Şerefle bitirilmesi icap eden en ağır vazife hayattır. -- toegueville
Yahya İncik
Yahya İncik
@yahyaincik
VİP ÜYE

Aşkın Kayıp Kitabı…Lâ

28 Temmuz 2013 Pazar
Yorum

Aşkın Kayıp Kitabı…Lâ

6

Yorum

2

Beğeni

0,0

Puan

1475

Okunma

Aşkın Kayıp Kitabı…Lâ

Aşkın Kayıp Kitabı…Lâ

suhuf gözlerine sürmeli hat
umanın göğsüne [ vav]
suya
HÛ’ya

‘’Vecedtü,vecedtü,vecedtü !’’

Derisine tuz basılan,şairin menkıbelerini çözümlemeye çalışan;gizemcilerin araştırmacısı dönenen ruhunun tennuresini savurduğunda,kızıl harflerin nârı yazıtın ortasından yükselerek göğün katlarını tavaf ediyordu.Esrime; gövdesini sardığında,kargının-hokka içerisinde bulduğu yalnızlığın sembolü ‘’LÂ’’ suhufa düşmüş sanki kainat aradığı kelimeyi bulmuş ve esrime kesilmişti.

Bunca zamandır peşinde olduğu kelime işte tam karşısında duruyordu.
Yinede ‘’Bu kadar kolay olmaz !’’ dedi.

Ardından,buna ulaşacak derinlikte ilme sahip olup olmadığını düşündü.Rüyalarında ona bu sırrı verecek erenleri ya da nuranileri gördüğü de olmamıştı.Aksine…
Sınanmanın ortasında kaldığını düşünmeden edemiyordu.

Teslim aldığı sırrın,kum eriyiği aynaların gövdesine hapsedilen benlik sırrı olduğunu anlaması geç olmadı gizemcilerin araştırmacısının,rahlesinden doğrulduğunda.Sırrı taşıyamayanlar geldi aklına ve irkildi.’’Lâ-tuz demekti,Lâ-nâr demek belki de bir ceylan’ın gözü’’ diyerek Kubat paşa medresesinin avlusunu dolaşmaya başladı.Kimin eliyle dikildiği bilinmeyen nar ağacının çiçeğe durduğunu o an fark etmişti.Nar ağacının kim tarafından dikildiği tamam olarak bilinmese de onunla ilgili olarak çeşitli hikâyetler dinlemişti.
Kalenderi bir dervişe ait olanı en derinden etkilendiği hikâyet olmuştu.

Kalenderi derviş köyünden yollara düştüğü vakit ortasında nar motifleri bulunan heybesini omzuna almış Kubat paşa medresesine himmet devşirmeye gelmiş Şeyh Tarsusî’nin önünde diz vurmuş çorbasından banmayı dilemiş Şeyh ‘’Gelen dönderilmez ‘’ diyerek buyur etmiş bir hücrede ona göstermişler derviş heybesini duvara asmış ve dinlenmeye çekilmiş yol yorgunluğu uzuvlarını sardığından gözleri kapanmaya başlamış ve olduğu yerde kıvrılıp yatmış taaki, tan sökümüne kadar.Medrese de kandiller yerini gün ışığına bırakmaya başlamış dervişler Şeyhin ardında sâff tutup günün ilk dürr danesinden feyz almayı dilemişler.Bir tek dervişler mi ? hergün aynı saatte medresenin çatısını tünek tutan yanıl güvercinlerde kendi sâflarını alıp rızklarını talep ederlermiş işte bu manzara kalenderi derviş için şeyhinin, kendisi tarafından fark edilen ilk kerameti olarak değerlendirilmiş ona olan bağlılığını daha ilk gününde gönül dergahında hissetmiş o andan sonra hep ona ‘’Şeyh-i Güvercin’’ demiş dilendiremese de.Ardında hep beraber medrese avlusuna kurulan sofrada rızklarına düşün çorbayı paylaşmak üzere cem etmişler.
Şeyh Tarsusî;kalenderi dervişe iyi uyup uyumadığını sormuş, dervişte ‘’Himmetinizle şeyhim ‘’ diye cevaplamış Şeyh ‘’Himmet Allah’tan’’ buyurmuş.
Derviş bu sözün devamı beklercesine fakat sabırsızca ‘’Ya Hikmet ‘’ demiş Şeyhim.
‘’Esma’dandır buyurmuş Şeyh, Esma’dandır ! ’’
Derin bir sessizlik olmuş güvercinler bile gurklamayı bırakmış
Esma ! Esma ! Esma !

