YAŞAMA ANLAM KAZANDIRMAK
Yaşamak, doğumla ölüm arasındaki süreçtir. Yaşamak bazılarına göre şanslı doğmakla başlar. En önemlisi sağlıklı doğmaktır. Tabi hem sağlıklı hem güzel, hem de varlıklı doğmak çok büyük avantaj. Çocukken yaşam çok ağır geçtiği düşünülür. 0-6 yaş çocukları ile sohbet ettiğinizde, onların size ilk sorusu: ”Kaç yaşındasınız?” Sorusudur. Neden mi, zamanın geçtiğinin, çocukluğun ne güzel bir yaş olduğunu bilmeyişindendir. Çocuklar arkadaşları ile çocukluklarını yaşasalar; sağlam bir gençlik, sağlam bir yaşlılık geçirmeleri olasıdır.
Var oluştan bu yana, doğaya egemen olmak sevdasını taşır insan. Her diri sevgiye gereksinim duyar. Siz diğer canlıyı bozmazsanız, diğer canlı size asla ihanet etmez. İnsan, ne gariptir ki; mala servete hâkim olmak, bunları çoğaltmak, insanın vazgeçilmez hırsı. Ben (ego) duygusunun azlığı ve çokluğu ile ilgili. Kimi insan da fazlaca miskin olup, onun bunun emeğinde, parasında pulunda gözü olan, koklayan insanlar… Düzenbaz, hırsızları da saymıyorum.
Masallarda insanlar az gider, uz gider, döner arkasına bakar ki bir arpa boyu yer gitmiş. Gitmiş bir eylem gerçekleştirmiş. Bir arpa boyu da olsa çaba göstermiş. Eğer gerçek yaşamda böylesine bir eylem yoksa, insan bu dünyayı anlayamamıştır. Mistik açıdan bütün dinlerde çalışmayı, iman etmeyi önermektedirler. Yaşamak için yaşamak, nefes almak anlamında, tok yada mide şişkinliği değil; bir utku için, insanların mutluluğu için bilgi, görgü, varlığı paylaşma önemlidir.
İnsan yaşamının 70-80 bilemedin yüz yıl olduğunu kabullenirsek, bunun 20 yılı üretimin olmadığı yıllardır. İnsan için zaman aslında çok azdır. Yirmi yılın haricindeki yılların tamamı da verimli değildir. Kısacık bu ömrü; çok değerli kılmak lazım. Ailemizin, toplumumuzun, dünyanın mutluluğu için yeteneğimize göre usanmadan çalışmanın gerekli olacağını düşünüyorum.
Bildiğimiz, insanlığa hizmet edebilecek deneyimlerimizi, bilgi ve görgülerimizi hem sözel hem yazılı olarak paylaşılması gerektiğini düşünenlerdenim. Ortak payda olarak.