- 590 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
YILANIN PİŞMANLIĞI
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Sıcak yaz aylarında Amik gölü en bereketli anlarını yaşıyordu. Amik gölündeki küçük ada köyü de bu bolluktan nasibini alıyordu.
Köylüler bu mevsimde, çok mutlu olurlardı. Yaz ayı bereket bolluk demekti. Ancak bu durumdan iyi faydalanmak, kış ayları için de, hazırlık yapmak gerekirdi.
Balık ve süt ürünleri satılarak, kış için zahire <erzak> alınmaya başlanmıştı. Kış için yapılan hazırlık sadece bu değildi. Evler de kış için bakımdan geçiriliyordu.
Mehmet’in anne ve babası da o gün evlerinin çatısını onaracaklardı. Sabahın erken saatlerinde işe koyuldular. Mehmet de, anne ve babasına yardım ediyordu. Mehmet henüz yedi yaşındaydı ama anne babasıyla çalışmaya pek hevesliydi. Büyüklerinden her gün yeni bir şey öğrenmek hoşuna gidiyordu.
Babası, kiremitleri aşağı indiriyor, Mehmet ve annesi de, kırık kiremitleri ayırıyorlardı.
Bütün kiremitler aşağı indirildikten sonra, Mehmet’in babası, eline bir kutu alarak tekrar çatıya çıktı.
İnince Mehmet’e seslendi: “Mehmet! gel şu yavruları emniyetli bir yere koyalım”
Annesi merak edip kutuya baktı:
“aman bey bunları öldürüp atsan daha iyi olmaz mı?” diye sordu.
Mehmet de merakla kutuya uzanıyor ama boyu yetişmediği için bir şey göremiyordu.
Babası eğilerek yavruları Mehmet’e gösterdi:
“aaa! Yılan yavrusu, baba ne yapacağız bunları.”
“Zarar görmeyecekleri bir yere koyacağız.”
“ya sonra ne yapacağız”
“işimiz bitince yerine koyarız”
Babası, Mehmet’in soracağı diğer soruları da tahmin etmişti.
“hiç sebep yokken yılan bile zarar vermezken biz yavruları neden öldürelim” dedi.
Yavruları güvenli bir yere koyduktan sonra işlerine devam ettiler.
Çatıdan, eskimiş hasırları indirdiler. Gölden biçtikleri sazlıklarla, yenilerini yapmışlardı. Babası bunları çatıya yerleştiriyordu.
O sırada, anne yılan çıka gelmesin mi?
Mehmet: “baba! yılan geliyor çabuk inmelisin!” diye bağırıyordu.
Babası çabucak çatıdan aşağı indi:
“korkma o yavrularını arıyor, gel şuradan sessizce seyredelim havancağız ne yapacak.”dedi.
Yılanın onları göremeyeceği bir yerden izlemeye başladılar. Yılan doğruca yuvasının bulunduğu yere gitti. Yavrularını göremeyince çılgına döndü. Bir aşağı, bir yukarı, gezinip durdu. Yerde duran kiremitlerin arasına baktı. Sonra evin etrafında dolaşmaya başladı.
Mehmet’in babası, yavruları yerine koymak için çatının bitmesini bekliyordu ama yılanın telaşına dayanamadı.
Anne Yılan görmeden, yavruları yerine koyarak gizlendikleri yerden izlemeye devam ettiler.
Yılan evin etrafına bakarken evin biraz uzağında duran ocağı gördü. Mehmet in annesi sütü her gün burada kaynatırdı.
O günde sütü kaynatıp soğusun diye orada bırakmıştı. Yılan süt kazanın önüne geldi. Kafasını kazanın üzerine doğru uzattı. Sonra bütün zehrini sütün içine akıttı.
Sonra, ağır ağır yuvasına doğru gitti. Sanki ağlıyor gibi bir hali vardı. Mehmet ve annesi şaşkınlık içinde olanları seyrederken babası sadece gülümsüyordu. Belki de yılanın ne yapacağını, nasıl davranacağını tahmin ediyordu.
Yılan tekrar yuvasına çıktı yavrularını yerinde ve sağlıklı görünce bir süre bakakaldı. Sonra hızla süt kazanının yanına geldi. O uzun ve iri gövdesini kazana iyice doladı. Epeyce zorlandı ama sonunda sütü devirip döktü.
Mehmet’in babası kahkahayla güldü ve:” aferin sana yılan “dedi.
Annesi de: “süt elden gitti ona mı yanayım, yılanımız çok dürüstmüş ona mı sevineyim deyip gülüyordu.
Şaşkınlıkları çabuk geçti çünkü daha yapılacak çok iş vardı. Akşama doğru çatıyı bitirdiler. Etrafı temizlerken komşuları da yardıma yetişti. Bir başka komşularıysa, sıcak yemek ve çay getirdi. Hep birlikte yemek yediler. Çay içerek sohbet ederken, Mehmet komşularına heyecanla anne yılanın yaptıklarını anlattı.
Babası Mehmet in başını okşayarak sordu “söyle bakalım Mehmet bu olaydan nasıl bir ders çıkardın. Mehmet biraz düşündü, annesine baktı ve “süt kirliyse devirip dökeceğiz” dedi.
Bu cevap herkesi güldürdü. Babası “bu da doğru ama daha başka” deyince
Mehmet babasının ondan beklediği cevabı verdi:
“anlayıp dinlemeden birini suçlar ve hemen ceza verirsek, hata yapabiliriz.”dedi.
Babası:
“ doğru söyledin Mehmet, yılan sütü dökerek hatasını telafi etti, ancak hatalarımızı telafi etmeye her zaman vakit olmaz. Bu yüzden çok dikkatli olmalıyız”dedi
Babasını dinlerken, Mehmet’in uykusu geldi gözleri süzülmeye başladı.
Annesi:
" hadi benim akıllı oğlum yatağına geç" deyince Mehmet herkese iyi geceler diledi ve yatağına geçip:
Rabbim beni hata yapmaktan, haksızlık yapmaktan koru, diye dua ederek uykuya daldı.
Böylece Amik gölü kıyısında, bir gün daha sona erdi.
Leyla Gülsüren..
YORUMLAR
Güzel hikâye.
Kurgu ve merak düzeyi oldukça yüksek.Dil sade, cümleler kısa, ders vermesi de cabası.
Sevgili Leyla Kardeşim, altıncı sınıfların Türkçe kitabı nanay.Keşke böylesi öykülerden birkaç örnek koysalarmış.Yerinizde olsam bu öyküleri kitaplaştırım.O kadar büyük bir ihtiyaç ki ilköğretimde ayağı yere basan öyküler.
Bence siz bu yolda ilerleyin, diğer işlerinizi de bir kenara bırakıp sürekli öykü yazın.
Kadın dili öyküye pek bir yakışıyor.
Kutluyorum kardeşim.
Eğer elinizde yeterince öykü varsa irtibata geçelim ve bastıralım onları.
Sağlıcakla kalınız.
Saygılar.