- 624 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Meyhanedeki Şair-İki Şıkkın Müellifi
Bir şair, meyhanenin merdivenlerini indi. Her basamağında tir tir titremesinden kadim, ya da köhne, olduğu belli merdiven basık bir meydana iniyordu. Işığı cılız bir lambanın aydınlattığı, bir parça boşluğun üstüne masa ve sandalye atılmaktan ibaret yerleştirmesiyle meyhane, şairin ele avuca gelmez ruhunu içine sığdırabiliyordu. İçeriye girdiği ilk anda fark etmişti bunu.
Meyhanenin bu hali ona bir hadis-i kudsîyi hatırlattı: Yere göğe sığmam, mümin kulumun kalbine sığarım." Şimdi o da bir acziyete sığmıyor muydu?
Gözleri meydanın üzerinde dolaştı. Bir yanı duvara bitişik tezgahın öbür yanında tek sandalyeli, örtüsüz, yuvarlak bir masa vardı. Fark ettiği ilk masa olduğundan bu seçti. Seçimini yaparken girişte on saniye kadar durduğundan dikkat çekmiş, sarhoş ve ayık gözler ona çevrilmişti.
Şairane, ya da teatral, bir jestle elini kaldırdı. "Bakar mısınız?" diye seslenecekti ki cümlenin ilk yarısından sonra sesi duraksadı. İçki içmeden meyhanenin havasıyla sarhoş olmuş gibiydi. "Alkollü bir içki." dedi.
Meyhaneci cevaben "Fazla seçeneğin yok, şimal ayısı." deyince "Olanları duymak arzu ederim." karşılığını verdi. "Arak, votka, konyak, bira.". Herkesin gözü önünde gerçekleşen bu sohbette meyhaneci son cümlesini keskin tonlarla söylemişti. Sohbetin bitiminde "En sert votkanı getir." dedi şair.
Meyhaneci, gözlerini şairin gözlerine dikerek, votkayı önüne koydu: bir bardak ve bir şişe. O sırada sarhoşlar adi türküler çağırıyorlardı. Çıraklarına içkisi bitenlerle ve yeni gelen birkaç gençle ilgilenmelerini söyledi.
İçki bitenler gitmeye hazırlanırken gençler meyhanecinin çıraklarına bira istediklerini söyledikler. Şair, meyhanecinin can sıkıcı sohbetinden sonra neşeli bir sohbet için gençleri gözüne kestirmişti. Gözlerini kırpıştırarak ve eliyle gel işareti yaparak çağırdı onları yanına. "Bir sarhoş." deyip dikkate almadı gençler ama şairin ikinci çağrısını, belki biraz alay ve biraz eğlence için, kabul ettiler.
Şair, bardaktaki votkayı bitirmişti. " O kadar çok ben var ki hayatımda artık ben bile bilmiyorum hangisi gerçek." diye bir söz mırıldandı." A dan B ye giderken uğradığım her durakta farklı bir kişilik, farklı bir gülüş. Gerçek ben durakların birinde mi, başlangıçta mı, yoksa bitişte mi?... Muhtemelen hiçbirinde. Gerçek ben tüm bu koşuşturmada yitti. Artık o her durakta olmasına karşın bütünüyle hiçbir yerde değil."
Sözlerinden içki sarhoşu olmadığı ama bünyesinde alkol etkisi yaratan bir şeyler olduğu anlaşılıyordu. "Ey reçetesiz halkın kızıl efkârı, ey güzel meyhane, nerede beni anlatan şarap, nerede peymane, kendimi bulmak için geldim sana, anlat beni bana."
Cevaben "İki şık var." dedi gençlerden biri. " Doğruyu arıyorsun; ama yanlış yerdesin ya da yanlış olduğun için buradasın."
"Üç şık var ve üçün üçüncüsü: söylediklerinin ikisi de doğru." dedi şair. Şairin söylediği iki şıkkın müellifi hariç gençler arasında kabul gördü.
Sabah oluyordu, meyhane boşalmaya başlamıştı. İçeridekilerden ayık olanlar gençler ve şairdi. Çıraklar nihayet birayı getirmişti. Şairin sözleriyle mest olan gençler çırakların bu ihmalkarlığını göz ardı etmiş, çıraklar şair sağolsun bu sefer yırtmışlardı.
"İyi kafa şişirdin, şimal ayısı." dedi meyhanecinin ifadesini kullanarak bir sarhoş. Bunu söylerken aptalca gülüyordu ve şair de ona aptalca bir gülüşle karşılık verdi. İki şıkkın müellifi bu bayağı senaryodan sıkılmıştı. Parasını ödemek zorunda olduğu birayı bitirip gidecekti.
"Bütünüyle doğru olan yer şiir ve şair avamın kelimelerinden yüksek bir kültür yaratan adam." dedi şair.
Müellif "Şair, avamın kelimeleriyle avamı batan yaratan adam." diye düzeltti.
Birayla sarhoş olan gençle, bir tartışma ve onlara da seyir çıkacağı umuduyla sevinmişlerdi.
"Şair, lirizmin kucağında ağlayan ve hıçkırıklarıyla can yakan çocuk." diye eklerken müellif, şair şişedeki son damla votkayı içiyordu. Meyhanecinin en sert votkayı getirdiğini düşünüyordu; meyhaneciyse diğer votkalarla aynı olan bir votka getirmişti. Bu durumda şair hamakatinden kaynaklanan bir şansla doğru düşünüyor ve meyhaneci şairin yanıldığını düşünerek eğleniyordu.
Bira sarhoşu olan gençlerde danışıklı dövüş, müellif ve şair arasında karşılıklı sükut ve uyum içerisinde uyumsuzluk.
Müellif, birasını bitirmişti. Tezgaha gitmek üzere yerinden kalkarken, en sert votkanın da etkisiyle iyice sarhoş olan şair"Nereye?" diye seslendi, müellifi eteğinden çekiştirerek. Müellif cevap vermedi. Tezgahta içtiği biranın parasını ödedi ve merdiven titrerken basamakları çıktı.
Karşıt görüşlü biri kalmadığından şair kısa sürede sıkıldı mevcut ortamdan. Ceketini aldı ve çıktı. Şairin votka parasını da gençler ödediler. Birayla sarhoş oldukları için bu gereksiz cömertliği yapmışlardı.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.