- 1703 Okunma
- 4 Yorum
- 3 Beğeni
Kaf Dağındaki Sevdam
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Hasreti ile imtihan mı ediyor bizi yar,
Yar bizi özlemiş de özlemiyle mi sınar
Şimdi bir esmer duadır avuçlarımdan göğe yükselen.
Sevdanın bu hicran saatinde gün kavuşuyor kirpiklerimde. Islanıyor arzın yüzü, ellerimle siliyorum. Bir gülün kavislerini çiziyor ellerim, dökülen hüzünlere. Bir sana dokunamıyor parmaklarım baştan başa boyarken asumanı sadakat renginde. Öyle uzaksın ki şimdi, yerin Kaf Dağlarının arkasındadır sanki. Varlığın uzak, ismin tuzak alın yazıma. Merhametin benden uzak, kayıp şehirlerin köşe başlarında adı sanı bilinmezlere nöbet tutmakta.. Şefkat, ellerinin ayasında bizi bize düşman eden muhannet çehreleri oyalamakta.
Ey kalbimin sultanı, her şeye rağmen yine de ak saçlı sabahlara yoruluyor her rüyam. Ve her düşüm inadına sen kokuyor. Uzanıyorum maziye ve takılıyorum titrek bir hayalin peşine. Ben ki hiç hayal kurmadım sensiz. İçinde sen olmayan bir tek hayali beslemedi yüreğim. Saatlerim sana kurulurdu her vakit. Yollarımın sonu sende biterdi. Ve her düşüm kaderimin inadına isminle titrerdi. Ben her düşümde sana uyandım, sende oyalandım.. Oysa her defasında kör bir ihtiras engel oldu ismini ismimle yan yana düşürmeye. Cümle alem bildi de bir sana anlatamadım meramımı ey yâr! Herkese gücüm yetti de bir sana yetiremedim. Bilsen seni ne çok sevmişti bu deli yürek. Ne çok dilemişti rabbinden yalın kokunu. Ne çok düşlemişti rabbine senin ardındaki secdesini . Ve ne çok istemişti gözyaşları ile yıkanmasını muradının. Şimdi ıslanırken iradesiz gözyaşlarımla, seccadelerin mahcupluğu bundandır.
Yorulurken muradım acemi telaşlardan
Seni aradım durdum bitimsiz uzaklarda
Adresini istedim gülüştüğün kuşlardan
Dediler ki sevdiğin muhannet tuzaklarda
Ey yüreğimin efendisi, varlığın mühür vururken varlığıma, sözleri incitmekten korkan sükutun esiri olmuşuz çoktan. İkimiz de yarışırcasına susuyoruz sessizliği çıldırtan her kabullenişle. Gecenin kalbinden sökülüyor ciğerlerimi yoklayan sızı. Hummalı bir titreyişin ardından buğulanan gözlerimden akıyor gölgen. Uzuyor perdelere vuran aksin ve sen kayboluyorsun yolun sonunda. Oysa ben her duanın eteğini öperdim bir derviş edasıyla, meali sen olan bir cümle için. Her mihnete katlanırdım yorgun ayaklarım yorarken sana çıkan yokuşları. Her soluğun perdesi olurdum belki bir nebze nefesine dokunmak ümidiyle. Neyzenin neyinde inleyen bir nağme gibi düşerdim adının geçtiği her nefesin ardına.
İsyan bizim işimiz değildi ama küsmüştüm ta binyıllar evvelinden talihsiz kaderime.. Kader demiştik alın yazımızla ayrı ağaçlarda açan çiçeklerimize... Kısmet demiştik hani bin yıllar evvelinden, belki mahşere... Hüzün ekmiştik hayat bahçelerine alamadığımız muratlar yerine.. Aslı mahşere saklı mısralar örmüştük, belki, bir gün okunur yüz yüze diye.
Kavuşulması imkansız yitik bir sevda mı olacakı bizim öykümüzün tefsiri. Tozlu kahır raflarında mı gizlenecekti muradım. Bir kanadın şarkı, bir kanadın garbı oyalamakta süzülürken sonsuzluğun koynuna.Şimdi bir Zümrüd-ü Ankasın gönlümün gökyüzünde, düşlerimden Kaf Dağına uzanan.
Ben ise yıldızlardan medet ummaktayım halâ, yoluna, izine yüz sürmek adına. Kah Leylâ oluyorum sevdasını diyar diyar gezdiren, kâh bir sevda öksüzü oluyorum munis bir anne şefkati bekleyen. Örtülüyor karanlıklar üzerime, uyumak istiyorum düşlerimde. Uyanmak için Kaf dağının ötesinde.
Kaf Dağı; kaderime nakışladığım sevdamın en muteber sarayı. Ey yâr hangi odanın hapsindesin ve hangi duam anahtarıdır ardında olduğun kapının bilemiyorum. Ben ancak işaretsiz mekânları dolaşıyorum âmâ bir meczup misali. Ben Leylâmı arıyorum, tökezlerken sevdanın yollarında gayri ihtiyari.
Oysa yıllarca hasreti çekilen bir sevgili, hayal değildir hayallerden öte ! Yüreğim yorgunluğunla hemhal olurken, kendi canında bulduğu bir resmi resmediyor gözlerinin aynasına, senden gelen, sana benzeyen, ve aradaki dağları yıkmak isteyen. Yine yorgunluktur mısralarıma çöken terennüm. Tatlı bir rehavetle titriyor çan çiçekleri çaresiz bir teslimiyetten ziyade gönüllü ram olurken kadere ve her şeye.
