Hak Teâlâ ol kimsenin cemî (tüm) günahlarını bağışlar.
2. Gecesi kılsa; Hak Teâlâ ol kimsenin anne babasının günahlarını bağışlar.
3. Gecesi kılsa; melekler ol kimseye "Ey kişi sana müjdeler olsun Hak Teala senin amelini kabul edip umduğun devlete nail edip günahlarını af ve mağfiret etti." derler.
4. Gecesi kılsa; Tevrat, Zebur, İncil ve Kuran-ı Kerim’i hatmetmişçe Hak Teâlâ Hazretleri ol kula sevap ihsan eder.
5. Gecesi kılsa; Mescid-i Haram’da ve Mescid-i Aksa’da, Mekke-i Mükerreme’de ve Medine-i Münevvere’de namaz kılmışça Hak Teâlâ Hazretleri sevap ihsan ider.
6. Gecesi kılsa; Beytü’l-Mamur’u tavaf etmişçe sevap ihsan eder.
7. Gecesi kılsa; Firavn’la muharebede Hazret-i Musa ile beraber olmuş gibi ecir verilir.
8. Gecesi kılsa; Bedir gazasında Rasulullah sallallâhü aleyhi ve sellem ile beraber olmuş gibi ecir verilir.
9. Gecesi kılsa; Hazret-i Davud ile ibadet etmiş gibi ecir verilir.
10. Gecesi kılsa; dünya ve ahiret selametliği ihsan ider.
11. Gecesi kılsa; kabul olunmuş umre sevabı verilir.
12. Gecesi kılsa; ol kimse Sırât’ı yıldırım gibi geçe.
13. Gecesi kılsa; Beytü’l-Mukaddes’i imaret etmiş gibi sevap verilir.
14. Gecesi kılsa; Kadir Gecesi’ni sabaha kadar ihya etmişçe Hak Teala Hazretleri sevap ihsan eder.
15. Gecesi kılsa; Hak Teâlâ Hazretleri ol kimsenin hâcetini ve duâsını kabul eder ve ahirette âli deracâatihsan eder.
16. Gecesi kılsa; dünyadan ahirete giderken ve kıyamet gününde kabrinden kalkarken "La ilahe illallah muhammedür-rasülullah" diyerek kalka.
17. Gecesi kılsa; ol kimse dünyadan gitmez ta cennetteki makamını görmeyince.
18. Gecesi kılsa; şehitlere gazilere verdiği ecir gibi Hak Teâlâ Hazretleri ona ecir ihsan eder.
19. Gecesi kılsa; Hak Teâlâ Hazretleri dünyada ve ahirette yardımcı olur.
20. Gecesi kılsa; ol kimse dünyadan gitmez Peygamberimiz’i düşünde görmedikçe ve ölürken Halet-i Nezi’de (can çekişmede) susamaz ve kabrinden kalkınca dahi susamayıp Arş-ı Ala’nın gölgesinde ola.
21. Gecesi kılsa; yerde ve gökte ne kadar melek var ise cümlesi ol kul için istiğfar ederler ve dünyadan gitmez Allahü Teâlâ Hazretleri ol kuldan razı olmayınca.
22. Gecesi kılsa; Ümmet-i Muhammed’in yetimlerini ve dul hatunlarını doyurmuşça sevap verilir.
23. Gecesi kılsa; Ümmet-i Muhammed’den esir olmuşlarını alıp azad etmişçe sevap verilir.
24. Gecesi kılsa; Berâtı sağ eline verile.
25. Gecesi kılsa; ol kimse ölürken Melek’ül-Mevt ona güzel surette gele ve cennet taamlarını müjdeleyerek ruhunu kabz eder.
