- 1514 Okunma
- 3 Yorum
- 1 Beğeni
sana dair cümleler yumak yumak
Bana sorduğun zaman sana verebileceğim tek cevap vardı.
Onu da sen çok iyi biliyorsun...
Bunlar bir yana:
Hiç bir ayrıntıyı atlamadığımı iyi bilirsin.
Farkında olmadan rüyalarıma gelir.
Bilmediklerim.
Bildiğimi sanıp, yanıldıklarım.
Kaygılandıklarım.
Kaygılarım evet.
Kaygılarım bir yorgan ile bir yastık arasında ki o mesafede boğar beni.
Bıktırır.
Yıldırır.
Yaramazlık yapıp duvar dibine sinmiş çocuk telaşeliklerim gibi susmaya sevk edilirim.
Zoraki sus kalırım
Evet, zorlanırım...
Çünkü; benim iki yüzüm var
Birincisi; hiç susmak bilmeyen dilim; deli, dolu iflah olmaz...
İkincisi; hiç konuşmak bilmeyen dilim; bir ölü’m kadar soğuk...
Sevgi sözcüklerinin en tepesinde dolaşmayı isterim.
Oralar benim bayram yerim olur.
Çocukluğum olur.
Sonsuz kahkalarımın merkezi olur.
Dünya için hiç bir kaygım, üzüntüm olmaz.
Denizler üzerinde gezerim.
Buluttan şehirleri keşfederim.
Gülerim.
Gülerim.
Hiç durmadan gülerim; sevilince.
Rüzgarı severim.
Rüzgar; benliğimin içine kadar sızınca; cümlesini alıp bağrıma basasım gelir.
Saçlarımı dalga dalga sevişini
Okyanusun tatlı sesinin fısıldadığı aşk bestelerini
Kulaklarıma kadar getirişini severim...
Ne kadar konuşmak istesem de konuşan dilim lâl olur;
Bir tutam saçın avuç içinde okşandıkça
kıvrılarak artan yoğunlukla nasıl büyüdüğünü bilirsin.
Bir sevginin kalpte yattıkça
Nasıl yangın yerine dönüp dağ gibi büyüdüğünü de...
Bildiğimiz, sürekli tekrarladığımız; benzersiz sorular sorarız birbirimize.
Ben çoğunlukla geceyle kavga ederim.
Kah edepsizleşirim.
Kah çocuk gibi ağlarım alabildiğince
Dünyanın bir ucundan öbür ucuna değin yürürüm.
Kulaklarımda bin bir ses destesi gelir geçer.
Farklı iklimlerin rüzgarlarını içerim.
Her kıyıya yağan yağmurda ıslanırım.
Saçlarım uzun bir yol olur.
Sana doğru gelirken;
Ayaklarım sisler arasından sessizce uzaklaşır.
O uzaklaşır.
Senin ayak seslerin yakınlaşır...
Mütemadiyen hep pencere kenarında olurum.
Köşelere kadar çektiğim kalın perdenin içinden geçen şeritler
sönmeye meyilli bir mum gibi titrer ay ışığı değdikçe.
Lale desenli tülü avucumun arasına sıkıştırıp
Gizlenir gibi bakarım bahçeye.
Sen çoğunlukla bahçe duvarına kadar gelirsin.
Kalın paltonun cebine üşüyen ellerini sokar,
Kulağının yanından geçen rüzgara,
Deliren gökyüzünden yağan sağnak yağmura,
Kopan fırtınaya aldırmaksızın beklersin.
En çok gözlerin konuşur.
Bakışlarına odaklanan onca cümle bir yumru gibi takılan boğazından çıkmaz niyeyse. Gözlerin;
Kalakaldığım sonsuz bir ırmak.
Bir yakut yeşilliğine soyunan bahçe.
Açık mavi gökyüzü.
Uçan cümle kanatlılar
Ağlayan yanım.
Gülen yüzüm.
Ağaran saçlarımda çoğalan bir tutam hüzün...
Benim öksüz bir yanım var.
Senin hiç görmediğin.
Dağlar, heyelan kadar büyürken o da büyür.
Hele geceleri.
Hele kol kola, el ele her aşık gördüğümde.
İçimde sükut etmeyen bir yara açılır.
Kanar her ağladıkça.
Feryat eder.
Ölüsü, dirisine karışır.
Fakirleşir yokluk içinde.
Acı bir canhıraş baş gösterir.
Korkulu rüyalar tekrar başlar.
Tekrar en başından çekilir bir film.
Daha önce izlediğim filmleri tekrar izlemeyi severim.
Tabi ki sadece güldürenleri.
Ağladığım hiç bir filmi ikinci kez izlemem.
Yüreğim acır.
Kendimi suçlu gibi hissederim.
Evet bir suçlu.
Her şeye , orada olan tüm kötülüklere sesimi çıkarmadan izlemek bana bunu hissettirir.
Derin bir iç acısı.
Yorgunluk.
Izdırap ve dinmeyen o tarifsiz sızı;
Saçları elem olur; bir yalnızlık ertesi iç dökümlerim ortaya çıkar.
// Ağzımın içinde telden sözcüklerimle
her konuşmaya başladığımda
dudağıımın kenarında çoğaltıp
büzüştürerek içimde sakladığım
sana dair kırmızı düşlerim var
kokusu; tenimden akıp, terine bulaşan//
...
...
YORUMLAR
söyleyeceklerim bitirmek için başlarımda...
söyleyeceklerimi çoğaltığımı fark ederim ayrılırken!...
sonrası,
söze düşen duygularımın hafifliğine yanar gönlüm !...
Vuslatta muhabbet dile düşerse,
Köze düşen damla misali olsa gerek....
o kadar yakın buldu ki gönlüm...
tutamayıp, derkenar olayım istedim...
selam ve saygılarımla