- 698 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
SARAYBOSNA'DA ZAMAN
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Gülümseyen bir çehresi var bu şehrin.
İnsanlar tanıdık mimiklerle görünüyor caddelerde. "Selam" yeryüzüne düşen bir çiğ tanesi. Dudaklar elmacık kemiklerine doğru kıvrık... Sesi yumuşak huylu kelimelerin. Çocuk gülüşleri hırçınlaşmıyor hiç bir zaman. Sakal en çok bu erkeklere yakışıyor, gülmek bu çocuklara, şehadet yetimlerin babalarına...
Milyatska ırmağı... Bir zamanlar kıpkırmızı sularıyla bölmüştü şehri iki yarıya.Yaslı ırmak...Gamlı ırmak... Bir gün gürül gürül çağıldamak için sularını toprağa sızdıran ırmak...
Kalbimi ikiye bölüyor şimdi.
....
Seni düşünüyorum oysa hala bu şehirde bile ben. Adını satırlarıma düşürüyorum. Sana en çok yakışan adınla çağırıyorum şimdi seni...
Caddeler hep senin yüzüne bürünüyor, koşarak uzaklaşıyorsun sen.
Korku içinde kan ter olmuş gömleğim, uyanıyorum uykularımdan. Sen yoksun...
Hece hece dilimdesin hala oysa. Güneş güvercinlerin kanatlarında ışıldıyor, gözlerin güneşten dökülen zerreler şimdi. Bakamıyorum güneşe. Yüreğim kamaşıyor.
Ellerim saçlarımda tarak... Ellerim Haziran’da orak... Başaklar gibi sararmış saçlarım. Hasat mevsimi mevsim.
Bir düş görüyorum. Her zaman aynı düş aslında gördüğüm.
Sürekli bir şeyler örüyor, sürekli söküyorum ördüklerimi.
Rüyalar içimize konuşuyor bizim, anlayamıyoruz biz onları... Dışımıza konuştuğumuzu anlamayanlara öykünüyoruz içimizde bizler , rüyalarımıza karşı.
Seyahatler biriktiriyoruz geleceğe dair. Gidilip dönülecek ülkeler kumbarası valizlerimiz.
Gidiyoruz bir gün dönemiyoruz gittiklerimizden...
Sen hiç gelmiyorsun ülkeme. Gelmediğin için gitmiyorsun ya! Bu yüzden daha çok seviyorum seni sevmeyi.
Mutlu bir yüzü var Saraybosna’nın. Ve hüzünlü bir bulut taşıyor gözlerinde hep.
Gidenlerinin ardından kalan bir şehir. İstanbul’da atan kocaman bir yüreği var. Vuslatın ebedi konuğu olacağı günü bekliyor her gün...
Caddelerinde koşuşan insanların basmaktan imtina ettiği ve fakat arabaların tekerleklerinden kaçışan , perküsyon çalarak coşan yağmur dansı eden bir şehir kalıyor şimdi, Saraybosna denilince aklımızda . Şehri çevreleyen dağların başı duman.
Bu şehri sevmek emek istiyor, belli.Tembelliklerimden tutunuyor oysa bahanelerim. Emeklemekten yoksun diz kapaklarım.
Mavi kelebekler uçuruyoruz, aylardan Temmuz... Kanatlarına bağladığımız umutlarımız konuyor taze ölülerimizin mor dudaklarına. Acılarımızı damıtıyoruz damarlarımızda. Acı, elleriyle, gözü yaşlı bir Boşnak kadının yeşil gözlerine dokunuyor. Avuntular diliyoruz Rabbimizden. Başımız rüzgar...
........
Ve her şey güzelken henüz , nefesin bir meltem olup esiyor üzerime..." Meltem" değil kasırga esen. Onca zahmetle inşaa ettiğim şehirlerim tarumar oluyor birden....
Foto: İlknur Memiş / Saraybosna
YORUMLAR
Değişik bir çalışma.
Cümlelerin sözü geçen ırmak misali akışı ilgimi çekti.
Anlatılan bir çift sevda idi burada.
Biri şehre olan sevda, diğeri yüreğe gömülen sevda.
Saraybosna sevgisi heyecan ile aktarılmış.
Sonuçta yazarın kucağında yaşadığı, sıcaklığını, şefkatini hissedebildiği şehir.
Sevgili ise uzaklarda...
Belki hiç gelmediği, belki hiç görmediği bu şehrin insanlarını, yüreklerinde yaşamakta olduğu bu şehrin insanlarını tanıyamamış, hep gülümseyen dudaklarına dokunamamış...
Ne yazmalı?
Güzel bir tanıtım yazısı.
Hasret de buruk bir hüzün esintisi gibi yalayıp geçiyor insanın duygularını.