- 1028 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Hikayenin asıl kahramanı ise,… sevgili BABAMdır… Ve tabii ki, KAHRAMANIM…!
" Bir önceki yıla nispetle seyrelmiş saçları, kuzeyin serine çalan ağustos esintisiyle arkaya doğru uçuşuyordu...
Önünde aynı esintiyle nazlı nazlı salınan yonca ve fiğ tarlasına diktiği gözlerini, " tüh yazık olmuş" ifadesiyle kısıp :
"başka ekecek bir şey bulamadınız mı bu güzelim araziye..?"
dedi, yanındakilere, biraz şaşkın, biraz asabi bir eda ile..
Yanındakiler..:
" Biraz da kar-tol (patates) var şefim, bizim burada başka bir şey "yetişmez"..."
diye cevapladılar, hep bir ağızdan...
Yüzünde beliren gergin ifadeden cevabın hoşuna gitmediği anlaşılıyordu...
"Olmaz..." dedi, " toprak emeği inkar etmez....hiç denediniz mi..?"
" Yok şefim" dediler, " burda başka bir şey bitmez ki.."
Yüzünü ovuşturdu kısa boylu, dik duruşlu adam.. " yarın bu yoncalar yolunacak, bağ yapılıp çevredeki hayvan sahiplerine verilecek,... sonra da arazi sürülecek"....
Yürümeye başladı ve eliyle işaret etti?i parselleri gösterip.:
Bu kısma, domates,... buraya patlıcan,... şuraya biber,... şuraya kavun ve önde kalan az bir yere de çilek ekeceğiz arkadaşlar.." diye azimli ses tonuyla heyecanlı heyecanlı tarif etti yapılacakları.... yüzünde beliren çocuksu neş’ eye saf bir hayretle bakıp..:
" Olmaz bunlar burada şefim" dediler yine....
Kaşları Çatıldı, sesi sertleşti, yanında duran hayli uzun boylu adama dönüp..:
" Asım bey, söylediklerimi talimat olarak yazıp panoya asınız,.. arkadaşlar daha iyi anlasınlar ve ihmal etmemelerini rica ediyorum.. Ben da bizzat katılacağım kendilerine.. talimatın ekine bunu da iliştirin bir zahmet.." dedi ve arkasındakilerin yetişip yetişmediğine aldırmaksızın hızlı adımlarla yeni ofisine döndü...
Telefonla konuşurken neşeliydi yine..
" Sağ olun efendim,.. iyiyim.. evet göreve başladım. Arkadaşlarla tanıştık" ve daha pek çok sohbet işle ilgili... nihayetinde..
" Şevket bey, domates, biber, salatalık, patlıcan, kavun ve çilek tohumları istiyorum.... burada böyle bir arazi olduğunu daha önce söyleseydiniz tedarikli gelirdim...... Nasıl, siz demi,.. yapmayın beyim, tarla tarla pancar ekelim diye ziraatçı olmadık biz yahu.... adımız üstünde ziraatçı .... mezuniyet imiz tarla bitkileri... siz lütfen bunları tedarik ediniz... Erzincan’ da yoksa.... var olun,... bir de gül fidanları istirham edicem ama cinslerini ayrıca bildiririm ... teşekkür ederim,.. hürmetler."
Verdiği talimatlar harfiyen yerine getirildi.... Ismarladığı tohumlar geldi... fidanlarda... Tohumları bizzat kendisi çimlendirdi ve zorlu bir kıştan sonra zamanı geline yine bizzat kendisi de katılarak ekim dikim işleri halledildi... Yaptığı şeye öyle inanıyordu ki, itiraz edenler bile rüzgarına kapılmışlardı... Ekilenler dikilenler özenle bakıldı, sulandı, gübrelendi.... veeee…çiçeklendi her biri,..... zamanı gelince de ürün verdi.. hem de yedi veren gibi.....
Hem de iki avuca zor sığan domatesler,... yanından geçerken bile misler gibi kokan salatalıklar ve kavunlar.... yapraklarının altına gizlenen mis kokulu hınzır kırmızı, doyumsuz çilekler şeklinde....
Hem de, bu memlekette bir şey yetişmediğine kani adamların, meyve sebzeyi pazarlarına meyve sebzeyi taaaa İstanbullardan zor zahmet getirmelerine inat ve bir kaç ailenin kışlık ihtiyaçlarını kurutmalıkla, salçayla, turşuyla karşılayarak.
“Olmaz Şefim” diyenler, dediklerine mahcuptular ama memnundular aldıkları dersten…ve evlerine götürdüklerinden…. Kimi, evinin önüne birkaç sıra bir şeyler dikmekten bahsediyordu…gelecek bahara… Herkes memnundu ahvalden….