Herkes kabınca rızkını alarak hücresine çekilmiş,Kalenderi de hücresine geçmek üzere Şeyhin huzurundan ayrılmış.Attığı her adımda Esma !,Esma’dandır sözleri yankılanıp duruyormuş,hücresinin kapısına geldiğinde ‘’Bu küçücük kapıdan kainatı nasıl içeriye alayım ?’’ diyerek kendi kendisine sorular sormaya başlamış.Zayıf bedenini kamburlaştırarak içeri girmiş ve duvarda asılı ‘’nar işlemeli heybesine bakarak ‘’Esma ! Esma ! Esma !’’ diye zikre durmuş.Esrime dervişi köyünün pınarlarına doğru savurmuş,yanan yüreğini ferahlatmayı dilemiş. Kendini yollara vurmadan evvel her zaman yaptığı şeymiş zaten pınarın gözelerine bakıp avuç avuç su içmek ve Esma’sını düşünmek.Esma onun varlık sebebi;gözlerinde ‘’Lâ’’ saklı,dil-i şâd,gece saçlı ve var ama yok olan sonsuzluğuymuş.Köyü terk etmeden önce hep burada karşılaşırlar,yemenisinin altından gece saçlarını pınarın suyuyla yıkamasını izlermiş.Esma,köyde dokuma işiyle uğraşırmış,kilim,çulfalık,heybe dokurmuş.Esma’nın dokumaları civar köylerde pek meşhur olmuş,karşı köylerden ‘’Kaya oluğu’’ ağası, faizci Hüsmen; Esma’ya kafasını takmış ve Esma’nın anası Iraz karıya haber yollamış.Köyün muhtarı yanaşma Omarla.Köylünün faizci Hüsmen’e borcu varmış bir sülük gibi ahaliyi sömürüyor neleri var-yok hepsini alıyormuş.Er ya da geç Esma’yı da alacağı belliymiş.Iraz karı direnmemiş,sayelerinde köylünün borcu temizlenecekmiş ahir ömründe huzur bulacağını sanmış
Esma tezgahındaki,heybeyi nar motifleriyle süslemiş rahmetli babası ona, ‘’Nar, Cennettendir’’ dermiş küçük bir kız iken.’’Hatta,nar tanelerini dökmeden yerse,cennette gidebileceğini’’ söylermiş.Esma’da ne zaman nar yemeğe çalışsa rahmetli babası gözlerinin önüne gelir ve ağlamaya başlarmış.Heybesini bitirmiş ve pınarına doğru yola çıkmış o zaman çobanlık yapan kalenderi,pınarın başında Esma’sını bekliyormuş,bu görüşmenin son olacağını bilen Esma,yanında getirdiği ‘’nar işlemeli heybesini’’ çobana yadigar olarak vermiş.Pınardan avuçladığı suyu çobana içirmiş,çobandan bir avuç suyu Esma’ya.

’’Bu yürek yangını sönmez Ya Esma !’’ demiş çoban. ‘’Öyle Ya Çoban’’ demiş Esma.Heybesini sırtına vuran çoban yolla koyulmuş o artık geçtiği yerden kalenderi derviş diye anılmaya başlanmış çobanlık yaptığı köylerden geçip Esma diye diye Şeyh Tarsusî hazretlerine intisap etmiş.

Medresedeki,ilk sabahından Şeyhinin Esma’dandır buyurması kalenderi dervişin susuzluğuna susuzluk katmış Esma’nın avuçlarından içtiği suyu hatırlamış doğru hücresine çekilip işte böylece ‘’nar zikrine’’ durmuş ve dönenmiş dönenmiş dönenmiş…
Cezbesinde Şeyh Tarsusî’nin avucuna bir nar çiçeği bırakmış olduğunu görüp bunu bir remz olarak düşünen kalenderi Kubat paşa medresesine şeyhinden aldığı nar çiçeğini dikmiş ve ilk suyunu da Esma’nın köyün pınarından avuçlayarak dökmüş olduğunu görmüş.
Bunu içindir ki, o nar ağacının çiçeklendiği aya ‘’Esma ayı’’ denirmiş.Nar ağacı çiçeklenir fakat meyvesini vermeden söner gidermiş.


Gizemlerin araştırmacısı,Kubat paşa medresesinde çiçek döken nar ağacını gördüğünde bu hikâyatın ruhunda yarattığı Nâr ve Nar sırrına nasıl bulaştığını bir türlü çözememiş.
LÂ çekmiş Kubat paşa’da.



