PilavveKarabiberle Zaman Yolculuğu
Ne değişti ha! Ne değişti bilmiyorum...
Şu an yarınki sınavıma deli gibi çalışmam lazım, ama ben burada oturmuş bunu yazıyorum. Yanlış mı yapıyorum bilmiyorum bu da ihtimal dahilinde, ama bu anı kaydetmem lazım. Ne yapıyım, kendimi yazmak ihtiyacında hissetmekle beraber, huzursuz da hissediyorum... Sonunda da ne çıkacak nasıl bir yere gidecek bu yazı hiç bilmiyorum. Her şey belki de çok küçük bir şeyden başladı. Akşam yemeğinde pilavın üzerine karabiber serpmekle! Kabul ediyorum, çok sıra dışı ya da harikulade bir olay değil, ama o ikilinin birleşince ortaya çıkardıkları koku beni başka başka günlere götürdü. Kendimle hesaplaşmam gerekliliğini hissettirdi ve birçok şeyin yeniden ve tekrar farkına varmamı sağladı.
Her şey pilavın üzerine karabiber serpmemle başladı, ve ortaya çıkan o koku beni lise günlerime götürdü. Anadolu�nun önemsiz kasabalarından birinde yaşamaktayken aynı zamanda ilçede lise öğrenimi görüyordum. Tabi öğlen yemekleri benim için en büyük problemdi. Lisenin ilk yılında, annem azık koyardı, ben o azıktan kaçmaya çalışırken. Çok zengin değildik zira, orta direk denebilirdi durumumuza, fakat belli ki babama 3 çocuk okutmak, hele birini kasaba dışında, zor geliyordu.
Kahretsin, şu an yarınki sınavıma çalışmam gerekiyor ama bunu yazmayı da sanki kendime bir görev biliyorum. Evet, her şey akşam yemeğinde pilavın üzerine karabiber serpmemle başladı. Aslında hemen hemen her gün yiyorum pilav ve hemen her gün üzerine karabiber ekiyorum. Ama bu seferki ortaya çıkan o koku benim elimden tuttu ve taa lise yıllarıma götürdü. Galiba bugün pilavın üzerine biraz daha eğilmiştim. Bu bakımdan çok duygusal bir yemek oldu. Lise yıllarımda, babam para verdiği günlerde, dışarıda, yani lokanta vb. yerlerde yemek yemek lüksüne sahip oluyordum. Tabi o da çok sınırlı oluyordu.
Genellikle belliydi gittiğimiz yerler, zaten babamdan çok zaman para isteyemiyordum, sevgili babacımın hakkını yiyemem, o çok kez bana son parasını vermiştir, ben öğlen yemek yiyeyim diye... Aslında yemek de fazla sorun değildi, ama asıl olan arkadaşların arasında küçük düşmekti. Ya da benim öyle hissetmem... Kasabadan ilçeye lise okumaya gelmiş çocukların hepsi yemek yemek için öğlenleri dışarı çıkarken, okulda kalmak ve o sevgili anneciğimin hazırladığı azığı, ki genellikle ekmek arası bir şeyler olurdu, yemek çok ağırıma gidiyordu. Ağırıma gidiyordu işte ne yapıyım!
Param olduğu günlerde(Param diyorum ama esas babamın parasıdır o) de seçeneklerim çok fazla değildi. Büyük ihtimalle ekmek arası köfte yerdik bir kaç arkadaşla. Fiyat:500 bin lira, yer, Mehmet’in Yeri. Daha sonraları Eftelya adında yeni bir yer açıldı. Orada da ekmek arası köfte: 500 bin lira... Buralarda yerdik, ve Eftalya’da bir süre sonra ekmek arası köfte 750 bin oldu diye artık Mehmet’in bilmem kaçıncı sınıf yerine kalmıştık. Bazen para bol oldu mu çorba içerdik lüks olsun diye. Mercimek çorbası... Fiyatı: öğrenci indirimi ve 1 milyon lira...
Bazen lüks olarak çorba içerdik dedim ya, derken arkadaşla bir gün adeta bir çılgınlık yaptık. Pilav üstü döner yedik her zaman camın dışarısından seyrettiğim o lüks lokantada, ve ben pilavın üzerine karabiberi ilk o gün attım, ve bu akşam çıkan kokuyla o koku birbirinin farklı zamanlardaki ikizleriydi! Kim demiş zaman yolculuğu imkansız diye, ben bugün yemekte tam bir zaman yolculuğu yaptım. Ve birçok karşılaştırma� O gün o lise yıllarında yediğim aşırı lüks pilav, çorbalar, ve ekmek arası köfteler...
