- 363 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Yaşantılaşma 1
Totem düşünce sıfır bir başlangıç referans kararlılık noktasıdır. Bu nokta, osilasyon kaynağı oluşla salınım yapan; taşıyıcı dalga genlik özellikli oluşla da davranır. İnsan sosyal yapıları, yaşantılımları içine kattıkları görsel, izlek sel anlama, öğrenme ve yorumlamalardan oluşan nesnel gerçekliklerle hakikiliğini (zihinsel öznel gerçekliğini), bu totem noktası ile eşleyerek öğrendiler.
İlk başlardaki, insan gelişmesi, kendi emekleme dönemi içinde dış nesnel gerçekliklerin insan bilincine olan basıncından ötürü insanın bir uyarılması ve dışarıya bir tepki verme öğrenilmesi gerçekleşmiş ise de, bu öğrenmeler içinde tam bir neden sel seçicilik pek pek egemen değildi.
Sadece karşılaşmalarına göre bilinen, yönelimden eğilimler söz konusuydu. Yeniden ve plastik edimli simülasyonu yapılışla üretilen ritüeli eğilimler çokça sosyal birlikti alanla ortaya kondu.
Bu nedenle insanlar sosyal yapılar içinde oldukları o düzlemlerle, hayatına girmiş yinelenebilir tutum ve davranışları totem noktası ile öğrendiler. Çünkü şimdiki totem nokta öğretileri, hal içindeki insanın kendilerinden önceki kesikli sürekli ata sal sosyal yapılarının bir hüneridirler.
Sosyal yapıların kendi üyelerine, üyelerin her bir kendi deneyimlerinden önce oluşturmakla saklayıp, yansıttıkları; “sosyal yapılı deney öncesi bilgidirler”. Atalarının deneysel yollarla çıkarımlar yapıp, torunlarına (kendilerine) aktardıkları, torunlara ökülte (gizli) gelen bilgilerdi. Hiç kuşkusuz ki bu özeğe, haldeki torunlarında deney, gözlem ve izlekleri de aktarılıyordu.
Haldeki insan kendisinden önceki bu sosyo ökülte bilgilere ancak hayranlık duyuyordular. Kutsal sosyo totem alanı, meşru yaptırımlarının mutlaklığı kıldılar. İlahi dinler de bu mutlağın üzerine oturuşla, uzun süre daha bu kabil kutsal olurdu (dokunulmaz) demlenişi sürdürdüler.
İnsan sosyal yaşamlarının oluşması içinde başlarda inanç değil, bilgi vardı. Bilgi, insan egosu dediğimiz, insan bencilliğinden olan eğilimlerinden kaynaklı hayati yönelimlerle; dış dünyanın kendisine doğru olan uyaranlarından kaynaklı seçme ayıklama skalalı enformasyon kaydıydı.
Dış ve iç uyarılardan kaynaklı, korunan bencilliğe uygun etkiler girişmesi, insanı kendisine doğru çekişle insanların, seçme ayıklama yapan kendi eksenleşmeleri vardı. Bu girişme insan ekseni merkezini dışarıya doğru eğimleyim yöneltirken insanda; çevresini tanıma, çevresinde olup biteni fark edip, pozisyon alma gibi merakı olan öğrenme amaçlı, faaliyetleri de başlattı.
Sistematik ve pek pek ritüelime olmayan tekil insan sanı kanı izlenimleri haricindeki, inanç eğilimi; bu tutumlardan sonra, ancak sosyal yapılar içinde vardır. Sosyal yapılar içindeki totem öğretmesi olan bilgi ve edimler; sosyal deneyimler olmakla kişi deneyiminden çok büyüktü.
Ve yine totem öğretileri olan bilgiler kişilerine, kişi deneyimlerinden önce kişisine bilişme oluşla yararcı (bilişti) oluyordu. Bu nedenle bu bilişti edim kişiye dokunulmaz oluşla inancı geliyordu. İlerideki dini yapı içindeki kişinin imanı da olacak olan bu biliştiler; tekil kişi sanı kanı envanterleri üzerine eşlenip kodlanıyordular.
Bundandır ki ilk sosyal yaşamların oluşma çekim merkezinde, insanların kendi egoizmlerinin tevhidi vardır. Dünya önce tekil, sonra da bu tevhitti bencilliğin etrafında oluşla; bu bencilliğe göre döner. Göz bu bencilliğin görmesi için. Güneş bu bencilliği ısıtmak ve bencilliğin yolunu aydınlatmak içindi. Yine sel, ateş, yıldırım vs. bu bencilliğe bir tehditti. Tüm algılar bencillik eksenindeki tanıma bilme uyarılmasıyla giderek sosyal yapı içinin inancı düzeni oluyordu.
Dikkat edilirse bu seçicilik ve kişi ben içinci anlama ve yorumlamaları; insan bencilliğine göre uygun veya irite oluşla yaklaşılan; ya da bencilliğe tehdit oluşla kaçınılan bir duygusallıklardır. Bu nedenle sosyal birlikler daha çok duygudaşlıkların çekim eksenli düzenlemesidirler. Eylemlerin ve öğrenmenin kaynağı bencilliklerimizdir. Bu nedenle duygularımız çok büyüktür.
Günümüze doğru geldikçe ancak dünyanın etrafımızda dönmediğini (ego santrik olmadığını) anlamaya başladık. Evrenin, bizim duygu ve bilincimizden bağımsız bir var oluşu vardı. Bizim egomuz da dıştaki olup bitenlere göreydi. Egomuz, evrendeki görece oluşlar içinde bulunup; kimi kısmi olup bitenleri içine alıp, çevredeki olup bitenler dışında bir şeyi istemiyordu.
Egosantrik düşünme ne kadar yanlış olursa olsundu. Bu, bir şeyi başlangıç referans noktası yapışla; iç dış olayları süreçleştirmekti. Nasıl olsa yol kendi kriterlerini ve kendi yürünmesinin nasıl olması gerektiğini ortaya koyacaktı. Ego santrik anlama bunca yanlışlarına rağmen, yine bunca doğrularını da bugünkü yaşantılamalarımıza temel etmişti.
Sürecek
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.