- 762 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
DEMOKRASİNİN AĞAÇLARI
Gündemden 15 gündür düşmeyen gezi parkı olayları sırasında yaşanan tepki yada direniş, yada hak arama mecralarının oluşturulmaya çalışıldığı şiddet içerikli gösteri topluğunun amacı gerçekten masumane bir demokrasi arayışı mı?
Zihnimizde uyanan ilk izlenimler bizleri Osmanlı imparatorluğunun son dönemine, 1950-1960 yılları arasındaki demokrat parti dönemine, 1960’lar, 1970’ler, ve Rahmetli Cumhurbaşkanı Turgut ÖZAL’ın ölüm sebebi hala aydınlığa kavuşmayan ÖZAL’lı dönemlere götürüyor. O dönemlerde yapılan her hareketin adında özgürlük vardı ama yıllar geçtikçe yapılan bu hareketlerin aslında bir özgürleşme hareketi olmadığı yönünde izlenimler oluşuyor.
Şiddetin, hakaretin, yağmalamanın olduğu bir ortamda demokrasiden özgürlükten bahsedilebilir mi? Elbette edilemez.. yaşanan bunca olaydan sonra ülkenin itibarını, insanların itibarını, ekonominin itibarını, turizmin itibarını, hatta ve hatta ideolojilerin itibarlarının karartıldığı bir ülkede demokrasinin kime ne faydası vardır.
Zihnimizi birazda demokrasinin hit olarak görüldüğü Avrupa ülkelerine kaydıralım. Hepsinin ortak noktası demokrasiyi oluşturmak adına zamanında sömürgecilik yoluyla soyup soğana çevirdiği ülkelerin ekonomik değerlerine el koyarak alt yapılarını oluşturmuş ve zenginleşmişlerdir. İşte bu gün o Avrupa ülkelerinde vatandaşlarının hakları düşünülmeye başlanmış, sosyal haklar artırılmış özlük ve vatandaşlık haklar yerine iade edilmiş duruma kısmen de olsa ulaşmışlardır. Demokrasi ve ve ekonomi birbirleriyle içe geçmiş halkalar gibidir. Refah devlete geçişte ekonominin etkisi göz ardı edilemez bir gerçektir. Demokratik rejimlerin kalkınması refah devleti oluşturur.
Çok yakın zamanda Avrupa’da yaşanan ekonomik krizle birlikte daha önceleri var dediğimiz hatta ve hatta dış basınlara demokrasi dersi veren bazı ülkelerin ekonomik krizlerin etkisiyle demokrasinin nasıl sekteye uğradığını gördük. Adaletsizliğin haddini aştığını gördük. Sosyal devlet ilkelerinin nasıl sekteye uğradığını gördük. Yunanistanda yaşayan insanların ekonomik krizden sonra evsizlik oranlarındaki artış ekonomik bir gösterge olmakla birlikte demokratik bir rejimin başarısızlığın sebebi olarak görülmelidir. Demek ki demokrasi herkesin her şeyi her yerde söylemesi yada her şeye tepki göstermesi değil. Ekonomik olarak bir yaptırım gücün yok olması demokrasiyide, özgürlüğüde, Sosyal Devletide büyük ölçüde etkilemektedir.
Makamların itibarı toplumların itibarının aynasıdır. Toplumlar gördüğü ilgi, hissettiği aidiyet duygusu, yaşanılan sıkıntıların giderilmesi için oluşturulan demokratik ortamların sıhhatini iyice analiz etmek durumundadır. Haklı iken haksız duruma düşmek istenen hakların ötelendirilmesine sebebiyet verebilmektedir. Dolayısıyla yaşadığın toplumun değer yargılarını ön planda tutarak içinde bulunduğun grubun bir üyesi olduğunun benimsenerek yanlış tepkimelere meydan vermemek gerekmektedir.
Sadece kendini düşünen ben temelli anlayıştan öte bütünsel bir yapıyı düşünerek hareket etmek durumundayız. İsteyerek veya istemeyerek bazı illegal hareketlerde bulunurken ülkeni, insanını, yaşadığın toplumun itibarını hiçe sayarak hareket ettiğin sürece Avrupa’nın yaşamış olduğu sorunlar yumağının bir örneğini yaşamayacağını mı sanıyorsun.
Şunu da unutmamak mutlaka önemlidir.. Demokrasi zarar vermeden tepki vermeyi gerektirir. Demokrasi insan haklarını ön planda tutmaktır. Demokrasilerin ana temasında iletişim vardır. Yöneten ve yönetilenler arasındaki iletişim arttıkça bir çok sorun kendiliğinden sonuçlanacaktır. Yönetenler ile yönetilenler arasındaki iletişimin en güzel örneklerinden biride seçimdir.
Bu olayların tarihe izdüşümü nasıl olacak yıllar sonra hep birlikte okuyacağız, duyacağız belki pişman olacağız belki farklı duygular …. Onu da zaman gösterecek tüm çıplaklığıyla.
Akli selim davranmanın insanlık adına yararı olduğu gibi kendi yararına da olduğunu unutmamak lazım gelir….
“ Her kim ki dünyada bırakmalı bir eser,
Eser bırakmayanın yerinde yeller eser”