- 541 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
DÖKÜLEN DIŞİŞLERİMİZ - SÖKÜLEN DİŞLERİMİZ!
Yapayalnız kaldık şu dünyada!
Ne komşu kaldı, ne blok, ne ittifak!
Türkiye’nin uyguladığı dış politika bugün nereye geldi? Şu cümleyi kurmak zorundayız:
“Dökülen bir dış politika ile karşı karşıyayız.”
Gelin büyük fotoğrafa bakıp tespitler yapalım. Türkiye neredeydi, nereye geldi?
İsterseniz doğudan başlayalım batıya doğru sayalım. Kuşbakışı olarak, ayrıntıya girmeden:
Tabii dostumuz olan Bangladeş, bugün kendi ülkesindeki Türkiye dostlarını yargılayıp, idam ya da müebbed hapis cezalarına çarptırıyor, bize de notalar verip bu işlere karışmamamızı istiyor.
Ezeli dost ve kardeş ülke Pakistan NATO’nun tehdidi altında… O NATO ki her gün yeni bir cinayet işliyor bu ülkede. Biz de NATO üyesiyiz, ve o mütecavizlerin emniyetini sağlama görevi yapıyoruz. İlişkilerimizin eskisi gibi olması mümkün mü?
Kara gün dostumuz Afganistan! 20-30 yıldır vatan savunması yapan zavallı, mazlum Müslümanlar. 10 yıldır BM ve NATO işgali altında, yüzbinlerce Müslüman katledilmiş. Biz de o zalimlerin güvenliğini sağlamakla meşgulüz.
Yüzlerce yıllık sorunsuz, komşu, dost, kardeş ve D-8 kurucusu İran’la mezhep kavgasına doğru sürükleniyoruz. Kanlı bıçaklı duruma gelme aşamasındayız.
Komşumuz Irak’ta hayati, kırmızı çizgilerimiz kan deryası içinde eridi gitti. Destekçisi olduğumuz, müttefikimiz, koalisyon ortağımız ve dostumuz(!) ABD’nin işbirlikçisi olan yeni yönetimle neredeyse kapışma aşamasına geldik.
Komşu, soydaş, dindaş, kardaş Azerbaycan! Bizim siyasetimize kızıp şimdi İsrail’in en önemli dostlarından biri haline geldi.
Ermenistan’a çat kapı maça giden Cumhurbaşkanımız, bu jestiyle bile yaranamadı. Ermenistan soykırım masalı ile dünyayı bize düşman etme yolunda dev adımlar atıyor.
D-8’ler kurulurken kendisine de bir pay çıkarma gayretine düşen Rusya! ABD ve Suriye politikalarımız yüzünden karşı karşıya getirildiğimiz dünya devi.
Vizeleri kaldırıp, ortak bakanlar kurulu çalışmaları yapma aşamasındaki Suriye! Bizi de kullanan dostlarımız(!) tarafından içine sokulan ajanlarla başlatılan iç savaş yüzünden, Müslümanların iki taraftan katledildiği kan gölü haline getirildi. Yüzbinlerce mülteci sırtımıza kambur olarak yüklendi. İlişkiler sittin sene normale dönemez şekilde bozuldu.
Daha dün İsrail’e karşı zafer kazandığı için baş tacımız ilan ettiğimiz Lübnan’ı ve savunma ordusu Hizbullah’ı, resmi ağızlarımızla Hizbuşşeytan ilan ettik.
Ürdün hakkında pek bilgim yok. Ama sanırım bir Suriye mağduru da bu ülkedir.
Mağdur, mazlum Filistin! Mukaddes mabedimiz Mescidi Aksa! Başbakanımız ziyaret edip moral desteği verecek ama, tam dört aydır, dost (!) müttefik ve koalisyon ortağımız ABD’in ekşiyen yüz hatları sebebiyle gidemiyor.
Körfezin sermayedarları Kuveyt, Katar, Bahreyn gibi dost, Müslüman Arap ülkeleri, ülkemize yatırım yarışına giriyorlardı. Şimdi ekonomimizin yanık kokularını hissetmişler gibi kulakları kirişte, bekleme moduna girdiler. Ayrıca bu ülkeler ve Suudi Arabistan ile Suriye ve Mısır darbesi yüzünden karşı karşıya geldik.
Kurtarıldı, bahar çiçekleri açtı diye sevindiğimiz Mısır, ikiyüzlü, çifte standartlı demokrasi taşıyıcısı dostlarımız(!) tarafından perişan edildi. Çok geç uyanan dışişlerimiz feryat etse bile, atı alan dostlarımız Üsküdar’ı çoktan geçtiler. Gayrı meşru olarak darbeyle gelen yeni yönetimi tanımamız zaten söz konusu olamaz!
Dostumuz ve ekmek kapımız Libya bizi de kullanarak tahrip edildi, parçalanma aşamasında. Lideri linç edildi, ekonomik değerleri akbabalar tarafından kapışıldı.
