- 1125 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Kaygıyla Sevişen Yüzüm Teninde
Kaygının utancını toplar simyacılar rengini inkâr eden kara gecelerde
Umarsız değişimin sözlerinden şiirler örer bir adam, çok uzak sevilere
Şerha gönlünü dilimlere ayırır kalabalık pazarlarda, gönlündeki sevgiyle
Umuttur yine de sarıldığı, uçkun çiçekler gibi kozasını arar dünlerinde
Ve usulca okşayarak aşkın saçlarını, sorar; ‘söyle kimdir yüreğindeki’!
Güne sığınan ve kendine dal ve toprak arayan bir polen hıçkırığı sevdamız, aşk akan oluklardan yıkarız her yeni uyanışlarla ruhumuzu, gölgeli gecelerin puşt yalnızlıkları sona erer, sevimize açılır tüm kapılar. Aşk gözlerinin sorgu odası, ömrümün yanık tarlası ve emsalsiz güzelliğinin asma bağı. Gün olur adının sunaklardan uğruna akar kanım. Seni sevmek yaşamaya gönül vermek, sana sevdalanmak sabır güllerine her şafakta su vermek senin yüreğinde ölümsüz bir ayindir gülüm, yüce varlığına aldığım her nefeste şükretmek.
Sen teninin en mahremine sokulan aşkın o yanık yüreğine sevda demişsin ve bir bakışın uzak kasabalarından gönlüme özlem göndermişsin. Senli mutlulukların serin pınarlarından her sabah bir kuş su içer yalaklarından ve sen durmaksızın işleyen zaman saatleriyle ruhuma sokulursun. Gün sokulur artığıyla gecemize vakit yine özlemem vurur ve aşk işte bu hüzün saatlerinde, yokluğun olur gelir beni bulur.
Yıldızların rüzgârla fısıltısı var burada, gökyüzünün yüzü asık ağaçlarda delirmiş bir hışırtı ve seni düşünüyorum çok uzağında terli masallara hazır gece, dilimde kahır, yüreğimde asırlık bir peçe dudağımın ranzasında kaygılar, yorgun kamaramda senli anılar ruhumda çapraz sorgularla yuvarlanıyor üzerime yosunlu kayalar. Gülen gözlerinin retinasında yar ateşin, gönlümde bitimsiz yolculuklar.
Sevginin o ipeksi dallarına bir kuşun gözyaşı düşer, kekre masalların derin odalarından bildik bir ses yükselir ansızın vakitlerden aşk olur. Heybetli bir ağaçtır umut, yakarıyla sarılan tenlerin uyumu muhteşem olur. Yoklukla demlenir anlar, keyifli bir yolculuk tesellisi olur. Her düşünüş kaybolan bir geçmişin yansımasıdır. Gölgesi suya düşen inleyişlerin kahırlı dağılmasıyla tutunarak sarıl özüne.
Bilesin ki, seni düşünmek kazanılmış bir anın haykırışı, yüreğimi dolaşarak sarmal olur adın. Tenine sürtünen iltica gemiler geçer her gün şair ülkemden. Anla ki, sözüm sana, özüm sana ruhum sevdana amade gülüm. Yakarışları yokluğuna kar etmez, sensiz seviler gönlümü ihya etmez ve aşk sen yoksan anlamına hükmetmez. Al gönlümüm yorgun demini, dudağımda tadın, ruhumda adın, gönlünde en asil muradın olsun bendeki kadın tahtın.
Kendi dalından hayata yükselen bir çiçek gülüşüdür bakışın, yapışkan günlerin kurak toprağına damlayan can suyudur öpüşlerin. Gün sarılırken geceye ben seni düşünür, senin dallarına dönerim haylaz kırlangıçlar gibi. Sofranda tabak, sürahinde suyun, ellerinde tahta bir kaşık olur, dudağına sokulurum. Görünmez tutkuların mevsimi aşkı gösteriri ansızın, yürekte vakit solgun bir anı olur, sarılmasız geçen anlar ruhumun çığlığı olur. Seni özlerim yeniden, söz soframa kurulur, su dudağına sürtünür ve yaşamak bir anda en asil mutluluğumuz olur.
Adına hasret denilen tutkuların penceresinde aşk yolumu gözleyen bir kaçak. Dumanlı gözlerinde yıldız alacası, yorgun yüreğinde bekleyişlerin delirmiş sancısı. Umut yanık ovalar gibi yağmurları bekler, özlemli göğsümden fırlarken sonsuzluğa dilimden kavuşmanın duası. Gecemin yakasında kokun var gülüm, sabret çıkacak elbet kahırlı günlerin de yasası.
Sarsılan bir direnç odasıdır bazen yüreğimiz, aşikâre damlalar birikir bazen göz çukurlarımızda ve vakitsiz damlar yüreğimize aşk, biz umutların kuru yastıklarına başımızı yasladığımızda. Yanık türküler merhem olmaz ah yaramıza, her nakarat dağlar gönlümüzü, her söz dokunur hışımla o umutla atan kalp sığınağımıza. Kekre bekleyişlerin kapsülüne aşk zerk olur yine de, mağrur yaşam şarkılarıyla olgunlaşır ve ansızın sofrana gelir hayat denen hazin meyven.
O savruk yelesinde gökyüzünün bir hüzünlü çehre seçtim sana, sarılası bedenine kapılıp çok uzağa taşımak için dertlerini. Vakitsiz ağrılar inen gözlerinden düşür gölge düşmemiş güneşleri sevdiğim. Ben ruhunun artçı dalgasına vurgunum, sen sabırlı gönlümün duldasına sevgiyle tutun. Yakarın olsun sevgim, kavuşmalara kelepçeli ellerime sarılarak seni mutluluğun adasına götüreyim.
Kanıma hükmeden savruk saçlarının yeli gergin halatlarımın düğümünü çözdükçe ben uzak limanların iyot kokusunu çekerim ruhuma. Aşk olur vakit, seni izlerim sessizce, dalga dolanır gecemin okşanası saçlarına ve ben hoyrat bir edayla ismini fısıldarım sulara. Şarkıların nakarat geçişlerinde göğsüm yele alışır, sesin uzakları yakın eder ve içimin faylarında dolaşır. Seni düşünmek ibadetim olur yar, seni düşündükçe sevdalı aklım çözdüğüm düğümlere karışır.
En yaşanası varlık, avuç içi bir çizgiyi aşk diyerek, hayat bilerek ve ömür bilerek göstermektir. Ben yalnızlığımın derinliklerinde ölülere gül toplarım ve bu ömrü sen varsın diye yaşarım. Sen kıpırtılı yüreğimin gül tohumu, sen açılan göğsümün sevda boğumu, sen ruhumun kışı, baharı, bolluğu. Kayada menekşe yetiştirmektir seni sevmek, dalsız ağaçlara şiirler asmaktır seni düşünmek. Apansız ağlamak ve ıslak parmaklarımı, önce ruhunda, sonra da dudağında aşkla ve tutkuyla dolaştırmaktır.
Mağrur iç geçirişlerin o kurak nehirlerinde gövdesiz bir gölgelik aramaktır coşku, ruhumuzun bezirgân heybesinde anlamını beklerken aşk. Çözümsüz kahırların yangın alanıdır aşka sarılmak, gövdemizin alaz penceresindeki terli yeldir. Yapışkan sözler söyleme kulağıma, öfkeyi sükûnet, özlemi har geçirir. Sensizlik denilen şey ya kahırlı bir yokluk, ya da ruhumun sensizlikle asırlardır yaptığı yolculuktur.
Selahattin YETGİN