- 515 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
ASIL BEŞI BIR YERDELER ÇOCUKLARIMIZ
Zaman zaman yüreğim götürdüğü yerlere giderim. Bir şey adeta beni çeker ve sürükler sebebini anlayamadığım, adına hissiyat dediğim anlardan bir an, yine anlamı yaşanılınca anlaşılan.Birkaç neden değerli bir büyüğüme götürdü beni, uygun değildi o an beklesin diye haber geldi.
İşte o neden aşağıya inmeme etken oldu. Ve ben… binanın girişindeki bir bahçe, hayatın en erzem durağı, genelde son noktası olan bu yerde buluşuverdik bir anda.
Bir kadın ve bir adam tartışıyordu haşin bakışlar; öfkeli sözler sessiz yansıyordu.
Oturduğum bankın karşısında bir çocuk hayli kaygılı, korkak ve ürkek oturmuş etrafına bakıyor çaresizce ellerini ve ayaklarını ovuşturuyordu. Bu çocuğun ne işi olabilirdi hem böyle bir yerde. Çocuk yerinde duramıyor, kalkıp birkaç ileri adım atıp geri dönüyordu kadın ve adamın yakınına dahi gidemiyordu. Ama nafile, gören ya da duyan yoktu onu bana bakışlarında yardım et der gibiydi. Gidip dönüp tekrar banka oturuyordu. Onlara yaklaşınca bağırıyorlar otur sen konuşuyoruz diye. Anladım ailenin küçük bireyi olduğunu izledim bir an istemeden de olsa iki fırtına biri sana ne, diğeri nasıl bana ne sorusuyla. Kim oldukları ve kim olduğumun önemi var mıydı artık o masum çocuğun bakışlarından ötede.
Adam yalvarmakta bir daha asla yapmayacağımla dinle demekte, kadınsa asla istemiyorum seni. Adam kadına ne dese nafile . Kadın kaskatı, acı içinde, hiç mi hiç duygusallık yok yüzünde bitirmiş kendince çoktan. Onlar konuşa dursun belikli aynı kısırdöngüde.
Çocuğa seslendim yavaşça kaç yaşındasın diye; Sekiz deyiverdi.
“Derslerinle, arkadaşların aran nasıl” sorusuna çarpık yanıtlar geldi kem küm edercesine. Ama haklı, aklı hep diğerlerinde tabi,
Ve karar verdim masum yüzün verdiği cesaretle geç kalınmadan, bir şeyler yapmalıydım zamanın acı işleyişine.
Hemen çocuğu yanıma çağırdım çağırmasına amma!
Anne baba atmaca gibi yanımdalar,
sizin mi dedim hemen, evet derken ikisi birden bana
"Sen de kimsin, nesin, neden dercesine" bakmaktalar.
Verdikleri tepki kendi sorunlarını unutturmuştu bir an.
Eski bir öğretmen diyebilirsiniz, sadece çocuğunuzla biraz konuşmak istedim, siz öteye gidin lütfen dedim. Sakin ve açıklamalı konuşmam güven verdi. Neyse ki söz dinleyip bir kaç adım ilerideler. Artık onlara el ayak olmayacak bu çocukla ben ilgileneceğim için onlarda rahatça sözle katı kavgaya devam edeceklerdi.
Konuyu bile bilmeden;
Çocuğa ne düşünüyorsun dediğimde!
Annemi seviyorum, babamı da istemiyorum dedi.
Neden dedim ayrılacaklar ama özlemez misin, beklemez misin, her kapı çaldığında,
Arkadaşların annen ve baban ayrılar mı diye sorarsa vereceğin yanıtların var mı yani!
Yoksa annen istemiyor diye mi? Sende istemiyorsun babanı.
Evet dedi ben aslında her ikisini de çok seviyorum .
Annemin isteğiydi bu dedi.
Ama sana iş düşüyor dedim. Bana mı derken,
Evet sana, ancak sen yapabilirsin, dedim. Boyundan büyük bir yük yüklediğimin farkındaydım. Hem de şimdi yapabilirsin.onları çağıracağım ve senin fikrini soracağım, onlarında sana sormalarını söyleyeceğim ama gerçeği söyle bağır, içinden geldiği gibi korkma sakın,hemen olur dedi çocuk.
Sonra bir yere gideceksiniz her ikisine de tarafsız hatalarını söyleyeceksin ve düzeltmelerini isteyeceksin lütfen de dedim. Yapar mısın diye sordum; evet dedi, dur bakalım göreceğiz sonuçlarını diyerek. Sessiz bekledik bir an yakalamak için…
Adamla kadını çağırdım bakın çocuğun farkında değilsiniz diye bağırdım,
Siz sadece kendinizi var sayıyorsunuz bu bir çocuk ve siz onun fikrini almadınız doğururken,
Şimdi alın bari, adama bağırdım sen ne yaptın, bu kadar istenmiyorsun,
kadına anneliğini hatırlattım ana olmak kaçmak değil, sahiplenmek, toparlanmak, elinden geleni yapmaktır. şaşırdılar ve şaşkındılar.
