- 570 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Kara Kız ve Belalısı -2 (S.Kuyumcu)
Kara kız ve yavrularına muhteşem bir yuva yapmıştık. Binada oturanlardan biri eşyasını yenileyince kullanmadığı ikili koltuğu dar alanı olan bahçeye koymuştu. Dar alan değince açıklanması gereken bir nokta olmalı. Hem dar alan hem de bahçe nasıl olabilir diye sorarlar insana…
Binamız yedi katlı. Biz beşinci kattayız fakat yoldan bakınca ikinci katta oturuyor gibiyiz. Binanın çıkış kapısı dördüncü kat. Yani bizden bir alt… Çıkış kapısının bir altında dar alana çıkılan ikinci kapısı var binanın. Kara kız ve yavrularını yerleştirdiğimiz üstü kapalı bir alan. Asıl bahçeye dışarıdaki merdivenle buradan iniliyor.
İşte o ikili, bizim çok işimize yarayan ikili koltuk. Düşünmüştüm, yakın bir zamana kadar o koltuk orada değildi. Bunu biliyordum çünkü burası oğlum patinin takıldığı mekandı. Her şeyin zemini önceden mi hazırlanıyordu ne?
Üzerine yarım daire şeklinde mukavva yerleştirmiştik. Aklıma, uzun zamandır kullanmadığımız deniz yatağımız gelmişti. Oluşan tümseği onunla da sarmalayınca, görüntüsü de çok hoş olmuştu. Yavrularla beraber büyük karton kutuyu da içine yerleştirince…
Eh daha ne ister ki Kara kız!
Bunu henüz bilemiyorduk. Kara kız ilk kez bu kadar yakınımda olacaktı. İsteklerinin ne olduğunu ben de çok sonra öğrenecektim.
Her şey yolundaydı. Mama ve sütünü biraz korkarak da olsa yuvasına yerleştirmeyi başarıyordum. Beni görür görmez kutunun içinden başını çıkarıp bakıyordu. Zaten henüz kutuya yaklaşmadan geldiğimi bir şekilde belli ediyordum. Aniden korkup saldırmasın diye. Uzaktan bakınca pek komik geldiğini biliyorum. Korktuğumu benden başka bilen yoktu, biraz da bunun rahatlığını yaşıyordum aslında.
Yuvayı bizim oraya taşımıştık fakat Paşa’yı orada, yani karşı komşunun kapısının önünde bıraktık. Çok kısa aralıklarla duvardan Kara kızı izleyip geri gitmesi oldukça şaşırtıcıydı. Bu duruma sevinmem mi gerekiyordu, doğrusu o an için hiçbir fikrim yoktu.
‘Belki de’ diyordum kendi kendime, ‘kendisini o kapıya kabul ettirerek, orada yer edindi, şimdi ikisinin birden orayı terk etmesi ilerisi için sağlıklı olmayabilir’
Hayvanların bu tür detayları düşünebilme yetileri var mıydı acaba? Belki içgüdüleri onları bu şekilde davranmaya itiyordu, kim bilir. İkinci bir şık daha vardı aklımdan geçen, fakat düşünmesi bile beni yıpratıyordu.
Oğlum Pati, gündüzleri aşağıya inemez oldu. Her defasında gece yarısı kapının önün geliyor,’Kapıyı aç, ben inmek istiyorum’ diye ağlıyordu. Aşağıya kadar onunla inmek zorundayım, zira ona birilerinin kapıyı açması gerekiyordu. Ertesi gün akşama kadar Pati ortalıkta görünmez olmuştu. Oysa ne zaman balkondan baksam onu o dar alanda börtü böcekle oynarken görürdüm. Dar alanın bulunduğu yer Pati’ye aitken, şimdi oraya uzaktan bile bakamaz olmuştu.
Zavallıcık!
Artık eve gelmek için apartmanın arka kısmında, duvarın üzerinde, gözleri balkonumuzda bekler olmuştu. Beni görüp seslenmek için fırsat kolluyordu. Açıkçası onun içine düştüğü bu durum içimi acıtıyordu. Artık her zaman ki gibi kapının önünde oturup kendisine birilerinin kapıyı açmasını bekleyemiyordu. Çünkü bu davranışı onun Paşa’ya yakalanma riskini artırırdı. Bu yüzden her defasında benim gidip kendisini almam gerekiyordu.
