Bu da Sana Kapak Olsun
Köyün birinde Kel Ali lakaplı birisi yaşıyormuş.
Kel Ali ve köyden birkaç kişi hacca gitmeye karar vermişler ve hac vazifesini yapmanın sevabı ile köylerine dönmüşler, aradan günler geçmiş.
Hacca gittikleri öbür hacı arkadaşlarına bütün köylüler hacım diye hitap etmelerine rağmen Kel Aliye kimse hacım diye hitap etmiyormuş.
Kel Ali ve karısı, bu işi gurur meselesi yapmışlar.
Ali şahsına hacım dedirtmek için çareler aramaya başlamış.
Birgün kel Alinin aklına bir fikir gelmiş ve en besili koçunu kahvenin önünde keserek bütün köy halkını akşam yemeğe davet etmiş ve etler yenmiş, ayranlar içilmiş, herkes evine gitmiş.
Kel Ali ve karısı merakla sabahı sabah etmiş.
Sabah erkenden Kel Ali en güzel fiyakalı urbalarını giyerek, doğruca kahveye gitmiş .
Kahvede ki herkese okkalı birer kahve söylemiş, kahveler içilmiş, sohbetler yapılmış.
Kel Ali evinin yolunu tutmuş.
Karısı onu merak içinde hemen kapıda karşılamış ve soran gözlerle kocasına bakmış.
Kel Ali başını önüne eyip ayakkabılarını çıkarırken, yine demedi deyyuslar diye kızgın bir ses tonuyla söylenerek,surat beş karış eve girmiş.
Karısı çok bozulmuş, Aliye ağzına geleni saymış ama bizim ki bu lafları duymazdan gelmiş.
Aradan günler su gibi akıp geçmiş.
Ali bu sefer koca danayı kahvenin önünde yıkmış akşam ziyafet var.
bütün köylü davetlimdir diye havasını atmış.
Kavurgalar yenmiş, sohbetler edilmiş, sanki millet tövbe etmiş gibi, kimsenin ağzından yalandan da olsa hacım lafı çıkmamış.
Karısının dırdırı Ali’’yi dünyaya geldiğine ve hacıya gittiğine bin pişman etmiş.
O kızgınlıkla, bir hafta sonra köy meydanında bangır bangır bağırarak, agalar karımın adağı varmış.
Eger ben hacıdan sağ salim dönersem, öküzü kesecem diye niyet etmiş.
Akşam hepiniz bu verilmiş söze davetlisiniz buyrun öküzü yemeğe....
Herkes kıtlıktan çıkmış gibi tıka basa kızarmış etleri ekmeksiz yemiş ve yine Allah razı olsun hacım demeden evlerinin yolunu tutmuşlar.
Karısı bu sefer hepten delirmiş.
Elinden düşürmediği sazı başlamış, çalmaya ama ne çalış.
Sazın devamlı bam teline vuruyormuş, her sözü sanki zehirli ok olmuş.
Alim yiğidim!
Kafasına sinen konunca kayan kelim
Kendine hacım dedirtemeyen madara herifim
Kurbana sakladığımız kınalı koçu kestin
Danayı dünbüklere kavurga ettin
Öküzü de Allahu Ekber deyip kestin
Ah ah ne olurdu bir kez lafımı dinleseydin
Şu keline tuz döküp, hayvanlara yalat dediğimde
Kırmızı görmüş boğa gibi delirmeseydin
Hacım demeselerdi ne vardı
Akılsız şimdiye kıvırcık saçların çıkardı
Sana kaç sefer git şu havaalanına bir tutam ot ektir demedim mi?
Efendim neymiş?
Bir de kasıla kasıla madende ot mu bitermiş.
yazıklar olsun, hep bu lafının arkasına saklandın
Kusura bakma hacım
Bu dolgun vucut, geceleri artık bacın
Ulan bu köydeki zibidilerin, açlıktan kemikleri sayılırdı
Sayende şimdi yanakları, ısırılacak kırmızı elma gibi oldu
Senin yüzünden öbür hacı karılarına maskara oldum.
Bu köyde bir dakika daha durmam, bütün ahali duysun
Ben babama gidiyorum, bu da sana kapak olsun
kafana saç ektirirsen, kel Ali’’m
Koçu da danayı da, öküzü de istemem,haber gönder, hemen dönerim .
Hanım!
Hanım!
Öküzü nereden çıkardın?
Sen değil miydin, beni günaha sokupta, öküz niyetine şunlara bizim uyuz eşeği pişiripte yidirelim diyen.
Alim gıvırcığım, sus lan yerin kulağı var...
CENGİZ DAMAR
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.