26. Gecesi kılsa; Hak Teâlâ Hazretleri’nin emriyle melekler ol kimseyi ölürken şeytanın şerrinden muhafaza ederler.
27. Gecesi kılsa; Hak Celle ve Âlâ Hazretleri emr eder cehennem kapıları ol kul için kapanır.
28. Gecesi kılsa; Hak Teâlâ Hazretleri cennetin Rıdvan’ına emreder "Cennet kapılarını aç, ol kulum hangi kapıdan dilerse girsin."
29. Gecesi kılsa; Hazret-i Eyyüb’ün dert belasına sabr eyledi mukabelesine verilen misl’ü ecir ol kula verilir ve cemi günahı afv olunur.
30. Gecesi kılsa; Hak Teâlâ Hazretleri’nin emriyle Arş-ı Ala’nın altından bir münadi nida eder ki
"Her gece teravihi kılan kullar cehennemden azad olmuş kullardır korktukları cehennemden kurtulup umdukları devlete cennet ve cemale nail oldular."
Ve Hak Teâlâ Hazretleri azâmet ve şanıyla buyurur ki;
"İzzet ve Cemâlim hakkı için bu kuluma affım ile muamele eyledim. Cehennem ateşini onun vücuduna haram kıldım."
Sonra Hak Teâlâ Hazretleri emreder de o kulun cehennem azabından kurtulduğuna ve sırat köprüsünü kolayca geçmesine dair bir berat yazılır, eline verilir.
Kim ki tam bir ihlâs ve itikâtla Ramazan-ı Şerif’te 30 gün teravih namazını kılarsa, Allah Teâlâ bu sevapları o kuluna ihsan buyurur.
Bunda şek ve şüphe olmasın!
《Ey Oğul (Eyyühe’l-Veled) Risalesi, Hüccetü’l-İslâm İmâm-ı Muhammed Gazâlî rahimehullah..
***
EVDE TERAVİH NAMAZINA DAİR ÖNEMLİ NOTLAR
1. Teravih namazı 20 rekattır ve sünnet bir namazdır.
2. Mümkünse aile efradı ile birlikte saf düzenine uyarak evimizde cemaat olarak kılalım.
3. Teravih namazı kesinlikle yatsı namazından sonra kılınmalı. Yatsının farzından önce kılınmaz.
4. Şafi mezhebine mensup olan kardeşlerimiz teravihi iki rekat iki rekat kılmalı ve eğer şafi olan kardeşlerimizin kaza namazı varsa teravihe değil kazaya niyetlenmeli.
5. Hanefi mezhebine mensup olan kardeşlerimiz tek selamda 2-4-6-8 rekat kılabilir ama dörder dörder in üstüne çıkmamaya gayret edelim. İkişer rekat kılmak daha faziletlidir.
6. Tek selamda 8 rekattan fazla kılmak mekruhtur.
7. Hafız olmayan kardeşlerimiz kısa sureleri rekatlarda sırasına riayet ederek okusunlar. ( Halk dili ile kısa sureler sıralaması:
1-Elemtera 2- Liilafi 3- Eraeytellezi 4- İnna Edayna 5- Gulya eyyuhel kâfirun 6- İza câe 7- Tebbet 8- Gulhü 9- Felak 10- Nâs )
8. Bütün rekatlarda aynı iki sureyi okuyarak da kılabilirsiniz. Örneğin: 20 rekatın tamamını Kevser ve İhlas sureleri ile kılabilirsiniz.
9. Her tahiyyatta salli barik dualarını muhakkak okuyun. Dört rekatta bir selam veren kişi ikindi namazının sünneti gibi kılar.
10. Tek başınıza kılarken bile isterseniz sesli olarak kılabilirsiniz. Hatta evde cemaat olacak kimse yoksa meleklere niyetle imam olmaya niyet ederek cemaat olma nimetini kaçırmayın. Bu durumda hafif sesli okumanız yeterli.
11. Yatsı ezanı biter bitmez yatsı ve teravihe başlayalım vakit geçtikçe uyku ve üşengeçlik gelebilir.
12. Ailece kılınan namazlarda kameti erkek getirmeli. Kamet dışındaki tesbihatı hanım kardeşlerimiz müezzin gibi okumalarında sakınca yoktur.