Bunun hesabını yapabilen hayvanların, bu ve buna benzer tutumları bende, biz insanlarla olan ortak özelliklerini her geçen gün biraz daha netleştiriyordu. Bizleri aklımız yönlendirirken, onları akıl doğrultusunda yönlendiren sezgileriydi. Varılan sonuç aynıydı.
Kara kızı zaman zaman karşı komşunun kapısında görmeye başlayınca, şaşkınlık yaşamaya başlamıştın. Yavrularını tek başına bırakıyordu. Erkek kedilerin yavru kediler için ne kadar tehlikeli olduğunu henüz çocuk yaşlarda öğrenmiştim.
Anneannemin kedilerinin başına gelenlere, bir defa daha tanıklık yapmak istemiyordum. Çocuktum. Bir sabah; bütün gün bizimle oyun oynayan o şirinciklerden ikisini, başlarını gövdelerinden kopmuş olarak bulmuştuk. Her yer kan revan içindeydi.
Biliyordum, dişi kediler doğum yaptıktan sonra yavrularına çok iyi bakarlar. Onları gözü gibi sakınırlar. İç güdüsel olarak onları emzirerek doyurması gerektiğini bilirler. Aslında ‘Ana’ olarak hayvanların insanlarla ne çok ortak yönleri olduğunu düşünmeden edemiyorum. En korkak ya da güçsüz olanları bile söz konusu yavrusuysa, aslan kesiliveriyordu. Bunun örneğini pek çok hayvanda görebiliyordum.
Erkek kediler yavruların düşmanı… Fırsatını bulur bulmaz yavruları boğarak öldürürler. Eğer anne tarafından yakalanmaz da zaman bulabilirlerse öldürdükleri yavru kedileri başka yere taşırlar. Onlar bu tutumlarını tabii ki bilerek, düşünerek, planlayarak yapmazlar. Bu özellikleriyle insanlardan ayrışsalar bile içgüdüleri onları aynı sonuçla bir kez daha buluşturur.
Bu durum bana, karısını çocuğuyla paylaşamayan kimi beyleri çağrıştırır.
‘İyi ki bir çocuk doğurdun(!)’ diye küçümseyenlerin yanı sıra ‘Çocuğundan bana sıra gelmiyor ki’ diyerek serzenişte bulunan beylerin varlığını yok sayamayız.
Düşünebilen canlının sözle can yakışının yanı sıra, bunu dile getiremeyenlerin havadan sudan bahanelerle çıkardıkları kavgalar… Dışavurum.
Düşünme yetisi olmayanların hedef olarak anneyi değil de, aradaki sorunu ortadan kaldırma mücadelesi… İçgüdüsel çözüm.
Yavruları olduğu sürece erkek kediler dişi kendilerle çiftleşemez. Erkek kediler yavru kedileri ortadan kaldırır ki tekrar çiftleşebilsinler. Anne kedi günlerce öldürülen yavrusunu arar, acı çeker ve resmen ağlar.
Kara kızın yuvasından zaman zaman uzaklaşmasından dolayı endişeliydim. Fakat sık aralıklarla koşa koşa yuvasının olduğu köşeye gelip çocuklarını gözlemlediğini görünce derin bir nefes alıyordum.
Yavrular büyümeye başlamıştı. Onlara mama vermeye geldikçe annelerinin giriş kapısı olan boşluğa başlarını uzatarak beni görmeye çalışmalarından anlıyorum. Dördü birden başını uzatmaya çalışıp neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. Bir tanesi annesi gibi simsiyah, diğeri gri, kalan ikisi ise siyah-beyaz benekli… Hepsinin göz rengi açık mavi.
