FIKRA GİBİ
FIKRA GİBİ
Hani birkaç kişi vakit namazı kılmak istemiş. İçlerinden birinin imam olması gerekiyormuş. “Eşi güzel olan imam olsun” önerisi üzerine “Bu ölçüye göre bırakın imamlığı, ben cemaat bile olamam” diyen Selim Bey anlatıyor:
-Konunun kahramanı kendim olduğum için dedikodu sayılmaz girişiyle söze başlıyor:
-Eşimin hastalandığını duyan bir teyze, “Ölürse ölsün. Ben onu tekrar everirim” demiş.
Hayli zaman sonra bir vesileyle bizim evde toplanan eşin-dostun içinde o teyze de bulunuyormuş. Konukları karşıladım. Bayanları ayrı, bayları ayrı bir odaya, aldım. Teyze beni ilk kez görmüş ve beğenmemiş. İçeri girince eşime şöyle seslenmiş.
-Gız anaaam, iyi ki ölmemişsin. Ölseydin ben onu nasıl everirdim? Gocan da bek çirkinmiş))
İyi de diyorum. Teyze neye güvenmiş ki tanımadığı birisini evermeye kalkmış? Yanıt başka bir arkadaşımdan geliyor:
-Sen o yıllarda öğretmenin nasıl “Bulunmaz Bursa Kumaşı olduğunu” bilmiyorsun galiba. “Öğretmene varamadım” türküsünü de mi duymadın? Damat adayı devlet görevlisi olsun da gerisi ne olursa olsun!
Geçenlerde bir gazetede Çınçınlıların 1500 lira aylıkla memur olmak istemediklerini okumuştum. Demek ki “Neredeeen, nereye!” sözünde abartı yokmuş!
Selim Bey diyorum, şakacı mı, gerçek yaşantısı mı öyle? Bir türlü karar veremedim. Kişinin kendisiyle ilgili espri yapması ayrı bir olgunluktur. Karadeniz fıkralarını Karadenizlilerin, Bektaşi fıkralarını Bektaşilerin ürettiğine inanıyorum. Aynen Gezi Parkı fıkralarını da bizzat katılımcıların ürettikleri gibi.
Tüm bu anlatılara şaşırmamak gerekir. Ne de olsa Hoca Nasrettin’in torunlarıyız…
YORUMLAR
"Yaşamın sana hazırladığı esprilere gülemediysen, okuduğunu anlamamışsındır. "
Yok, böyle değildi.
Ama benzer bir söz vardı, evelden denmiş, birince :)
Sağır uydurur derler ya, yoktuysa da olsun, olmalıydı, değil mi öğretmenim?
Dram ve komedi...Sarmaşdolaş bir hayat; ille de bizim topraklarımızda böyle sanki.
O, eşi ölenleri everen, ayranına kuvvetli teyzeler, Selim beyler...ve siz...
Biz buyuz, özetle.
Ne güzel.
Paylaşıma teşekkürüm, selamım ve saygımla.
Güzel hikaye.
Ben Karadenizliyim.
Yıllardır memleketimden ayrı yaşıyorum ama,
ora ile bağlarımı asla koparmadım.
Karadeniz fıkralarının çıkışı boşuna değildir.
Bu yöre insanı, kurduğu her cümlenin sonuna muhakkak tebessüm ettirecek bir ilave yapar.
Mesela yengem bana küçükken,(kafam biraz büyük olduğu için kot kafalı) derdi.
Fındık sepetidir bu kot dediğimiz.
Ander da kaybana derler mesela.
Hoş bir sevimsizlik ifadesidir bu.
Değişik yörelerde yaşadım ve kıyaslama şansı buldum insanları.
Karadeniz halkı kadar gülümsemeyi seveni yok.
Güzel hikayeleriniz güldürmeye devam etsin efendim.