Kimse size dur ne yapıyorsunuz ya! dememiş galiba.
Son bir şans vermeli insanlar birbirlerine.
çocuk tek mi dedim evet dediler.
Afedersiniz ama kardeşi olmalı geç kalmışsınız yaşamda onu yalnız bırakarak,
bu durumda hakkınız yok kendinizi haklı görmeye de.
Herkes sizin kadar şanslıda değil hani sadece farkında değilsiniz değerlerin.
Soruyorlar adın yerin kimsin diye.
Ben hiçbir yere aslında gitmeyen biriyim bugün buraya gelirken şans kime gülecek demiştim gerçekten. O sizsiniz. inanın adım sanım önemli değil. Kadının yüzü yumuşadı gözleri doldu ve önce insan sonra kadın olduğunu hatırladı. Sarıldı bana kadın ve döndüm her ikisine de İnanmayı deneyin, güvenmeyi de dedim.
Kadın son bir defa sarıldı bana, sarılırken yürekten olduğunu hissettim. Adam teşekkür ediyordu defalarca döndüm ona söz ver dedim asla yanlış yapmam diye.
Adam ve kadın aslında yıllarca sevmişler besbelli birbirlerini, severken malesef incitmişler, sevgi nefrete dönmüşken, nefretin yerini yine yeniden sevgi dolu bakışlar aldı gözlerinde. Ortak değer üçümüzün arasında
Kadına da aileni kurtar dedim, şanslısın hala bunca çarpık yaşama doğru gitmeden.
Hadi dedim Kadın, Adam ve Çocuk gidin, gidin ve bir cafede ya da pastanede oturun. Konuşmayın sakın sadece çocuğun sesini dinleyin ve asla kopmayı düşünmeyin, çocuk sarıldı bana adamın gözünün içi güldü, kadın artık fedakar bir anneydi. Adam ve kadının birer eliyle tutunan çocuk ortak değerleriyle.
Yürüdüler seslendim buralar inanın size göre değil, herşeyi unutun ve birbirinizi kaybetme korkusunu yaşayın hep, ama asla bırakmayacağınızı da.
Mesafe beş metre iken Bayım dedim “Güzel bir yerde yemek ısmarlayın kendinize tadını çıkarın yaşamın ve anlamını oluşturun yeniden artık arkanıza bakmayın” diyerek
Evet hafiflemişti yaşamda yüküm bir kez daha.
Of’luklarla başlayan oh dedirten bu anı anlatamam; o gidişi, anne ve baba çocuğun elinden sımsıkı tutunmanın…..
Arkadaşıma çıktım davaları varmış, bir tanesi katılmayacak dedim anlattım olanları.
Ben gönderdim dedim. Sonra bana dediler hem bu ne cesaret?
kim ne olduklarını bilmiyorum onlarda benim kim olduğumu. Hem ne fark eder ki yolu insanlıktan geçene. Farklı bir durum yaşayabilirdin deseler de. Ya o çocuk biz siz olsaydık…
Yaşamda bazen dur demek gerekiyor
Yada dürtmek gerekiyor insanları,
Ha gayret diyerek seslenişlerle!
Eskiler, büyükler bunu yapardı bir zamanlar, hep iplerin koptuğu anda dile gelirdi bu yaklaşımlar. Aile birlikteliklerinde alışma döneminde herşey mümkün. Zaman istiyor belki alışkanlıkların örtüşmesi için. Doğru müdahaleler, boşanmaları azaltıyordu ama tarafsız olmak esaslılığıyla. Bugün gençler şunu söylüyor işime kimseyi karıştırmam, kararları kendim veririm diyerek.
Oysa tecrübe yetersiz kalıyor ve anlık duygular yer değiştiriyor zaman zaman, onun olağan olduğunu bile fark edemeyebiliyorlar. Sonrası dram ya da sorun çözülüyor gerçekten ama pişmanlıklar beşi bir yerdeleri de bırakarak.
Ama Asıl Beşi bir Yerdeler Çocukları ve çocuksu bakan yürekleri de unutmayarak.
Kimbilir o çocuk bir gün büyüyecek ve bu andaki gibi nice ayrılıklara karşı çocuklar hep olacak. Bir kelimenin bile dokuz algı çeşidinde yaşam bize sadece daha iyi anlamayı öğretti. Kısırdöngü durumlarda aceleci karar vermeden kısa bir an ne kaybettiklerinize bir göz atın, düzeltmek olsun hep asıl olan.
Tüm ADAM- ÇOCUK- KADIN’lara düşünmeleri ve birbirlerine sımsıkı sarılarak gerekli değeri vermeleri için hitaben yaşanılmış gerçek bir öykümdür.
Yazan/Hülya COŞKUN
Fotoğraf/Levent YAVUZ
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.