Her şey bugünkü pilava karabiber serpmemle başladı, ve ortaya çıkan o koku beni elimden tuttuğu gibi lise yıllarıma götürdü. Ve o koku sanki bir öğretmen görevini gördü. Bana 50 yıl geçse anlayamayacağım gerçekleri o kadar gerçekçi bir şekilde gösterdi ki, tekrar yaşamış gibi oldum. Diyordu ki, bak aslanım, sen bu lise günlerinde köfte ekmeğe talimdin, ve bu bile sana çok geliyordu, her gün bunu bulamıyordun, hatta bazen arkadaşından borç para istememek için türlü bahaneler buluyordun. Ve bak işte, şimdi şu önündeki yemeğe bak... i
İyi bak, iyi bak!
Her şey bu akşam yemeğinde pilavın üzerine karabiber ekmemle başladı, ve ortaya çıkan o koku beni aldı ve lise yılarıma götürdü, bir çok şeyin farkına varmama neden belki de vesile oldu. Bu akşam önümde tavuk, tavuk etli arabaşı çorbası, salata ve pilav vardı, üzerine karabiber serpilmişinden... Ben bunların her birini bir öğünde yiyordum oysa lise günlerimde, ve hiç salata görmemiştim evin dışında yediğim yemeklerde. Şimdi ise bunların hepsini bir öğünde yiyordum, Allah�ım bana ne oldu!
Ne değişti, bu ne biçim bir şey?! O zaman ekmek arasına köfte yediğimde ölmemiştim, ve çok da rahat yaşıyordum, derslerime de son derece yerinde çalışabiliyordum, şimdi ise yediğim yemeği sindirmek için midem beni rahatsız ediyor, ve hayat önüme neler neler koyuyor. Ben ne yaptım ki bunları kazanmak için, neden böyle bir lüks çıktı önüme ve neden ben bunu ancak bugün fark edebiliyorum. Bu ne rahatlık, insanın doğasında bu varsa eğer, ne pis bir şeydir bu...?!
Evet, anlatamıyorum galiba ama bugün yemek bitene kadar hep bunları düşündüm, hayattan bir yerin eksik olduğuna tekrar karar verdim. Bu kadar oyun fazla geldi bana, önüme serilip, gözüme sokulan tüm bu değişiklikler neden?
Sonra yemeklerimdeki değişiklikle kendimde olan değişiklikleri düşündüm, hayır, hala aynı TunçAy dım işte, yarınki sınavı için endişelenen, bin bir çeşit düşüncelerde dolaşan ve hala aynı çekingen... Sonra dedim kendi kendime, yemeklerin değişmiş ama, senden ne haber, sen de yemeklerin kadar kaliteleşebildin mi, pahalılaşabildin mi? Ne de çabuk unutmuşum o günleri! "Güzeldi ama yine de o günler" demeyeceğim, o kadar da güzel değildi ama şu an içinde bulunduğum günler de galiba fazla rahat ve sanki bu rahatlık bendeki hareket ve düşünme kabiliyetini bir kara delik misali içine çekiyor, sebebi belirsiz, sonucu ve ucu meçhul!
Her şey pilavın üzerine karabiber serpmemle başladı, ve ortaya çıkan o koku beni elimden tutup altı sene öncesine götürdü, yarın sınavım varken çok daha fazla çalışmam gereken, neden yazıyorum bunu bilmiyorum, belki cevap paylaşmakta gizlidir. Belki de sizin de böyle bazı nimetlerin bir zamanlar özlemini çekerken, sonra aniden ona kavuşunca farkına varmadığınız olmuştur ha?! İstersiniz, istersiniz, sonra verilir o size, sizse zaten o sizdeymiş ve zaten sizinmiş gibi farkına bile varmazsınız bu fazladan lütfun.
Bana bu lütuf neden diye hiç düşünmemişim...
Yemeklerimizi daha dikkatli yememiz dileklerimle...
Tunç AY, 27 Mart 2008, Perşembe, Ankara