Eleştiri üzerine
Bir eserin eleştirmeni okuyucusudur. Bu bir şiir de olabilir, öykü de, deneme de. Ve kimse portakal sevmeyen birisini suçlayamaz ağız tadı olmamasından ötürü, ya da kimse beyzbol sevmeyen birini de yeremez.
Bu minvalden ilerlelemeye devam edelim. Göz var görür, göz var kördür demişler. Herkes aynı şekilde görmek zorunda değildir. Kimisi bir nesneye bakınca araç görür, kimisi amaç görür. Akıl akıldan her şekilde üstündür.
Günümüz şair adaylarında - ki asla hiç bir insan kendine şair dememelidir, denilecekse şayet, başkaları yakıştırmalıdır, insanın kendine şair demesi kendini övmesiyle eş anlamlıdır - göze çarpan tutum şiirleri bir evlat gibi görmeleri ve "kuzguna yavrusu şahin görünür" edasıyla kendilerine ve şiirlerine toz kondurmamalarıdır. Bu büyük bir gaflettir çünkü insan ne kadar kendine ait değerleri beğenirse o derece paslanır, önünü tıkar. Eleştirilmekten korkan şair hiç bir yere varamaz, kendini geliştiremez.
Beğeni özü itibariyle içerisinde iltifat içermekle tabiidir. Ve iltifatlar gerçek olmama ihtimali içerirler. Eleştiri ile beğeninin en önemli farkı budur kanımca. Beğeni güdülenme sağlamaktan başka bir işe yaramaz, ama eleştiriden sağlam çıkan bir yazar, çıktığında bir çelik kadar sağlam olabilir.
Ve eleştirilerden sağlam çıkmak, nadir rastlanan bir yetenektir. Diğer türlüsü şöyle olacaktır. "Körler sağırlar birbirini ağırlar..."
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.