Gösteri
Başlık atmadan giriyorum öyküye. Aslında yaşamın kendisine desem daha iyi olur. Beni çok
duygulandıran bir kaç gün önce yaşadığım bir günden kesitler anlatmak istediğim.
İstanbul’da Beylikdüzü’nde oturan oğlumdaydım bir süredir. O gün Torunum iki buçuk yaşındaki Duru’ nun nerdeyse bir yıldır gittiği anaokulunun dönem sonu gösterileri vardı.
Çok merak ediyordum her zaman ağlamaya hazır, her şeye ağlayan Durum n’pacaktı. Üç
oyunda yer alıyormuş. Giysileri alınmış okuldaydı.
Oğlum adresi eline aldı ve arabasıyla yola koyulduk.Çok uzakta değildi okul ama daha önce gitmemişlerdi. Acaba gösteri başka bir okulda mı yapılıyordu? Merak etsem de sormadım.
Belli ki başka bir okuldu çünkü oğlum Duru’yu okula bazen kendisi bırakıyordu.
Küçükçekmecedeki okula geldik sonunda. Duru’nun bir şeyden haberi yok anne babasıyla
kardeşi ve babaannesiyle gezmedeyim sanıyor. Okula girdik. İçerde öğretmenler karşıladı
bizi. Daha erkenmiş. Çocukların ve tabii Duru’nun da yaptığı el becerileri sergisini gezdik.
Bu sevimli şeyleri nasıl yaptıklarını içerde salonda slayt gösterisinde izledik. Bu arada Duru
ve oğlumun fotoğraflarını çektim. Geline biraz kırgındım. Bu yüzden onunla konuşmamaya
çalışıyordum. Onun oradaki fazla yapmacık tavırları beni sadece gülümsetiyordu. İnsan
neden başka bir kalıba girmek isterki. Hani Tarkan’ın bir şarkısı var başkası olma kendin ol
diye. Ve ne derece kendimiz oluruz başkalarının yanında.
Salonda gösteriler başlamadan önce Duru’nun öğretmeni geldi. Gel Duru dedi. Durucuk hiç
karşı koymadan gülümseyerek, hatta bize bay bay ederek seke seke gitti öğretmeninin
yanında. Hep öyle kalsaydı keşke. Önce ağlayan çocukların sesleri duyuldu perdenin arka
tarafından. Erkek çocuklarıydı ağlayanlar. Sonra bu seslere kız çocuklarının ağlamaları
eşlik etti. Aradan Duru’nun sesini seçebiliyordum. Zırıl zırıl ağlıyordu. Belliki öğretmenler
onları susturabilmek için büyük bir çaba sarfediyorlardı. Sahnenin önünde açılış konuşması
yapmak için gelen genç öğretmen bir süre bekledi sonra başladı konuşmaya. Ölen şehitler
için bir dakikalık saygı duruşunda bulunduk. Atatürk’ü de anmıştır herhalde kafam öylesine
Duru’yla meşgul ki duyamadım. İstiklâl marşına sıra gelince birlikte söylerken gözyaşlarıma
engel olamadım. Durum başka şeye ben başka şeylere ağlıyordum. Ülkemizin özellikle son
yıllardaki ve bugünki durumunaydı gözyaşlarım. İstiklâl marşımızda ağlayacağım hiç aklıma
gelmezdi. Marş bitti benim üzüntüm geçmedi.
Okul müdürünün konuşmasından sonra çocukların gösterileri başladı. Neler gördüğüm çok
umrumda değildi. Hep Durunun ağlaması ve içinde yaşadığımız ortamı düşünüyordum. Duru
öce ateş böceği kıyafetiyle çıktı sahneye kendisi gibi miniklerle. Kiminin ağzında sakızla
kendilerini oyuna vermiş oynuyordu. Duru ise hiç kımıldamadan en başta bizden tarafa
baka baka bazen içini çekerek bazen de zırıl zırıl ağlıyordu. Bu bir gösteri değil de sanki
ona verilmiş bir cezaydı.
Keşke dedik çocukları anne babaları değil de her zamanki gibi okul servisi bıraksaydı okula
böylesi bir durum yaşanmazdı. Duru ikinci gösteride yine ağladı ama az olsun gösteriye
katıldı. Üçüncüsünde yine aynı oldu. Duru gösteriler bittiğinde sabırsızca annesine koştu.
Şöyle düşündüm. Küçücük çocuklara bir ceza niteliğine bürünen bu gösteriler keşke hiç
yapılmasaydı. Bu okulun ve öğretmenlerin kendi egolarını tatmin etmekten başka bir şey
değildi. Bir oyunda çocukların yarısı ağlıyor bu durumdan memnun olmuyorsa bence hiç yapılmamalı.
Yolda Duru’nun çok güzel oynadığına dair yalanlar söyleyerek onu destekleyerek, biraz ağlamasının bir zararı olmadığını söyledik. Canım kıvırcığım bize alttan alttan bakarak
kara gözleriyle " gerçekten mi?" diye soruyordu..
Gerçekti kuzum. Sen henüz anne kucağını arayan küçücük bir kızdın. Elinden bu gelirdi..
27. 6. 2013 / Nazik Gülünay
YORUMLAR
Bu gösterilerin çocukların aklının biraz daha başlarına geldiğinde yapılmasında fayda var.
Ben de ilk yeğenimin gösterisine gitmiştim.
6 yaşındaydı ama çok utangaç olduğu için buzdolabı gibiydi sahnede.
O'nu görür görmez ağlamaya başlamıştım.
Annesi ağlamamıştı ama.
Her izlediğimde ağlıyorum.
Ve dün O'na Atarük'ün gençliğe hitabını okudum ve gene ağladım..
O da bana sarıldı.
Ne kötü günler Tanrım!
İçinde bulunduğumuz günlerde İstiklal marşımızı duyup ta ağlamayanımız mı var? İş yeri binamın içinde bir salon, o salonda tonla böyelsi gösteri olunca yazı daha bir manidar hale geldi benim için. O minicik çocuklar sağa sola koşuşturdukça, hem heyecan ve yaşama sevinci aşılıyorlar, hem de özlemleri perçinliyorlar geçmişe dair, hiç bitmeyen özlemleri. Kutladım yazınızı.
Yazıyı okudum anlatım çok güzeldi... Fakat anladığım o ki, keşke öğrencilerle yapılan prova çalışmalarında velilerde davet edilseydi, Öğrenciler kalabalık ortamda sahneye alışmış olsalardı sanırım Duru o anki psikolojisinin erkenden söküp atacaktı... Bazı öğrenciler kalabalık ortamlarda sıkılma, utanma gibi duygular ön palan çıkıyor... Öğretmenlerde olası veya çıkası tüm olayları düşünüp, hazırlıklarını bu yönde yaparak gerekli önlemleri de önceden almaları gerekirdi.., Geçmişler olsun derim güzel yazıyı paylaşımından dolayı teşekkürler ederim. Tebrikler selamlar...