13. Teravih namazı kılarken her selamdan sonra selatı ümmiyye okumayı ihmal etmeyelim.
14. Vitir vacip namazını teravihden sonra yine cemaatle kılalım. Vitirin 3. rekatında Besmele Fatiha ve Zammı sureden sonra Allahu Ekber diyerek elleri kaldırarak tekbir almayı ve peşine kunut dualarını okumayı unutmayın. Unutarak rukuya gidilirse geri dönmeyip devam edin bu durumda sonunda sehiv secdesi yapmanız yeterli olacaktır.
15. Namazdan sonra Amenerrasulü okumayı unutmayın.
16. Önceki yıllarda camide kıldığımız teravih hızını geçmeyelim. Aşırı hızlı kılıp namazı zayi etmeyip aynı zamanda aşırı yavaş kılıp bıkkınlığa mahal vermeyelim (nefse yenik düşebiliriz).
17- Niyet ettim Allah rızası için teravih namazı kılmaya diye niyet edilir. Eğer aralarda dünya kelamı konuşulmadı ise başta yapılan niyet ile tamamını kılabilir.
18- Nafile namaz olduğu için yaşlı ve aşırı yorgun olan kişiler oturarak kılabilir.
19- Yirmi rekatın tamamını da kılmaya gayret edelim. Eğer güç yetiremezsek (bilhassa hasta ve yaşlılar için) 8 ila 20 arasında kaç rekât kılabilirseniz kılın ama asla tamamını terk etmeyin.
Not: Buradan şu anlaşılmasın "Teravih namazı 8-10 rekat da olabilirmiş manasına değil rahatsızlığından ve yaşlılığından dolayı kılmaya gücü yetmeyenler için hiç kılmamaktan sa gücü yettiği kadarını kılması manasınadır".!!!...
20. Nafile namaz olduğu için ( yatsının farzını araçtan inerek kıldıktan sonra ) uçak, otobüs ve normal araç içinde oturarak kılınabilir.
***
Teravih namazı eftal olan iki rekatte bir selamla kılınmalıdır.
Dört rekatte bir selamla kılmakta caizdir.Bundan fazlası tercih edilmemelidir.
Dört rekatin sonunda salatü selam okuyarak biraz istirahat edilmeli,cemaatteki yaşlılarda düşünülerek namaz bir yarış şekline dönüştürülmemelidir.
Teravih namazı iki kılınırsa akşamın sünneti,dört kılınırsa yatsının ilk sünneti gibi kılınmalıdır.
İmam cemaatı memnun etmek için kısa süreler okumamalı,cemaatın namazına zarar vermemeye özen göstermelidir.
Yoksa camiye borçsuz gelen cemaat evlerine bir kucak borçla dönebilirler.
Teravih namazı orucun değil vaktin sünnetidir.Hasta ve yolcu olanlarda ,hatta yeni müslüman olmuş birisi bile teravihi kılacaktır.
Teravih namazının sevabının büyüklüğü nedeniyle Resulumüz hayatı saadetlerinde,Eshabı Kiram Hz.leri hayatları müddetince,onları takib eden din büyükleri,tabiin,tebe-i tabin hazretleri ve şanlı Selçuklu,Osmanlı ecdadımız camilerde kalabalık cemaatler olşturarak,gürül gürül salat-ü selamlar geetirilirdi.
Terâvih namazına eskiden herkes büyük bir rağbet gösterirdi, özürle oruç tutmayanlar da bu namaza devam ederdi.
Ramazan ayının en mühim hususiyetlerinden birisi terâvih namazıdır. Hazret-i Peygamber ve eshâbı kılmış, asırlarca bütün Müslümanlar da onları örnek almıştır.
