Ağır Geldi Sevda Çağrım
hayrettin taylan
En ağır işçi benim .Sevdanı her an taşıyor, onarıyor, sensizliğin katlarını örüyorum. Benimle olma katına gelip düşlerinde dinleniyorum. Günüm sensin, düşüm de ömrüm de…
Seni görmediğim günlerin hamalıyım. Görülmemişliği taşıyorum.Yüküm yar, hükmüm sevdam…
-Yeni bir mevsim yazdım sözlerimle.Bu söz mevsimin sahibesi sensin.
Bu kader iklimimin sözcük içi sensin.Manalardan ,aşklara, aşklardan , istendiklere tümleniyoruz.
-Bülbüllerin velvelesi gülünde.Gülünün kokusu bülbülün yürek sığıntısına.Ulaşmak bir ulaşım kadar künyesini seriyor.
-Sana varmanın fanusu kırık.Gözlerinin yeşilinden muhabbetler biriktirdim.Sözlerinin his defterinden kendime sisler kapattım.
-Bazen değil, sensiz her anımın hüzünleri gibi sisler gibi içsellerimi örtüyorsun.
Sana olan aşkımı bilsen, bildiğin her şeyi unutursun.Sana olan hasretimi bilsem, hasır altında sakladığın bütün sırlarını surlarını aşar gelirsin.
-Duyarsızlığın duymuyor sanırım. Duyarlılığımın sözlerine küpe olacak gelişlerin neden yok?
-Sen mahkum edilmiş anacıl bir kuzu musun? Sevmenin şifrelerinden, gerçeğin filmine giden yolda bir arpa yola adımların neden aksak?
Sen gülsün, sen gülün özüsün. Dikenlerine katlanmak zordu;ama yapraklarını okşamak mutlu ediyordu.Sözlerinde kalmak huzur veriyordu.Yeşil gözlerinle yemyeşil ormanların derin hayallerine dalmak güzel oluyordu.
-Hayallere dalıyordum.Uyanıyordum sen varsın diye. Ha bir de
yüz kızartıcı bir suça yüzündeki güzelliğinle başlayıp kalbini çaldım.İyi bir hırsızım aynı zamanda.
HakiM:
-Neden nefsine, sevgine, merhametine, sevgine sahip olamadın.Bu genç , güzel, meleksi kızın kalbini çaldın.
Şair:
-Kalpte sızı toplandı mı o artık okyanustur. Hasrette ,tufan esti mi artık içsel bir felakettir. Ürkek ve nazlı ceylan gibi sözcüklerimin evine geldi.Ona cümlelerimin göğüne taşıdım.Bir yıldız kümesi arasında manalarla ona gittim.Teninde değilim dedim.Bir kadın önce ilgidir, ilimdir, sosyal bağdır, içsel mevzidir, güvenli bir limandır, lila özlemlerdir, mor akışlardır.Onun duruşunda akan binlerce iyilerin akışını gördüm.
-İlkleriyle bana geldi.Bütün ilklerini teslim etti.Ben de mertlik , romantiklik, bilgelik, içtenlik, aşıklık kitaplarıma taşıdım.Onun kadar ona yakın bir hazine oldum…Sevdim hakim bey…
Büyük kâşif saydım kendimi.Bu devirde böyle bir güzeli tanımak, onu yaşamak, onla yaşlanmayı hayal etmek sığmıyordu.
-Rabbim, bu dünyanın ortasında bir cennet sundu.O da huri olarak sahilime geldim.Hep kıyımda kaldı;ama kıyının sahili uçurumdu.
Her an , o uçurumdan düşebilecek gibiydim. Bu yüzden mucitler gibi onun ruhuna akan icatlarım vardı.Mesele onu , ondan çok sevdim.
Aklın yapabileceklerinin sınırı olmadığına inanlardan değilim.Her şeyin bir sınırı , her sevdanın bir sırrı hatta sonu vardır.Bu sevda okyanusumuz kurumasın diye sabrın yeni adılı oldum.
-Bir mucize kenti yaptım.Onun yeşil gözlerine baktığım gün bayram olur diye her günüm arife oldu. O ,bu muciz, bu hisiz, bu içteniz duyulsamanın farkında bile değildi belki…Kendi açmazlarında açılmamış bir gül gibiydi.
-Üstelik annesi bu özel gülü elmas bir vazoya koymuş.Dişi bir erkeğin bile koklaması yasaklanmış gibi. Sınırlar, sırlar,çıkmazlar, beklentiler içinde bizli bir hayale kıpkırmızı oluyordu.
Hakim:
-Yaz, kızım:
Bu kadar komplike sevda olmuş ki beratine… Şairimizin bir ömür onu mutlu edeceğine dair sözüne, kızımızın da onunla yaşlanmaya, en kısa zamanda anne kokulu bir hali yaşamaya karar kılınmıştır.
-Aşk yasamızın sevme maddesinin tutku fıkrasının sevda bendine göre böyle aşk ne görülmüştür, ne de duyulmuştur, tez elden birbirine kavuşulması duasına…
Beratinden çıkıp hislerine geldim.
“Hissetmeyi öğrenin , hayatın size dokunduğunu göreceksiniz.”
~Jim Roan~
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.