Güney Kıbrıs,Yunanistan dahil Avrupa Birliği! 10 yıldır, uğruna neler feda edilmedi ki? Kıbrıs’taki ve Ege’deki haklarımız, Ege’de bulunan birtakım adalar, GAP’taki su havzalarımız, İsrail’in NATO üyeliği önündeki vetolarımız ve daha neler neler? Bizi biz yapan değerlerimizin de içinde bulunduğu kanunlarımız hallaç pamuğu gibi atıldı. Papa heykellerinin dibinde yemin billah “biz de artık sizdeniz” diye imzalar atıldı. Uğruna bakanlıklar kuruldu. Gelinen nokta kocaman bir fiyasko. Üstelik Taksim olaylarına verdikleri destekler, Mısır’da darbenin arkasındaki izleri yüzünden ilişkilerimiz tarihinde olmadığı kadar gerildi. Şimdiden sonra “illa bizi de aranıza alın” diye yalvarma moduna girecek olan varsa, milletin uyanması ihtimalinden korkması gerek.
İsrail! Gerçek düşman! Karşısında dururken D-8 gibi ittifaklarımız ve bir takım dost ülkelerin varlığı ile güç buluyorduk. Şimdi yapayalnız kaldık! Üstelik ortak operasyonlarda adımız birlikte anılmaya başlandı. Mısır’ın da darbe dönemine girmesi ile ilişkilerimizin hangi raya oturacağı bilinmiyor.
Etrafımızdaki mazlumlara “demokrasi getirmek” için milyonları katleden ABD! Başbakanımızın “demokrasiyi yerleştirmek için Irak’ta bir müddet daha kalmalarını” bile istediği ABD! Taksim kalkışmalarında ve Mısır’daki demokrasinin katledilip diktatörlük kurulmasının arkasında olduğunu bilmeyen yok. Artık demokrasi getirmek ya da diktatörleri devirmek bahanesi de kalmayan ABD ile eskisi gibi dost(!) olunamayacağı ortaya çıkmıştır.
Dünyaya karşı elimize geçirdiğimiz en büyük koz olan D-8 bu dışişleri tarafından pasifize edilmiştir.
İnanın bize hala dost kalan hangi ülkeler vardır diye düşünüp duruyoruz da aklımıza gelen olmuyor. Bu tespitlerimiz keşke yanlış olsa. Yanılıyor olmayı tercih ederiz. Acaba biz mi karamsarız, lütfen bilmediğimiz şeyler varsa bilenler yardımcı olsunlar?
Sayın Başbakan ve Dışişleri Bakanı’nın iki de bir çıkıp, büyüyen ve güçlenen Türkiye’yi çekemeyenlerden bahisle, etrafımızdaki bu düşmanca tavırları açıklamaya çalışmaları bize Osmanlı’nın son dönemlerini hatırlatıyor. Düşünmek gerek Osmanlı “Hasta Adam” ilan edildiği o yıllarda büyüyüp güçlendiği için mi dört bir taraftan saldırıya uğramıştı? Cevabı tüylerimizi diken diken ediyor.
Bir ülkenin dostları ve müttefikleri o ülkenin aynı zamanda savunma dişleridir. Koruyucu kabuklarıdır. Dostlar, dişlerimizi söküyorlar, kabuklarımızı soyuyorlar!..
Üstelik Haçlıların silah ve istihbarat tesisleri en mahrem yerlerimize kadar sokulup, nefes alışlarımızı bile kontrol edebilir konuma gelmelerine izin verilmişken!..
MUZ KABUĞU
Damak tadıyla yemek isteyenlerce,
Tutularak soyulur kabuğu, muzun;
Dostlarımızı hep ayırdılar bizden,
Görün soyulduğunu kabuğumuzun!
Ekrem Şama
[email protected]
YORUMLAR
yazın çok güzel, ellerine düşüncelerine sağlık, yalnız ben bi şey sorucam padişah süleyman fransız kralının hapisteyken yazdığı mektupda nasıl başlıyor, biliyorsundur mutlaka , yada uluönderimiz ingiliz başbakanına gönderdiği yazıda . demem o ki gelişmeler sana ne yi anlatıyor bilmiyorum ama benim düşünceme göre yerle bir olan dost bloklar diye bahsettiğin yeniden kuruluyor. Bak seçilmeden gelen mısır başbakanın ilk görüşmek istediği ülke neresi, amerikamı, ingilteremi, yoksa türkiyemi? sence şuandan itibaren ırak ne olur ? yada lübnan yada libya , yani en son örnek suriye bundan sonra ne olur? libya da ayaklanma neden çıktı diye hiç okudunmu yabancı köşe yazılarını.son 2 senedir libyaya yatırım için ilk önce nerde fuar düzenleniyor yada düzenenlenen fuar toplantısına katılan kaç yerli libya şirketi var. yani deme o ki bloklar yeniden yapılandırılıyor ama sizin düşündüğünüz gibi değil, ayaklanmalardan neden herkezin aylar öncesinden bilgisi var, bu sitede yazan çoğu arkadaşım yarım bıraktı korkudan yazılarını çoğuda başka konulara çevirdi. yani demem o ki ellerine sağlık çok güzel olmuş ama aralara dikkat etmek gerek iyi okumak gerek bence . kolay gelsin, yazılarının devamı dileğiyle.