İnsan yavrularıyla ortak özellik… Onlarda eğitimli gelmiş gibiler. Anne memesinin besin deposu olduğunu biliyorlar. Bebekken hepsinin göz renkleri birbirinin aynısı…
Yavruların hareketleniyor oluşu Kara kızı her geçen gün tedirgin ediyordu. Benim onlara hayranlıkla bakıyor oluşuma aslında içten içe kızıyordu. Bunu biliyordum. Çünkü bakışları git gide vahşileşiyordu. Yavrular ise beni gördükçe birbirlerini itekleyerek, devirerek ön saflarda yer almaya çalışıyordu.
Bir sabah yanlarına geldiğimde Kara kız, “Ee, sen çok olmaya başladın” dercesine bacaklarıma patisiyle vurmaya başlamıştı.
Artık henüz yuvayı görmeden, “Kara kız! Tatlım benim” gibi sözlerle seslenerek ona şirinlik yapmaya çalışıyordum. Doğrusu bu sadece korkudandı.
Bu davranışım bana, dört beş yıl önce yaşadığım bir olayı anımsatmıştı.
Maykıl,
Maykıl benim on beş yaşındaki köpeğimin adıydı. İki üç aylıkken bize bu isimle gelmişti. Uzun kıvırcık tüyleri kar beyazı rengindeydi. Yakın çevrelerdeki her işimde bana eşlik ediyordu. Alışveriş yapmak için onunla markete gitmiştik. Marketin önü, anayola yakın yerde ağaçlandırılmıştı. Her zamanki gibi köpeğimin tasmasını ağaca doladıktan sonra markete girmiştim. Güvenlik görevlileri artık bizi tanıyordu. Bu yüzden gözüm arkada kalmazdı. Birkaç parça bir şeyler alıp çıktım. Maykıl’ı alıp eve doğru ilerlemeye başlamıştım. Yolun bir tarafında inşaat vardı ve o alan korumaya alınmıştı. Birden ne olduğunu anlayamadan, nereden çıktığını görmeme fırsat kalmadan bir kedinin Maykıl’ın üzerine abandığını gördüm. Elimdeki poşetleri fırlatmış iki elimle tasmaya tutunmuştum. Maykılı yukarı kaldırıyorum fakat kediyi bir türlü yere düşüremiyorum. Maykıl canhıraş bir sesle bağırıyor. Beyaz tüyleri kan içinde. Fakat kedi bir kene gibi yapışmıştı. Tasmayı sağa sola savururken Maykıl’da savrulmaya başlamıştı. Kediyi yere düşürmeyi başarmıştım. Fakat hıncını alamayan kedi, –neyin hıncıysa bu- bu sefer bacaklarıma tırmanarak yukarıda asılı tuttuğum hayvanıma ulaşmaya çalışmıştı. Çevreden gelen insanlar vesilesiyle kediden kendimizi kurtarabilmiştik. Yardın edenlerden biri bacaklarımı işaret ederek, “Bir an önce veterinere gitmelisiniz hanımefendi” dedi. O telaşla hiç canım yanmamıştı, hissetmemiştim bile. Fakat pantolonumdan ayaklarıma süzülen kan, işin ciddiyetini gözler önün sermişti.
Yavrusu olan kedilerin saldırganlığını bu deneyimimden dolayı çok iyi biliyordum. Kara kız da
asi bir anaydı. Yavruların bana olan ilgisinden dolayı kıskançlık krizine girmesi an meselesiydi.
Devam edecek
YORUMLAR
AYŞE HANIM
Birden başını uzattı
Dışarıdaki miyakları dinledi
Anlam çıkarmaya çalıştı
Belkide eniklerimin babası
Gözleri çökmüştü
İki günde alabilldigince zayıflamıştı.
Ayşe hanım...
Eniklerinin üstüne kapandı
Süt annalarıydı ikizlerin
Miyakla,cılız ince sesleri
Gövdesini hafiften oynattı
Gözleri mutlu insanların ki gibi
Işıl ışıl yandı.
Kafasını eydi,uyuyordu aklı sıra
Yedikleri hiç inmiyordu midesinden aşağıya
Süt,süt olup emiliyordu.
Hırıltısı kapladı odayı ayşe hanımın
Ayşe hanım evinde yavrularıyla uyuyordu.
Ayşe kadının evi köşede duruyordu.
Tebrik ederim saygılarımla.