Bilemiyorum, düşler hep yalnız mı büyür, yalnızlıklarda mı? Ya da hep düşlerde mi yeşildir hayal bahçeleri? Adı üstünde düş işte, bir düş! ’Düşlerin gerçek olabilmesi için uyanmak’ lazım diyor dostlarım. Ama ben hep uykumda kalmak istiyorum. Çünkü korkuyorum, çünkü incinir her bir yanım, kırılır dallarım, çöle düşer yapraklarım ve ben her sabah varlığına uyanan sevdalarımla sana ağlarım!
Sesini getiriyor sabah meltemleri ninni gibi, bir esmer gülüşün koynuna giriyorum cümle arsız hayallerden sıyrılıp. En makbul dualarla bezeniyorum hayalimde. Bir gelincik uyanıyor kor kızıl libası ile sabahıma. Eteğindeki şebnem arzu ile süzülüyor toprağa. Yine ıslanırken arzın mahcup yanakları, kana kana içiliyor muhabbetin hası, aynasına ram olan tomurcuktan.
Adı aşk! Adı masal! Adı imkânsız olsa da! Bilirim en uzaktaki en yakındır aslında. Bu yüzden
Biz bir tek Zümrüd-ü Ankayız şimdi. Kafdağı’nın ardında.
Kargülü ALMILA
YORUMLAR
"Adı aşk! Adı masal! Adı imkânsız olsa da! Bilirim en uzaktaki en yakındır aslında. Bu yüzden
Biz bir tek Zümrüd-ü Ankayız şimdi. Kafdağı’nın ardında."
Cümlelerin bana Erol Evgin'in bir şarkısını hatırlattı:
Ben imkansız aşklar için yaratılmışım
Ne kavuşmayı bilirim ne unutmayı
Kayboldum kuytusunda yalnızlıkların
Yaşadım en karasını sevdaların
Sensizlik bir ok gibi canıma saplanmalı
Coşmalı yanardağlar, kasırgalar kopmalı
Aşkın bir zehir gibi kanımda dolaşmalı
Elbette aşk dediğin böyle olmalı
Tebriklerimi sunuyorum şiirimsi güzel bir yazı olmuş. Hep yazmanız dileğiyle...
"... Sevdanın bu hicran saatinde gün kavuşuyor kirpiklerimde."
" Islanıyor arzın yüzü, ellerimle siliyorum."
özüdür düşülen derkenar!...
yorumlara hep o göz ile baktım. içimdeki güzelliği bu "cümlede" yakaladım demenin bir farklı yoluydu belkide!...ya da candan okudum demenin...
"Bir sana dokunamıyor parmaklarım baştan başa boyarken asumanı sadakat renginde."
"Varlığın uzak, ismin tuzak alın yazıma."
" Merhametin benden uzak, kayıp şehirlerin köşe başlarında adı sanı bilinmezlere nöbet tutmakta.."
" Şefkat, ellerinin ayasında bizi bize düşman eden muhannet çehreleri oyalamakta."
"Yüreğim yorgunluğunla hemhal olurken, kendi canında bulduğu bir resmi resmediyor gözlerinin aynasına, senden gelen, sana benzeyen, ve aradaki dağları yıkmak isteyen. "
"Yine yorgunluktur mısralarıma çöken terennüm. "
ama böyle birden fazla olursa harika anlatım...
aldığım bölümler her ne kadar adıma bir kat daha güzel gelmiş ise de, bıraktıklarım yorumun mantığını aşmamak içindir...
"Ve her düşüm inadına sen kokuyor."
" Uzanıyorum maziye ve takılıyorum titrek bir hayalin peşine."
" Ve her düşüm kaderimin inadına isminle titrerdi."
" Oysa her defasında kör bir ihtiras engel oldu ismini ismimle yan yana düşürmeye. "
"Cümle alem bildi de bir sana anlatamadım meramımı ey yâr!.."
" Ne çok dilemişti rabbinden yalın kokunu. Ne çok düşlemişti rabbine senin ardındaki secdesini . Ve ne çok istemişti gözyaşları ile yıkanmasını muradının. Şimdi ıslanırken iradesiz gözyaşlarımla, seccadelerin mahcupluğu bundandır."
"yar/e" meram anlatılırken ...yazılmaz ise eksik kalırdı...
uzun oldu bili "yorum"
bu kadar ara vermenize deymiş paylaştıklarınız...
"Bir kanadın şarkı, bir kanadın garbı oyalamakta süzülürken sonsuzluğun koynuna"çöle düşer yapraklarım ve ben her sabah varlığına uyanan sevdalarımla sana ağlarım!.."
"....bir esmer gülüşün koynuna giriyorum cümle arsız hayallerden sıyrılıp."
" En makbul dualarla bezeniyorum hayalimde."
" Bir gelincik uyanıyor kor kızıl libası ile sabahıma."
"Eteğindeki şebnem arzu ile süzülüyor toprağa."
" Yine ıslanırken arzın mahcup yanakları, kana kana içiliyor muhabbetin hası, aynasına ram olan tomurcuktan."
selam ve saygılarımla