Dalgalara Serenad
Kokusunda uyuduğumuz bir sahil.
Sahilde Şile bezinden kıyafetler satan kadınlar...
Aslına bakarsanız, sahile inebilmek için epey uğraşmanız gerekir. Kasabaya ismini veren çiçeklerin kayaların arasındaki o daracık yokuşlarından, elinize batan isimsiz dikenlere tutuna tutuna, sahile inebilmek güzel bir duygu olmalı.
Demişlerdi ki: Dalgalar sadece o sahilden ayrılmazmış
Ve ne zaman sabah olup O Fenerin ışıkları sönerse: Kadınları da uyanırmış.
Demişlerdi ki: Kadınları zaten çok da uyumazmış.
Dinlemiştim: Dalgaları yaz güneşin de bile soğuk olurmuş. Ya kış güneşinde... Dizler ufaktan ufaktan sıvanırmış.
Kumlara doğru yol almaya başlanırmış. Kıyılar sessiz olurmuş. Sonra üç beş martı ve tokmak sesi, buz tutmuş ellerle "Vur Allah’ım vur." Yeni dokunmuş Şile bezlerinin soğuk denizde yıkanıp, ağlamakla karışık üşümüşlüğün gülümseyen yüzündeki telaşlı çabası... Vur vur vur ki, senin bezinin farkı anlaşılsın!
Vur Allah’ım vur...
Şile bezleri, denizde yıkanınca pek bir muhteşem oluyormuş. Bunu büyüklerinden öyle öğrenmişlerdi. Bu gelenek, böyle sürüp gidecekti. "Yıkanıp, kurutulacak, sonra da el emeği göz nuru ile işlenecekti."
Şile’de kadın: Bir doğardı, bir de ölürdü. İkisinin arası hiç olmadı. Ne çocuk, ne de yaşlı. Ben hiç şımaran, çocuk olan veya yaşlanmış bir kadın görmedim. En yaşlısı bile, evini aydınlatan sokak lambasının altında nakış işler, dut ağacına tırmanıp, dut toplardı.
Mutluydular; mutluluk onların adıydı.
Bir, iki beğeniye satılan geceliklerin parası, üşümüşlüklerini unutturmuştu.
Kapı kapı dolaşıp, arkadaş ve dostlarına söylediklerinde, sevinç çoğalırdı.
Çünkü kış; soğuk olurdu.
Dalgalar ise ıslatırdı. En çok da evde bıraktıkları bebeklerinin üstlerine akan gözyaşlarını...
Kadın, bir doğardı, bir de ölürdü... Arada bir de çocuk olurdu ya "Bakan," ya da bakmayan.
öyküsatıcısı/11Temmuz 2013/Davidoff
YORUMLAR
Alışamadım düz yazıları okumaya...
Alışamadım yorumlamaya...
İşin aslı,
biraz da korku mu ne var içimde...
Hani yeterince yorumlayamazsam, hakkını veremez isem yazının diye.
Sizin yazınız şiir tadında.
Çok da akıcı bir anlatımınız var.
Kadınlarımızın, bilhassa bu Karayel'i göğüsleyen, serin esintisinde göz yaşlarını kurulayan kuzeyin kadınları, gerçekten çok çalışmaktalar.
Onların sessizliklerine ses verdiniz.
Sağ olunuz.
Bana da ilham verdiniz.
Bir kadın hikayesi de ben yazayım.
e biz n'apalım..kanıksamışlar,alışmışlar.mutlu olmak için gençlikte eşlerine sevgilerini,orta yaşlılıkta ilgilerini,yaşlılıkta bakıcılıklarını taşır dururlar.
..."iyi kadın olmak " için çok çalışmalı
...."iyi anne olmak" için fedakâr olmalı...
iyi kadın çalışkan olur,iyi yemek yapar,iyi kahve pişirir,iyi susar...
iyi akıtır acılarını içine...
iyi ağlar herkes uyudğunda gizlice...
ve ölürken arkasından "iyi" desinler diye
yatakları düzeltir öyle son nefesini verir
selam ve saygı ile...
özlemişik yazılarını