Cemaatla kılınan bu namaza kadınlar ve çocuklar da çok rağbet gösterirdi. Orucun değil, Ramazan’ın sünneti olduğundan, özürle oruç tutmayanlar da terâvihe devam ederdi. Hele iftarda yemeği ağır kaçıranlar için de, ayrıca güzel bir idman ve hazım vesilesi olurdu.
Bir ramazan gecesi Hazret-i Peygamber mescide kılmış; eshâbı da cemaat olmuştur. Dört gece sonra mescide sekiz rek’at kılıp, hane-i saadetine çekilip orada tamamlamış; sebebini soranlara da “Size farz olmasından korktum” buyurmuş; bir başka gece de Übey bin Kâb’ın arkasında terâvih kılanları görünce tasvip etmiştir.
Übey bin Kâb, eshabın içinde Kur’an-ı kerimi en iyi bilenlerdendir.
Hicrî 14 senesinde Halife Hazret-i Ömer, Bir Ramazan gecesi câmide bu namazı ayrı ayrı gruplar hâlinde kılanları gördü. Bunları toplayıp Übey bin Kâb’ı imam olarak önlerine geçirdi. Kadınlara da Temîm Dârî’yi imam tayin etti.
Görülüyor ki terâvih sonradan ihdas edilmiş bir namaz değildir. Kaldı ki, “Benden sonra Raşit halifelerimin sünnetine sarılın” ve “Eshabım gökteki yıldızlar gibidir; hangisine uyarsanız kurtulursunuz” hadis-i şerifleri, sahâbilerin yaptıklarının da dinde delil olduğunu gösterir.
İmam Ebu Hanife’ye terâvih namazı ve Hazret-i Ömer’den sorulmuş; O da şu cevabı vermiştir: “Terâvih, kuvvetli sünnettir. Ömer onu kendiliğinden ortaya çıkarmamıştır.
Elindeki bir esasa ve Resulullah aleyhisselâmdan öğrendiği bir bilgiye dayanak emretmiştir.” Sonraki halifeler ve sahâbiler bu yolda yürü-müştür. Günümüze kadar hiçbir itiraz olmamıştır. Ancak içinde Hazret-i Ömer geçtiği için Şia fırkası terâvihi sünnet kabul etmemektedir.
Terâvih yatsıdan sonra kılınır. Vakti imsake kadar devam eder. En son vitir kılınır. Ramazana mahsus olarak vitir de cemaatle kılınır. Vitirden sonra veya yatsıdan önce de kılınabilir diyen âlimler vardır. Terâvih, yatsı cemaatine tabidir.
Yani yatsıyı cemaatle kılmamış olanlar toplanıp terâvihi cemaatle kılamaz. Ama yatsıyı yalnız kılmış birisi, yatsıyı cemaatle kılanlarla terâvih kılabilir. Yalnız da kılınabilir. Terâvihin 20 rek’at olduğu icma ile sabittir. Sekizinin müekked, gerisinin gayrı müekked olduğunu söyleyen âlimler vardır.
Terâvih, tervîhalar demektir. Tervîha, istirahat oturuşudur. Rahattan gelir. Her 4 rek’atte bir 4 rek’at kılacak kadar dinlenilir. Cemaat ister susar, ister zikreder. Vaktiyle bu arada câmiden çıkıp karşı kahvede bir kahve içip tekrar namaza dönen tiryakiler olurdu. Hatta Şarkta semaver câmide durur; cemaat 4 rek’atte bir çay içerek istirahat ederdi.
Terâvihin hatimle kıldırılması sünnettir. Eskiden bazı camilerde ilan edilir; meraklısı buraya devam ederdi. Bazı bilmeyenler, bu câmilere denk gelir; hele işi de varsa, neye uğradığını şaşırırdı. Jet imamlar o zamanda vardı. Ama onlara itibar eden yoktu.
Meşhur fıkradır: İzzet Molla’yı bir iftara çağırmışlar. Vakti gelince konağın salonlarından biri terâvih için mescide dönüştürülmüş. İmam öyle süratli kıldırıyormuş ki, zaten şişman olan, bir de iftarda yemeği fazla kaçıran İzzet Molla nefes nefese kalmış.
