- 964 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BİR AYNA, BİR TUTAM SAKİN KAFA, BİRAZ DA MANTIK
Son günlerde herkes böleni arıyor içinde.
Kafalar karışık, cümleler karışık…
Dahası hareketler, ifadeler karışık ülkede…
Yoran, çok yoran, boşa yoran bir gürültü var.
Sistematik bir düzen var.
Saçma bir düzen.
Anlamsız, manasız, en kötüsü de boş a konuşan insan sürülerini var eden bir sistem.
Ve yazık ki, biz bunları susturamıyoruz. Çünkü sistem hep bu tür insanları var ediyor.
Bir kutu konuluyor önünüze.
Kiminize kumanda veriliyor. Kimileriniz tuşlarla yönetiyor kutuyu.
Çeşit çeşit insanlar gösteriliyor size.
Çeşit çeşit görüş ler dinlediğinizi düşünüyorsunuz.
Aslında tek bir görüş dinliyor, tek bir insan tipi izliyorsunuz.
Siz tuşlara hakim olduğunuzu söyleyip, istediğiniz zaman o kutunun sesini kısabileceğinizi düşünseniz de,
En çok kutu izleyen, ilk 10 ülkenin arasına girmiş bir millet olarak, o kutuya teslim bir hayat sürüyorsunuz.
Kutuyu idare eden sistem dürtücüleri tarafından da, adeta yönetiliyorsunuz.
Sonra mı?
Sonra bakın ne hale geliyorsunuz!
Tak düğmeye basıyorsunuz, karşınızda bir siyasetçi.
Aslında pek çok siyasetçi. Ama siz, en çok “bizim “ diyebildiğinizi seviyor, onu dinliyorsunuz.
Hatta onu öyle çok seviyorsunuz ki, yanlışını, hatasını bile görseniz, gönlünüze kabul ettirmek istemiyorsunuz.
Bilinçaltınıza farklı kavramlar yükleniyor.
Adam yalan söylese, doğru kabul ediyorsunuz. Doğru söylese, şükür ki, yine doğru kabul ediyorsunuz….
Önceden kavganın bile bir adabının olduğu ülkede, şimdilerde sanal ortamlarda birbirinizi yiyip bitiriyorsunuz.
En kötüsü de birilerinin askeri, savaşçısı, ya da yalakası olmanın dışında hiçbir adım ilerleyemiyorsunuz.
Senin adamın, benim adamım, senin kurtarıcın benim kurtarıcım derken, ülkeyi kurtarmak bir yana, kendi içinde bölmeye- bölünmelere götürüyorsunuz.
Herkes böleni arıyor ya, ülkede.
Siyasetçiler başta olmak üzere, bu yaltakçılar, yalakalar takımı, uzun uzun aynaya bakıp, kendini izlemeli bir bence.
Her sabah dört duvar uyandırıyor zihninizi:
“Gerçekler…
Size göre gerçekler,
İnandıklarınız,
Ve inanmak zorunda bırakıldıklarınız” la çevreleniyorsunuz….
Sizi saracak kadar sıkı bir çember kuşatıyor etrafınızı.
Tüm bunlar yoruyor.
Acıta acıta, ağrıya ağıya yoruyor zihninizi…
İşte bu sefer gerginlikler başlıyor….
Düşünme yerini, inanmaya ve inandırılmaya bırakıyor.
Sizin yerinize okuyanlar, sizin yerinize düşünenler, kutunun içine yerleştirilen insanlarla yön gösterici oluyor.
Size ise, tarafınızı seçip, sadece savaşmak düşüyor…
Sövgüler, övgüler, kavgalar, kuru gürültüler derken, acı kayıplar başlıyor etrafınızda….
İnsanlar ölüyor…
Bir daha asla geri dönmeyecek o insanların gözlerine, onları kaybetmeden bir dakika önce bakabiliyor olsaydık keşke hepimiz…
Belki o zaman onlarında hayallerini, ümitlerini, geleceğe dair yapmak istediklerini görüp, utanırdık düşündüklerimizden….
Ama öyle olmuyor işte.
Bizdense üzülüyoruz…
Bizden değilse, ölsün –gebersin diye içimizden sesleniyoruz.
Aslında hem zihnimizi, hem de gönlümüzü kirletiyoruz…
Önceden vatan- millet topraklarına göz dikmiş , masum insanlarımızı öldürenlere terörist derken, bugün onları affedip kendi birbirimize terörist demeyi seçiyoruz…Birbirimizi ağlatıyor, birbirimizin canını yakıyoruz….
Sonra da bu ülkeyi bölen var, böldürmek isteyen var diyip, bölücü arama yarışına giriyoruz.
Acıdır, tuhaftır ve büyük yanılgı odur ki, bütün bunlara da inanmak istemiyoruz.
Oysa bir ayna, bir tutam sakin kafa, biraz mantık her şeyi çözebilirdi.
Herkes kendine bakmalı ülkede…
Çok eleştiren çok hata yapandır der atalarımız, çok konuşanda boşa konuşandır diye eklerler. O halde ne çok konuşana, ne çok kayırana bakmalı.
Kutudan çok, okumaya ve düşünmeye vakit ayırmalı… Çünkü bu bozuk düzeni , bu adaletsiz sistemi yıkacak en temel iki kavram bu iki kelimede saklı….
Sevmek için ise, hiiiçççç neden aranmamalı… Çünkü temiz bir yüreğin götürdüğü yol, bugüne kadar hiç hata yapmadı….
Yüreğinizle var olmanız ümit ve temennisiyle….
Sevgiyle kalın….
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.