En çok ben memnundum aslında…. Çünkü taaaaa Türkiye’ nin en batısından, taaa neredeyse en ucuna sandıklarda getirip Üzerlerine titreyerek beslediğimiz Mardin taklacılarının gökyüzündeki şahane gösterilerini dalından topladığım tazecik çilekleri atıştırarak izlemenin keyfine diyecek yoktu….. Hele ellerimle diktiğim fidelerden mahsul toplamak, ne zevkli bir işti anlatamam….
Bir taraftan da,… mahiyetine tatlı sert kol kanat geren, onlara amirliğin ötesinde öğretmenlik yaparak saygılarını ve kalplerini kazanan, inci gibi yazılar döktüren narin fakat ayasında nokta nasırlarını yanağımı okşarken hissettiğim elin sahibi, o ufak tefek boylu dev adamla duyduğum gurur şişiriyordu göğüs kafesimi…”
Benim bu hikayede ne işim mi var….?
Bendeniz o vakit sekiz yaşında bir çocuktum efendim… Hikayenin asıl kahramanı ise,… sevgili BABAMdır… Ve tabii ki, KAHRAMANIM…!
Bu olay, aynıyla cereyan etmiştir? O zaman eminim yaşayan her kese bir ders vermiştir, bana da… Ama asıl zaman geçtikçe her aklıma geldiğinde başka dersler çıkarmışımdır içinden….:
Bilginin önemli olduğunu örneğin… paylaşılarak ve yaşayarak değerini bulduğunu… Her durumda kendine güvenmen gerektiğini,.. kararını uygulamak konusunda inayet beklememeyi, ne istediğini ve istemeyi bilmeyi… Doğru bildiğinden eminsen, bildiğinden şaşmamayı… Yalnızca bilmekle yetinmeyip, bildiğinle amel etmenin önemini…
Allah(CC)’ ın verdiğini inkar etmemeyi,… “olmaz,.. böyle gelmiş böyle gider,… bu hep böyledir.” dememeyi,… insanlardan emek sarf etmelerini istiyorsan kendi emeğini esirgememek ,.. şöhretli olmak için değil, faydalı olmak için emek sarf etmen gerektiğini… Toprağın AZİZ olduğunu ve asla emeği inkar etmediğini…. “Umut etmek için, tohum ekmek gerektiğini”
Ve daha bir çok şeyi……
O da Rahmet-i Rahman’a yürüdü yedi yıl önce… Daha öğreneceğim neler neler varken uhdesindeki tecrübelerinden….
Baba sevgisini anlayabilmek için,.. baba olmak gerekiyormuş evet.. Baba olunca, zamanında bir türlü çözemediğin duruşunu anlı yormuşsun Baba’nın…
Elbette Hakkın( CC.) rahmetine ve taktirine amenna…. Özlemiyle inceden akıveren göz yaşına sema vatın itirazı olmadığı gibi..
Babaları hala hayatta olanlar, ki ; Allah(CC.) SAĞLIKLI VE HAYIRLI ÖMÜRLER VERSİN,.. onlardan bir gün bile incitmemelerini istirham ediyorum babalarını.. Aynı görüşte, aynı inanışta olunmasa bile,… sebebi vücuda nankörlük ve vefasızlığa gökler titrer…Hiçbir şey yapamıyorsak ta, hayır dua ile yad ve ruhlarını şad edelim….
“ ALLAH’ IM,
ANAM, BABAM BEN KÜÇÜKKEN NASIL ÜSTÜME TİTREYİP, BENİ BESLEYİP BÜYÜTTÜLER İSE,… SEN DE ONLARA ÖYLE MERHAMET ET…”
SELDA İYİEKMEKÇİ
YORUMLAR
Aminnnn... aminnn...
Bir zamanlar kırın düzüne orman çiftliği yapılmasını önermiş Mustafa Kemal...
Herkes karşı çıkmış, ama o görüşünde ısrar etmiş...
Ve dediği olmuş da...
Ankara'daki "Atatürk Orman Çiftliği" böyle oluşmuş...
Hani birilerinin bu yüce kişiliği çekemeyip aynı yere başbakanlık köşkü yapmayı düşündüğü yer...
Babalar başkadır kızım...
Ben de bir babayım ama hakkın rahmetine kavuşan merhum babam kadar henüz olamadım...
Güzel bir yazıydı.
Babanızın mekanı Cennet olsun.
efendim babanızın ziraat çi olması köylülere bir ışık olmuş olmaz dediklerini oldurmuş ama burada görevini tamamlayıp öbür aleme intikal etmiş bu dünyada iyi olanlar oradada huzur içinde olacaktır sizlere sabır dilerken çok güzel anı paylaşımıydı emeğinize sağlık saygılarımla selamlar