Bir namaz arasında davetlilerden geciken birisi görülmüş. Kendi kendine “Acaba yetişebilir miyim?” diyormuş. İzzet Molla “A efendi, biz içinde yetişemiyoruz; sen dışarıdan nasıl yetişeceksin?” demiş.
Osmanlı câmilerinde önce bir tesbih veya münâcat söylenir; ilk 15 günde merhaba, son 15 günde elveda diye başlayan ilahiler okunur, arada salavat getirilir, bitince de başka bir salavat söylenirdi.
Sonra müezzinler Havarilerin “Rabbimiz! İndirdiğine inandık, Peygambere uyduk; bizi (Cennetini) göreceklerden kıl” meâlindeki âyet-i kerimeyi (Âli İmran: 53) okur, hatta “fektübnâ maaşşâhidîn” kısmını hep bir ağızdan söylerdi.
Cemaat sessizce kısa bir dua yapar, sonra vitre kalkılırdı. Vitr namazı, bu aya mahsus olarak cemaatle kılınır.
Osmanlılar zamanında sarayda kılınan terâvihlerde, musikişinas Enderun ağaları müezzinlik yapar. En az üç müezzin hazır bulunur. Namaz aralarındaki ilahî ve salevatlar, muayyen makamlarda söylenir. Bunu müezzinleri idare eder.
Her ilahinin makamı, bir öncekiyle tenasüp içindedir. En son ilahî, ilk ilahî ile aynı makamdadır. Namaza geciken, makamından hangi rek’atte olduğunu anlar. Ramazanın ilk 10 günündeki ilahiler coşkulu, ikinciler rahmet ve mağfiret dileyici, üçüncüler ise hüzünlüdür. Namazda okunan zamm-ı sureler de mana bakımından birbiriyle mütenasiptir.
Mesela rahmet âyetleri, tesbih âyetleri veya Hazret-i Peygamber’den bahseden âyetler seçilir. Sarayda terbiye görmüş müezzinler şehrin büyük câmilerinde de bu usulü tatbik ederdi.
Tervihalarda da cemaate şerbet ikram edilirdi. 1950’lerde ortadan kalktı. Bugün bu an’ane, Sultan Aziz’in oğlu Şehzâde Şevket Efendi’nin defterine kaydettiği bilgilerden öğrenilmektedir. İlahilerin makam ile okunmasında zaten beis yoktur.
Musiki perdelerine uysun diye âyeti kerimelerin harf ve manalarının değişmemesine dikkat edilir.
Ramazan Bayramının ve Kadir Gecesinin gölgesinin üstümüze düştüğü şu mübarek gün ve gecelerde,
Rabbim hepimizin tuttuğu oruçları ,kıldığımız beş vakit namaz ile teravihleri ahseni kabul le kabul buyursun.
KAYNAKLAR:
(1) Şeyh Nizamüddin ve Heyet- Feteva-ı Hindiyye- Beyrut: 1400, C: 1, Sh: 113.
(2) Sünen-i İbn-i Mace- İst: 1401, C: 1, Sh: 16, Had. No: 42; ayrıca Sünen-i Darimi- İst: 1401, Mukaddeme: 16, C: 1, Sh: 35.
(3) İbn-i Abidin- Reddü’l Muhtar- İst: 1983, C: 3, Sh: 89.
(4) Şeyh Nizamüddin- age, C: 1, Sh: 116.
(5) Molla Hüsrev- Dürerû’l Hükkam- İst: 1307, C: 1, Sh: 119.
(6) Şeyh Nizamüddin ve Heyet- age, C: 1, Sh: 115.
(7) İbn-i Abidin- age, C: 3, Sh: 90 vd.
28.07.2013-KIRIKKALE
HİDAYET DOĞAN OSMANOĞLU
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.