- 1320 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
YAŞAM EGEMENLİĞİMİZİ KORUYALIM...
Dünyanın, yeryüzünün, doğanın ve hatta evrenin kralı, kraliçesi... Sevgi üzere yaratıldığımıza göre; biz insanlarız.
Ancak... dünyadaki ’krallık(!)’ kavgamız yüzünden... Evrene egemen olabileceğimizin farkında bile değiliz.
Kendimizi geliştirmek üzere gönderilmiş dinsel kitaplarımızı bile... Geriye dönüş yolunda kullanmaktayız... geleceği düşünmeyi, görebilmeyi değil de... Hiçbir işe yaramayacak olan geçmişimizin karanlık sayfalarını araştırıyoruz.
Geçmiş de önemli... Yalnız... Gelecek çok daha önemli değil mi?!..
Kendini ’zenginliğiyle, mal varlığıyla, servetiyle’ kral sananların ’en azından görüş, düşünce yönünden’ esiri, kölesi olduğumuz sürece; ’kendimize egemen olmak’ anlayışımızı, uygulayıcı mızı da kaybederek... Diğer taraftan maddi, manevi baskılar nedeniyle egemenliğimizi başkalarının buyruğu altına sokarak... Öz niteliğimizi yitirdiğimizi... sanmaktan da öte..
Krallığı, kraliçeliği boş verelim .. Öncelikle kendi değerlerimize, öz benliğimize inanalım... onlara, egemenliğimize sahip çıkalım... Kişisel egemenliğimizi ’her ne ve kim olursa olsun’ kaptırmayalım... Değeri biçilemeyecek bu servetimizi iyice koruma altına alalım... Bir başkasının sözüyle, buyruğuyla yaşamımızı projelendirme yelim planlamayalım... gereksiz istek ve özellikle buyrukla yaşam biçimimizi değiştirmeyelim... Kısacası YAŞAM EGEMENLİĞİMİZİ KORUYALIM...
SELDA İYİEKMEKÇİ
YORUMLAR
Sevgi üzere yaratıldık ama sevginin yanında nefreti de yaşatıyoruz Kızım.
Yanlızca nefret değil, çıkarcılık, bencillik v.s. gibi hayvanlarda bile olmayan nitelikler bile biz insanlarda yazık ki var...
Oysa akıl denilen ve yalnızca insanlarda olan üstün niteliği insanlığın yararına kullanabilseydik dünyamız güllük gülistanlık olmaz mıydı?
Tüm peygamberler ve birçok filozof sevgi bağını yaygınlaştırmak için çalışmamış mıydı?