Yahya İNCİK _Adana_15.09.2012


*AyVakti Düşünce-Kültür ve Edebiyat Dergisi 141. Sayı / Kasım - Aralık 2012

Paylaş
Beğenenler
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Aşkın kayıp kitabı…lâ Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Aşkın kayıp kitabı…lâ yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Aşkın Kayıp Kitabı…Lâ yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Yadigar Ünver
Yadigar Ünver, @yadigarunver
29.7.2013 17:41:31
LÂ...Sonsuzluk hecesi.
Tevhid hecesi.Tek heceli AŞK hecesi...

Okurken hiç bitmesin istedim,bittiğinde ise içimde bir nâr yanmaktaydı,bir derviş narın kızılındaki sırrı aramaktaydı...

Sarsıcı...sarıcı.
Aşikar olana değil meylim lakin bir sırrı çözmeye de henüz vakıf değilim.
LÂ...kesretteki vahdet ...İki harf,bir anlam.
Aşkın beşeri olanı da ilahi olanı da aşık ve maşukun bir'likteliğinde sonsuzluk ister.

İlham veren paylaşımınız için gönülden teşekkür ederim.
Saygı,selam ve dua ile...


Yadigar Ünver tarafından 8/27/2014 4:45:27 PM zamanında düzenlenmiştir.
**Havin_**
**Havin_** , @--havin---
29.7.2013 13:46:48












Kitâbelerden okuyordum birgün harfleri. Sevdiğim harfleri, uzak harfleri. Aklıma toprak düşüren harfleri. Bir virgül bir nokta değil. Uzakları gözlerimde renklendiren toprakça harfler.. Aradığımın ne olduğunu biliyorum ve o'nu bulmayacağımı bile bile.. Söylemeyi, harfe ıslık nakşetmeyi de severek. Birgün "lâ.." durdu gözüme. Çok evvel zamanlarda, çocuk çağlarda.. Birine sormuştum "lâ" nedir deyi. Lisan ya..



Gönül "he.." demedikçe mânâ katmak güç, kabûl etmek güç.. Sonra çok zaman.. Yine "lâ.." o gün susarak.. Ümit ile ancak ve yine suâl ile. Ve bir zaman sonra yine "lâ..". Ve kırıklık demiyorum. Hiçbir şey aslında. Gözlerimin düştüğü gün... Ki en sonuncusundan şu sayfaya değin düşünmedim bir daha. Çünkü toz olmasın çamur olmasın aklımda...



Büyük sözler değil, büyük harfler de değil dilde ağıt. Suya değen dokunmasın iyiye güzele kâfi. Yazı öyle idi. Bir derviş'ten bahis dahi, yollar boyu yıllar boyu sahra..



Ve Esma..


Bir derviş bir çöl ve bir Esma.



Sırrın sayısı yoktur, hani insanca bilineni yoktur. Lâkin gönül ilham edeni, gönül yüze düşeni gördüğünde dünya çöl yol esma'dır.. Tanıdık tatmadık. Tadana çok rastlamadık ama bildik, bildiğimizi gizli gizli diledik. Yaraştığı kadarı nasip.. diyerek gönlümüzü serinlettik. Hâlbuki üstüne gitmeliydik..




Kaleminizden okumak, lâ için böylesi bir sese tanık olmak benim için önemliydi. Teşekkür ediyorum bunun için.




Esen kalın.









benan yurdagül
benan yurdagül, @benanyurdagul
29.7.2013 09:20:29


olay örgüsü, kurgu, kelime seçimleri... bütünüyle çok güzel bir yazı
konusu ise bizi kendi içimizde ki Esma'yla buluşturuyor yeniden bir farkındalıkla...


Mehtap Yıldız
Mehtap Yıldız, @mehtaphumeyraguldalli
29.7.2013 03:34:16
bu kalemi seviyorum

Rabbimde sevsin inş...slm dua ile

Hayırlı Ramazanlar
-Ezrak Rahel-
-Ezrak Rahel-, @ezrak-rahel
28.7.2013 12:25:33
10 puan verdi


"Sonsuzluk hecesidir Lâ"

Omuza yüklenilen bir ağrı
Od'una düşmeden giderilemez


Teşekkürler yazı için zira bir kitabın küçük bir bölümü gibiydi.





Saygıyla




SEVİLAY DİLBER
SEVİLAY DİLBER, @sevilaydilber
28.7.2013 12:22:00
çok güzeldi..tebrik ederim...
selamlar....
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.